İsviçreisviçreKültür-Sanat

İsviçre’de başarılı bir orkestra şefi: Kemal Akçağ

Zürich Gölü’nün en güzel manzaralarından birinin görüldüğü Herrliberg’de, Kemal Akçağ’ın evine konuk oluyoruz bu ay. KemalAkçağ çok küçük yaşlarda klasik batı müziği ile tanışmış bir müzik ustası.

Parlak bir müzik geçmişine sahip olan Akçağ, müzikle ilgili temel eğitimini bugün İsviçre’de Orkstra Şefi olarak taçlandırmış.

Kemal Akçağ’la Orkestra şefliğine giden yolu konuştuk:

İstanbul’da iken ilkokulda müzik ya da resim seçme imkanı vardı, ben müziği seçtim. ilk olarak Mandolin ile başladım. İlkokuldan sonra da Keman merakı başladı bende. O zamanlar İstanbul Belediye Konservatuarı vardı. Yatılı olarak 9 yıl keman bölümünü okudum ve diploma aldım.

Kemal Akçağ’ın ilginç bir eğitim geçmişi var. Konservatuar da 6 yıl boyunca bir sınıfta tek başına okumuş. Bunun nedeni ise imtihanlarını veremeyenlerin okuldan atılması. Akçağ kendisinin bu imtihanları verdiği için okulda kalabildiğini söylüyor.

İlk konserinizi ne zaman verdiniz?

İlk Keman konserimi girdiğim sene, 11 yaşında verdim. O zaman öğrenci konçertoları vardı, kısa pantalonumla orada çaldım (gülüyor). Sonra ki aşamalarda İtalyan Kültür Merkezi, Alman Kültür Merkezi, Avusturya Kültür Merkezi gibi yerlerde de sık sık konserler verdim.

Müziğe olan ilginiz aileden mi geliyor?

Müzikle uğraşanlar büyük babam ve dayımdı. Babam harita mühendisi idi. Kendisi aslında istemiyordu müzik alanında olmamı. Başka bir mesleğim olsun isterdi. Büyük babam, Ankara’da Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’da baş flütçüydü. Kendi babası flütçü olduğu için hep ekonomik sıkıntısı yaşamış babamlar. Ben Konservatuar giriş imtihanına babamdan habersiz girdim, kazandıktan sonra söyledim ona. Tabii sonra istemeye istemeye yolladı beni Konservatuar’a.

İsviçre’ye gelişiniz nasıl oldu?

İstanbul’da Konservatuarı bitirmeme bir yıl vardı daha. Son yılımda İsviçre’den bir mektup gelmiş, buradan müziksever bir aile özel olarak müzik tahsili için Türkiye’den bir gence burs vermek istiyormuş. Müdüriyet ve hocalar toplanıp “Bu çocuk çok kabiliyetli, bunu gönderelim“ demişler ve beni seçmişler. İlk olarak 18 yaşında geldim buraya. Sonra 1974’de 20 yaşındayken tekrar geldim, o zaman Türkiye’deki diplomam burada yüksek okul seviyesinde tanındı.“

Akçağ bundan sonra ki müzik eğitimine Zürich Müzik Yüksek Okulu’ndan, Prof. Anton Frietz ve daha sonra Viyana’da Prof. Josef Šivó ile devam ediyor. 1978-1999 yılları arasında Zürich Tonhalle-Orkestrası üyesi olan Akça, 1996-1999 yılları arasında baş kemancı olarak yine bu Orkestra’da görev alıyor.

“Okulun bittiği sıra Zürich’te bulunan Tonhalle Orkestrası’nda yardımcı eleman arıyorlardı. Hocam o yer için sınava girmemi istedi, ama ben almazlar, burası bana bir numara büyük gelir dedim. Bir çok kişi başvurmuştu o zaman. Daha sonra imtihana girdim ve kazandım. (Gülerek) Halbuki o zamanlar İstanbul’a dönmeyi planlıyordum.“

Uzun süre baş kemancı olarak konserlerde yerini alan Akçağ,1989 yılından itibaren “Das Kleine Zürcher Ensemble“ isimli Oda-Orkestrası’nın ve 1990 yılından itibaren ise Laax Yaz Müzik Haftaları Orkestrası’nın yönetimlerini yapıyor.

Bu Orkestra çalışmalarına 1995 yılında Meilen Senfoni Orkestrası’da ekleniyor. Orkestra konserlerini genellikle yaz aylarında veren Kemal Akçağ, kemanla ilgili olarak  sadece özel dersler verdiğini belirtiyor.

Akçağ ayrıca “Die Preisträger“ projesinin de müzikal başkanı ve öncüsü. Die Preisträger, uluslararası boyutu olan ve sadece ödüllü müzisyenlerden oluşan bir orkestra.

“Dünyanın dört bir yanından, müzik alanında en iyi ödülleri almış gençleri bir araya getirip konserler verdik. Bu proje ilk olarak 2007 yılında gerçekleşti ve başarılı bir şeklide 2011 yılına kadar devam etti. Bu süre zarfında bu konserler için dünyanın dört bir yanından toplam 160 müzisyen getirdik buraya.“

Peki nasıl ulaşabildiniz bu kadar insana?

Müzik okullarına ve dergilerine ilanlar vererek. Onlar da kendi ülkelerinden bize başvuruyorlardı.

Tonhalle Zürich Orkestrası, İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası, Bombay Oda Orkestrası ve Amsterdam Oda Orkestrası gibi farklı orkestraları da yöneten Orkestra Şefi Akçağ, kimi zaman da bir çok Orkestra’da misafir Şef olarak görev almış.

Akçağ, SMPV Meslek Eğitimi ve  İsviçre Müzik- Pedagoji Akademisi SAMP’ta doçentlik görevlerini yürütürken, aynı zamanda müzik yüksek okullarında sınav uzmanlığı da yapıyor.

Akçağ’ın eşi ve çocuklarının yaşamlarında da müzik hakim.

Eşi Edith Akçağ, Golden Voices isimli bir müzik eğitim okulu işletiyor ve burada genellikle Şan dersleri veriyor. Uzun süre Solo Mezzo Sopranist’lik yapan Edith Akçağ; “Solo konserlerin yanısıra, solo dersler de verdim“ diyor ve şu an ise daha çok pedagojik ağırlıklı dersler verdiğini anlatıyor.

Akçağ çiftinin büyük çocukları Valentin Akçağ babasının müzik çalışmalarından etkilenmiş. Çok küçük yaşlarda keman eğitimi almaya başlayan Valentin, Zürich Konservatuarı ZHdK mezunu ve keman alanında yüksek lisansını da tamamlamış. Valentin aynı zamanda piyano çalıyor ve babasının konserlerine baş kemancı olarak katılıyor. Baba oğul Kasım ayında yapılacak olan solo ve senfoni orkestrası konserlerinde birlikte yer alacaklar.

Çiftin kızları Cèline de ZHdK Konservaturi mezunu. Aynı zamanda balerin de olan Cèline’nin hedefi iyi bir opera sanatıcı olmak. Genç sanatçı müzik alanında daha ileri gitmek için, Almanya Freiburg Müzik Yüksekokulu’nda bir hocadan özel dersler alıyor.

Akçağ’a Türkiye gündemini takip edip etmediğini de soruyoruz;

“Evet, internetten ve televizyon haberlerinden takip ediyorum.“

Türkiye’deki müzikal eğitimi nasıl buluyorsunuz?

Şu anda ki eğitim sistemini bilemeyeceğim ama benim zamanımda çok iyiydi. Çok kıymetli sanatçılar yetişti. Dünyanın her tarafından ilgi, saygı ve sevgi gören sanatçılar vardı. Şu an ki durumu tam olarak bilmiyorum ancak takip ettiğim kadarı ile ne yazık ki politik nedenlerden dolayı sanat faaliyetleri durdurulmak, kısıtlanmak üzere. Bu çok üzücü bir durum. Her kesime saygı duymak lazım. Sanatı desteklemek şart, kültürsüz insan, toplum olmaz. Okuduğum şeyler beni çok üzüyor. Bazı kuruluşlar, tiyatro, opera, senfoni vs kapatılmak isteniyormuş. Bunlar düşünülemez şeyler. Bir sanatçı için çok üzücü.

Çalışmalarınıza dair bundan sonra ki hedefiniz ne?

Amacım yaz aylarında Türkiye’de konserler vermek. Özellikle güney taraflarında. Bu proje tasarı olarak hep aklımda, ancak gerçekleştirmek için ekonomik destek lazım. Ancak şu ana kadar bu yönlü bir girsimim olmadı.

Son olarak; Müzik kariyerinizin doruk noktasındasınız, emeklilik için hazırlıklarınız var mı?

Müzikte emeklilik olmuyor, ben müziksiz yaşayamam.

 

AYDIN YILDIRIM/ZÜRICH

Etiketler

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı