Gülter Locher

Sözlerin efendisi; Hermann Hesse

Gülter Locher

 

 

 

„…eğer bir insanı mutlu edebilmemiz mümkünse, -o istese de istemese de-  bunu mutlaka yapmalıyız.“

„… kitap olmayan bir evin tabanında güzel halılar, duvarlarında pahalı tablolar olsa da bu ev fakir bir evdir.“

„…biz bir insandan nefret ettiğimizde, kendi içimizde yuvalanıp bu insanın görüntüsüyle karşımıza çıkan kişiden nefret ederiz. Bizim kendi içimizde olmayan şey bizi kızdırmaz.“

„…kendileri düşünemeyen veya sorumluluk alamayan kişiler, yaygara koparan bir lidere ihtiyaç duyarlar.“

„… yumuşak sertten güçlüdür; şu kayadan güçlüdür; sevgi zorbalıktan güçlüdür.“

 

Yukarıda bazı kitaplarından alıntı olarak aldığım sözlerinden de anlaşılıyor ki, Herman Hesse hümanist bir yazardır.

2 Temmuz 1877’de Almanya’da doğan İsviçreli yazar, şair ve ressam Herman Hesse, kütüphanenin bir duvarını dolduracak kadar eser vermiştir. Yazın hayatı boyunca belki de en çok eleştirilen sanatçılardan birisidir. Birinci Dünya Savaşı sırasında, savaş karşıtı duruşu nedeniyle Almanya’da yasaklı olan kitapları, gençler arasında el altından satılabilmiştir.

İsviçre’nin en eski ve en ciddi gazetelerinden olan Neue Zürcher Zeitung’da çıkan 3 Kasım 1914 tarihli, Alman entellektüellerinin milliyetçi tavırlarını eleştiren bir yazısı nedeniyle, Almanya medyasının şiddetli saldırılarına uğradı; kendisini birdenbire politik polemiklerin içinde buluverdi. Almanya’dan nefret ve tehdit dolu mektuplar almaya başladı. Hatta eski arkadaşları bile kendisine sözlü saldırılara başlamıştı. Daha sonra Almanya’nın ilk Başbakanı seçilen eski bir arkadaşı sayesinde Alman kamuoyundaki saldırılardan kurtuldu.

Tam bu sorundan kurtulmuşken, babasının 8 Mart 1916’daki ölümü, hemen ardından üç yaşındaki oğlunun menenjit hastalığına yakalanması ve karısının şizofren hastalığının ağırlaşması, Hermann Hesse’nin çok büyük bir bunalıma girmesine neden oldu. Daha sonra Ascona’ya taşınarak orada psikiyatri tedavisi almaya başladı.

En önemli eserleri

Hesse, dünya savaşındaki kötü deneyimleri ve gözlemlerinin de tetiklemesiyle sert bir savaş karşıtı oldu. Bu duygular içerisinde büyük bir hırsla çalışarak, üç hafta içinde en önemli romanlarından biri olan Demian’ı yazdı. Kitap, savaş bittikten sonra, 1919 yılında takma adı olan Emil Sinclair ismiyle yayınlandı. Başarı çok büyüktü. Thomas Mann bu kitap için “Elektiriğe kapılmışçasına etkileyici“ demiştir.

1922’de en önemli kitaplarından “Siddhartha“ kitap raflarındaydı… Siddhartha… bir Hindistan romanı. Hermann Hesse Doğu ve Asya’nın gizemli kültürlerinden, spiritüel yaşam şeklinden ve Budizm‘den çok etkilenmiştir. Sürekli ve şiddetli anlaşmazlıklar yaşadığı annesi ve babası çok dindar ve misyoner bir çiftti. Hindistan’da bulunmuşlardı. Asya kültürünü ve bilgeliğini anne ve babasından, daha çocukken öğrenmişti. Romanının kahramanına Buda’nın ön adı olan Siddhartha’yı vermişti. Her satırı özlü söz gibi olan bu roman, destansı bir dille yazılmıştır. Ünlü yazar Henri Miller, bu kitabın kendisi için etkili bir ilaç olduğunu söylemiştir.

En başarılı kitabı olan Der Steppenwolf ise 1927 yılında yayınlandı.

1957 yılında Alman medyası, savaş ve milliyetçilik karşıtı duruşu nedeniyle, tekrar saldırılara başladı. Almanya’da kitap eleştirmenleri acımasız, küfüre yakın eleştirilerde bulunuyorlardı; bayağı, disiplinsiz, edebiyat barbarlığı gibi ağır sözlerle Herman Hesse’nin kitaplarını yerden yere vuruyorlardı. Hermann Hesse, Almanya’da eleştirmenlerin marifetiyle en aşağılara getirildiği sırada, 60’lı yılların Amerikan gençliğinde Hesse-Boom yaşanıyordu. Özellikle Der Steppenwolf uluslararası bestseller olmuş, hatta bir Rock müzik grubu adını bu kitaptan almıştı.

2007 başlarında tüm dünyada 120 milyon kitabı satılmış olan Hermann Hesse, kitapları yabancı dillere en fazla çevrilen Almanca dilli yazarlaran birisidir. Pek çok ödülün sahibi olan yazar, 1946’da Nobel Edebiyat Ödülü almıştır.

Yazar, 1931’de son eseri olan Das Glasperlenspiel’i yazmaya başladı. Türkçe‘ye ismi Boncuk Oyunu olarak tercüme edilen eser, 1932 yılında yayınlandı. Bu eser için tüm edebi yaşamının ve deneyimlerinin toplamı denilmektedir.

National-Sosyalistler Almanya’da yönetime geldiklerinde, Hesse siyasi gidişi büyük bir endişe ile izliyordu. Bertolt Brecht ve Thomas Mann 1933’de Hermann Hesse’yi ziyarete gittiler. Her üçü de Nasyonal-Sosyalizm’i reddediyorlardı. Bu üç büyük yazar birbirlerinden farklı yapıları olmasına rağmen, ortak endişeleri onları çok yakınlaştırdı ve sonuna kadar da bu dostlukları devam etti.

Ölümü 

Hesse Aralık 1961’de ağır bir gribe yakalandı. Yazar çok uzun süredir kan kanseriydi ve bunu bilmiyordu. Bellinzona hastanesinde tedavi edildi. 9 Ağustos 1962’de uyku esnasında geçirdiği inme sonucu öldü.

Kendisini kahvaltıya çağırmak için yanına giden karısı, Hermann Hesse’yi yatakta hareketsiz yatarken bulunca ev doktoruna haber verdi. Doktor geldiğinde yazar ebediyete intikal etmişti.

Etiketler

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı