Thun

Bu bölge Cilalı Taş Devri olan M.Ö. 3000’lerden bu yana insanların yaşadığı bir yer olma özelliği taşıyor.

Romalıların yaklaşık M.Ö. 58’de, bugünkü İsviçere’nin hemen hemen tamamını istila ettikleri dönemde, burası da Romalılar eline geçmiş ve bölgenin Roma idare merkezlerinden biri olmuştur.

1264’de bağımsız şehir olma imtiyazları kazanan Thun şehri, 1384’de bağımsızlık imtiyazlarını Bern şehrine satıp Bern Kantonu’na bağlanıyor.

1798-1803 döneminde İhtilalci Fransa devleti tarafından Helvetia Cumhuriyeti kurulduğu zaman Thun şehri Oberland Kantonu’na başkentlik yapıyor. Ancak daha sonraları oluşan İsviçre Konferderesyonu ile kanton başkentliğini kaybediyor.

Thun şehri İsviçre’nin ilk harp okulunun kuruduğu yer olma özelliği taşıyor. Burası İsviçre’nin en büyük garnizon bölgesi olmakla beraber, bölgede savaş sanayii önem kazanmıştır.

Thun şehri Aare Nehri’nin iki kenarı ile, nehir ortasındaki uzun ve dar bir ada üzerine kurulmuştur. Kıyılar arasındaki bağlantılar, günümüzde hala çiçeklerle süslü, çatılı köprüler aracılığıyla sağlanıyor.Tarihi binaların sıralandığı ada, uzun sokakları ve bu tarihi sokaklardaki pazarlarıyla dikkat çekiyor.

Şehirde bir tur atmak isteyenlere Thun Şatosu’nun görülmeye değer olduğunu söylebiliriz. 12. yüzyıldan kalan bu tarihi yapı günümüzde Tarih Müzesi’ne dönüştürülmüş. Sergilenen ortaçağ silahları ile zırhlar, dönemin kırsal hayat yaşamı ilginizi çekecektir.

Şehrin görülmeye değer başka mekanları şöyle;

16. yüzyıldan kalma Belediye binası, Thun Kunstmuseum (Güzel Sanatlar Müzesi), Vaporama (İsviçre İstimli Makineler Müzesi), Schadau Park ve Şatosu (İsviçre Gastronomi Müzesi)

Burada dünyanın en eski Panorma Müzesi’nin bulunduğunu belirtmeden geçmeyelim.

Thun Gölü yelkenseverler için ideal bir yer olma özelliği de taşıyor.

Göl kıyısında yapacağınız bir yürüyüş sizi büyülecektir. Buradan gölün etrafından yükselen Bernese Alpleri, Niederhorn, Niesen,

Stockhorn ve Jungfrau zirvelerini görebilir, bu güzel manzara eşliğinde keyifle kahvenizi yudumlayabilirsiniz.