
Son dönemlerde Korona virüsü ile ilgili olarak çok yoğun bilgiler alıyor, birçok haberle karşılaşıyoruz. Korona virüsüne dikkat çekmek için neredeyse her köşe başında uyarılar içeren afişler asılı.
HaberPodium olarak bizler de Korona virüsünden korunmak için gerekli olan Federal Sağlık Dairesi (BAG) tedbirlerini sıklıkla duyurduk.
Korona virüsünü bu kez de farklı bir boyutu ile ele alıp, virüsten etkilenen bir aile görüştük.

Şenay Gülten Aslan bir süre önce korona virüsüne yakalandı ve tedavi görmeye başladı. Bu tedavi sürecini, karantina boyutunu ve ailenin yaşadıklarını Şenay Aslan’ın eşi Savaş Aslan’a sorduk.
Durumu öğrendiğinizde ilk olarak ne yaptığınız?
Eşimin daha önceden kronik astım rahatsızlığı vardı. Korona krizi patlak vermeye başlayınca onun kötü bir şekilde etkileneceğinden korkmuştuk. Maalesef tüm çaba ve dikkatlerimize rağmen virüsün yayılma hızından kurtulamadık.
Eşimde ilk belirtiler bas gösterdiğinde, iş yerinden bir arkadaşına pozitif teşhis konulmuştu ve biz de eşimin enfekte olmuş olabileceği olasılığına kendimizi alıştırmıştık.
Her ne kadar bu durumu algılamaya çalışsak da bütün dünyayı etkisi altına almış bir kriz vardı ortada. Hükümetlerin çaresizliği, medayada tek gündemin Korona olması, hatta çevremizdeki tanıdığımız sağlık çalışanlarının dahi bu kriz karşısında şaşkın ve çözümsüz olmaları ister istemez bizi karamsarlığa itti. Çaresiz ve ne yapacağını bilemediğimiz anlarımız oldu, fakat yine de en büyük motivasyonumuz bilimle, akıl ve mantıkla hatta toplumsal dayanışma ile hareket edildiğinde bu sorunla yalnızca bizim değil bütün insanlığın baş edebileceğine inanmak oldu. Tabi bu da bana ve eşime güç verdi.
Sonraki süreç nasıl gelişti?
Virüsün verdiği rahatsızlık ve hastane süreci dışında bizim için sıkıntılı olan diğer bir durum da teşhis süreci oldu. İki gün düşmeyen bir ateşin etkisi ile ev doktorumuzu aradık. Doktor, yaşanılan krizden dolayı gribal semptomlar gösteren vakalara bakmadıklarını belirtti ve bizi Korona testlerinin yapıldığı merkeze yönlendirdi. Merkezi telefonla arayarak belirtileri, eşimin var olan kronik rahatsızlığını ve işyerinden bir arkadaşının pozitif test edildiğini anlattık. Bunun üzerine hemen gelmemizi söylediler. Kayıt ve ilk muayeneden sonra test yapılmayacağını, eşimin kendisini izole etmesini, eğer durumunda kötüleşme olursa tekrar gelmesini, benim ise maske takarak çalışabileceğimi söylediler.
“Eşimin durumu ağırlaşmasına rağmen hastaneye kabul edilmedi ve test yapılmadı.“
Aradan iki gün daha geçti ve eşimin durumu daha da ağırlaşmaya başladı. İlk günden itibaren düşmeyen yüksek ateş ve halsizlik, daha sonrasında öksürük, nefes darlığı şeklinde semptomlar ortaya çıktı.
Bunun üzerine tekrar hastaneye gittik. Bu defa da eşimi içeriye yalnız aldılar. Yapılan muayene esnasında nefes darlığı problemi ile bir kriz geçirmiş, oksijen desteği ile müdahale edilmiş, bazı tahliller ve ciğer filmleri çekildikten sonra “Korona virüsü şüphesi var“ denilerek test yapılmadan, eve gidip kendisine karantina uygulaması gerektiği vurgulanmış. Eşim buna itiraz ederek; “Virüsün olup olmadığını bilmek hakkım. Hastanede yaşadığım kriz ve beş günden beri artarak devam eden rahatsızlığımın sebebini öğrenmek istiyorum. Eğer bütün şüpheler var ise test yapılsın, bunun üzerine kendimi karantinaya alabilirim” diyerek itirazını dile getirmiş. Hastanenin verdiği yanıtt ise; “karantina uygulaması için test yapılmadan Korona olabileceğine yönelik kanaatlerinin yeterli olduğu, karantinaya uyulmaması durumunda gerekli mercilere bildirilerek zorla karantina sağlanabileceği“ olmuş.
Aslında yaşanılan bu duruma pek bir itirazımız olmadı. Gribal belirtileri olan insanların kendilerine izolasyon uygulaması gerektiğinin farkındaydık zaten. İtirazımız eşimin durumunun ağırlaşmasına rağmen hastaneye kabul edilmeyişi ve test yapılmayışıydı.
Eşim astım hastası olarak risk grubunda olduğunun belirtilmesi şartıyla bir rapor yazılmasını isteyip, yaşanabilecek olumsuz bir durumda sorumluluğun hastanede olacağını söylemiş. Bunun üzerine Korona vakalarının belirlenmesine yönelik test nihayet yapılıyor. “Sonuçlar iki gün sonra çıkacak“ denilerek tekrar eve gidip kendisini izole etmesi isteniyor.
Günler geçtikçe eşimin durumu evde iyice ağırlaştı tabi. Sonuçları pozitif çıktıktan sonra dikkat etmesi gereken hususlar anlatılarak eğer nefes alıp verme problemi, iştahsızlık ve sıvı alamama gibi durumlar yaşanırsa hastaneye gelmesi istendi. Bütün bu gelişmelerle beraber sekiz gün boyunca hiç düşüremediğimiz ateş, iştahsızlık, artık sıvı alamama, çok fazla öksürük, nefes darlığı gibi belirtilerin iyice baş göstermesi ile hastane ve tedavi süreci başladı nihayet.
Tedavi süreci nasıl gelişti peki?
Öncelikle şunu belirtmeliyiz; hastanede tedavi süresince sağlık emekçilerinin özverisi, sabrı ve gösterdikleri özen için onlara sonsuz teşekkür ediyoruz.
Eşim hastaneye alındığında virüsün vücuttaki etkisi artmış ve zatürre olmuştu. Evde ağırlaşan durumunun etkisi ile çok bitkin düşmüştü. İlk gün yoğun bakım ünitesinde ilk tetkikler yapılıp virüsün verdiği hasar tespit edilmeye çalışılıyor. Ciğer filmi ve tomografisi dahil birçok tahlil yapılıyor. Bu süreçte kan değerlerinin sürekli kontrolü hayatı öneme sahip. Ufak değişiklikler bile kontrol ediliyor. Verilecek ilaçların olumlu ve olumsuz etkileri de bu yöntemlerle izleniyor.
“Virüsün bilinen kesin bir tedavisi, ilacı ve aşısı henüz yok.“
Bize ilk olarak verilen bilgiler başta, “kandaki oksijen seviyesinin düşük olduğu, fakat solunum desteği ile normal kabul edilen değerlere geldiği, ateşin düşürülmesi, gelişen enfeksiyonlara müdahale ve en önemlisi hayati bütün değerlerin gerileme olmadan stabil şekilde kalmasını sağlamak olduğu“ yönündeydi.
Virüsün bilinen kesin bir tedavisi, ilacı ve aşısı henüz yok. İlk iki gün benzer müdahalelerle geçtikten sonra üçüncü gün eşime daha önce başka hastalıkların tedavisinde kullanılan bazı ilaçlardan bahsediyorlar ve bu ilaçlardan birisini deneyeceklerini söylüyorlar.
Yan etkileri ve risklerinin fazla olduğu gerekçesi ile eşimin imzalı onayı alınarak bu ilaçları kullanmaya başladılar. Bu ilaçlar direk virüsü yok edemiyor fakat virüsün vücutta yol açtığı bazı zararları düzelterek vücudun tekrar virüsle savaşmasını sağlıyor. Aslında destek gibi düşünebiliriz. Covid 19 virüsünün yol açtığı rahatsızlıkların farklı aşamaları için bu tip ilaçlar deneniyor. Sanırım kişinin fiziksel yapısı ve hastalığın evreleri bu tedavinin sonuçları için önemli bir etken.
“Sonraki ilk beş günün çok ağır geçti“
Eşimin anlatımı ile tedaviye başladıktan sonraki ilk beş günün çok ağır geçtiğini öğrendik. Virüsün verdiği rahatsızlığa ek olarak denenen ilaçların yan etkileri süreci daha da ağırlaştırmış. Zaten kendisinde olmasına rağmen beş günlük bu süreçte bütün iletişimimiz çok sınırlıydı. Bir kaç kelimelik yazışmanın dışında görüşemedik. Doktorlar iki gün de bir bize bilgi veriyor, sürekli sabırlı olmamız ve yaşamsal bütün değerlerin stabil gitmesinin önemli olduğunu vurguluyorlardı.
Bu aşamada en şanslı olduğumuz yan ise denenen ilaç tedavisine eşimin olumlu yönde cevap vermesiydi. Tüm bunlara ek olarak her gün 7-8 ayrı ilaç kullanılmış. Bunlar, antibiyotikler, organlara destek amaçlı bazı ilaçlar ve solunum desteğiydi.
Eve geliş
11 gün süren tedavi sürecinin sonunda ciğerlerin fonksiyonlarını tekrar kazanabilmesi için fizik tedavisi egzersizleri yapıldı. Vücudunu fazla zorlamaması, yorulmaması ve bakımını yapacak kimselerin olması şartı ile hastaneden taburcu edildi.
Tekrar eve geldiğinde bir müddet daha izolasyon uygulaması tavsiye edildi. En çok zarar gören ciğer fonksyonlarının düzelmesi bir aylık bir zaman alabileceği belirtildi.
Çocuklarla evde bir karantina süreci yaşadınız. Bu süreçten bahsedebilir misiniz? Zorluklar yaşadınız mı?
Okullar kapatıldığı için çocuklar evdeydi fakat dışarı çıkıp arkadaşları ile oynayabiliyorlardı. Teşhis konulduktan sonra bu durum değişti tabi. Benim ve çocukların da virüsten etkilendiğini varsayarak katı bir karantina uyguladık. 14 gün süresince balkon dışında açık alanlara çıkmadık. En büyük zorluğumuz bu oldu diyebilirim.
Eşim hastaneye yatmadan önce odamızın birinde bizden izole bir şekilde kalıyordu. Aynı ortamda çocukların annelerinden kopuk yaşaması inanılmaz zor. Buna bir de katı hijyen kurallarını uygulamaya çalışmamız eklenince haliyle daha da zorlandık.
Bu süreçte çocuklara, yaşadığımız zorlukları düşünmelerini, başka insanların da zarar görmemesi için dikkat etmeleri gerektiğini anlattık. Sanırım iyi kavrayıp ve kabullendiler. Kapımızın önüne gelen kuzen ve akrabalarına dahi uzaktan selam vererek kısa sohbetlerle yetindiler. Sarılmadan, oynamadan uzaktan kuru bir merhaba özellikle kızım için çok zor oldu.
Çocuklar bu süreçte neler yaptılar? Onlarla nasıl zaman geçirdiniz?
Okulda, medayada, arkadaşlar arasında tek gündem Korona olduğu için ilk etapta büyük bir şaşkınlık oldu çocuklar için. Anneleri rahtsızlığının ilk sekiz gününü evde geçirdiği için aşamalı olarak bu durumu kabullenip alıştılar. Okullar kapanınca bunun bir tatil değil zorunlu yapılması gereken bir ara olduğunu sürekli anlatmaya çalıştık. Ders ve okul düzeninden kopmamaları için geçmişte yaptıkları derslerin tekrarlarını yaptık. Normal zamanlarda serbest saatlerindeki uğraşıları dışında evde beraber yapabileceğimiz aktiviteler bulmaya çalıştık; ailecek oynanabilecek oyunlar, filmler, el işleri… Sanırım bütün ailelerin bu dönemde bolca yaptığı “mutfakta hamur işi denemeleri“ bizim de bolca yaptığımız aktivitelerdi. Uzaktan eğitimin nasıl yapılacağı ile ilgili ayrıntılar netleşip dersler başlayınca çocukların bu yeni çalışma sistemine adapte olmaları için elimden gelen desteği ve özeni göstermeye çalıştım.
Bu dönemde çevrenizden ne tür destekler aldınız?
Sıkıntılı bu dönem içerisinde kendimizi en güvende hissettiğimiz anlar dost ve akrabalarımızın destekleriyle oldu. Uzakta olup da arayarak destek verenlerin dışında, sosyal medya üzerinden inanılmaz destek ve dayanışma mesajları aldık. Karantinada olduğumuz süre boyunca ihtiyaçlarımız için alışveriş yaparak, yemek bırakarak birçok dost ve akrabamız yanımızda oldu. Bu kriz İsviçre‘de baş göstermeye başladığından itibaren Alevi kurumları ve Türkiyeli demokratik göçmen örgütleri dayanışma ağları oluşturdular. Bütün bu kurumlar da bu süre boyunca bizimle ihtiyaçlarımız ve yaşayabileceğimiz sorunlarla ilgili iletişim içinde oldular.
Resmi kurumların durumunuza dair herhangi bir desteği oldu mu? Herhangi bir çalışma yapıldı mı?
Resim kurumlardan herhangi bir destek almadık. Böyle bir çalışma ile ilgili bilgi de verilmedi. İş yerinde ve çocukların eğitimi ile ilgili yaşayabileceğimiz sorunlarla ilgili Federal ve yerel hükümetlerin, siyasi parti temsilcilerinin, sendikacıların yaptıkları açıklamaları kendimiz takip ettik.
Şu anki güncel durum nedir?
İnanması çok güç bir dönemden geçiyoruz. Günlük hayattaki alışkanlıklarımız, yaşam tarzımız tümüyle bu süreçten etkileniyor. Hepimiz normal hayatlarımıza döneceğimiz günleri bekliyoruz. Yaşadığımız kötü tecrübeden dolayı kaygılarımız var fakat üstesinden geleceğiz tabiki. Eşimin toparlanma süreci devam ediyor. Bir süre önce hastaneye çağırdılar yine. Ayrıntılı bir tarama yaptılar. Sonuçlar sevindirici çıktı. Ciğerler toparlanmış ve diğer bütün değerler iyi. Korona testi de yapıldı, sonuç Negatif çıktı. Vücut virüsten temizlenmiş. İnanıyorum ki en kısa zamanda eski gücüne kavuşacak. Herkes gibi evde normal hayatlarımıza dönmeyi bekliyoruz.
Yaşadıklarınızdan ve deneyimlerinizden yola çıkarak ne tür mesajlar vermek istersiniz?
“Yetkililerin ya da uzmanların yaptığı teyitli açıklamalar dışındaki açıklamalara itibar edilmemesi gerekiyor.“
Söylenebilecek çok şey var tabi. Ancak birkaç cümle ile şunları aktarabilirim; bilim insanları, yöneticiler, sağlık çalışanları ve toplum olarak hepimiz deneyimleyerek, öğrenerek cevaplar üretmeye çalışıyoruz. Yaşadıklarımızdan çıkardıklarıma gelince, yetkililerin ya da uzmanların yaptığı teyitli açıklamalar dışındaki açıklamalara itibar edilmemesi gerekiyor. Hayatımız boyunca nadiren şahit olacağımız zamanlar olduğu için herkes kafasındaki doğrulara yakın bulduğu cevaplar bekliyor ve komplo teorileri üretiyor. Bu da virüsle mücadele ederken zaaflar göstermemize neden oluyor.
Toplumsal bir boyutu olduğu için dayanışma ve sabır ile bu sürecin aşılabileceğini bilmek gerekiyor. Lütfen, tedavide kullanılmak üzere birbirinize ilaç isimleri göndermeyin. Bütün dünyada aşağı yukarı aynı tedavi yöntemleri kullanılıyor. İlaç isimleri telaffuz ettikçe insanlar bu ilaçları çeşitli yollar ile edinmeye çalışıyor. Virüs tedavisinde kullanılan ilaçların hepsinin çok ağır yan etkileri var ve doktor kontrolü olmadan kullanılırsa hayatı riskler barındırıyorlar.
“Herkes belirtilen mesafe ve hijyen kurallarına dikkat etmeli.“
Son olarak; yalnızca risk grubunda olan yaşlılar ve kronik rahatsızlığı olanlar değil, yaş sınırı gözetmeksizin herkes belirtilen mesafe ve hijyen kurallarına dikkat etmeli. Sebebi ise, virüse maruz kalan herkes rahatsızlığı ağır geçirmiyor, hatta virüsü taşıdığının farkında bile olmuyor. Bu insanlar kendilerini sağlıklı hissettikleri için gerekli önlemleri almadıklarında virüsü yaymaya devam ediyorlar.
Tekrar bütün sağlık çalışanlarına sonsuz teşekkürlerimizi ileterek, herkesin bu süreci en az sorunla ve sağlıklı bir şekilde bitirmesini dileriz.
AYDIN YILDIRIM / ZÜRiCH