Plasebo etkisinin gücü
Dr. med. Yasemin Schreiber-Pekin
Kadın Doǧum Uzmanı, Psikoterapist
İnsan kendini iyileştirebilir!
İkinci Dünya Savașı’nın son haftalarıydı. Amerikan ordusunda görevli cerrah Henry Beecher son morfin ampülünü kullanmıș, elinde ağrı kesici hiçbir ilaç kalmamıştı. Fakat ağır yaralı bir askeri ameliyat etmesi gerekiyordu. Çaresiz, morfin yerine tuzlu su içerikli bir iğne yaptı yaralıya. Hastasının ağrıdan șoka gireceğini bekleyen Doktor Beecher çok șașırtıcı bir durumla karșılaștı. Yaralı asker iğneden sonra sanki morfin almıș gibi sakinleșmiș ve yapılan ameliyat sırasında da acı çekmemiști. Savaș bittikten sonra bu fenomeni inceleyen Beecher, Plasebo etkisini dünyaya tanıttı.
Latince’de “hoşnut edeceğim” anlamına geliyor Placebo sözcüğü. 14’üncü yüzyılda cenaze törenlerinde aile fertlerinin yerine ağlaması için parayla insanlar tutulurmuș. Ölen kişinin ruhunu “hoşnut tutma” sorumluluğunu almış bu kişilere “Plasebo” adı verilirmiş.
Beynin evrimsel olarak en eski sistemlerinden biri, ağrı engelleme sistemidir. Savașta ağır yaralanan askerlerin çoğunda gözlemlenir; hiçbir șey olmamıș gibi savașmaya devam ederler, ancak tehlike bölgesinden kurtulunca yapılan bir iğnenin acısını așırı olarak algılarlar.
Plasebo, beyindeki ağrı engelleme sistemini uyarıyor.Beklenti ve daha önceki tecrübelerin rolü de çok büyük. Eğer geçmiște uygulanan tedavi faydalı olduysa, hastanın bilinç altı bașarıya inanıyor. Bu șekilde tedaviye olumlu yanıt vermeyi öğreniyor hasta. Örneğin önceden kırmızı renkli, etkili bir ilaç almıș olan hasta, aynı renkte Plasebo verildiği zaman aynı etkiyi yașayabiliyor. Psikolojide “klasik koșullanma” diye adlandırılıyor bu. Ayrıca, doktor verdiği ilacın çalıșma mekanizmasını inandırıcı ve anlașılan bir șekilde açıkladıysa, daha etkili oluyor ilaç.
Olumlu sözlerin iyileştirici gücünü daha M.Ö. 4’üncü yüzyılda Yunan filozofu Platon tarifediyor.Plasebo mekanizmasında önemli olan bedenin kendini iyileştirme gücünün uyandırılmasıdır.
Aynı mekanizmalar Nosebo etkisinde de geçerli. Nosebo etkisi, Plasebo madalyonunun öteki yüzüdür. Olumsuz etki beklentisi olan kișinin korktuğunun bașına gelme olasılığı yüksek. İlaç prospektüsünü okuyup veya internette araștırıp korkuya kapılarak, tarif edilen her türlü yan etkiyi yașayan hastalar çok. Bunun yerine güvendiğiniz bir doktora danıșmak daha sağlıklı. Hekim, hastasında olumlu görüș açısı ve beklentiler oluşturabiliyorsa Nosebo etkisi gücünü kaybediyor.
Yıllar önce Lesotho, Güney Afrika’da çalıșırken yașadığımız ilginç olaylardan biridir: Haftanın iki günü yerli hemşirelerle birlikte çevrenin köylerindeki sağlık ocaklarını ziyarete giderdik. Kömür ve elmas madenlerinde zor çalıșma șartlarına ve yetersiz beslenmeye bağlı olarak tüberküloz hastalığı sık görülüyordu. Tüberküloz tanısı konduktan sonra en az altı ay antibiyotik veriyorduk. Bir gün sağlık ocağına bir hasta geldi. Sırtında, yöreye ait yünden abası, elinde çoban sopası ile sıranın kendisine gelmesini bekliyordu. Muayeneden sonra tüberkülozun iyileșmiș olduğunu, hatta üç ay önceki kontrolde bile röntgen filimlerinin temiz çıkmıș olduğunu bildirdik. Fakat adam ısrarla bașını sallıyor, antibiyotik verilmesini istiyordu. Hemșireyle uzun bir tartıșmaya giriștiler. Sonunda sorun çözüldü. Elindeki tüberküloz ilaçlarını baș ağrısı ve romatizma ağrısı çeken komșularına veriyormuș. Ağrılarından anında kurtulan köy halkı, adamın kapısında kuyruk oluyormuș bu mucizeler yaratan ilacı alabilmek için.
Antibiyotik yerine gerçek ağrı kesiciyle eve yolladık bu hastamızı. Bir dahaki kontrole geldiğinde hiç memnun değildi ne yazık ki. Hiçbir ișe yaramamıștı yeni ilaçlar. Tüberküloz ilacı istiyordu yine. Bu da plasebonun enteresan özelliklerinden biridir. Doktor (yani bu durumda bizim Afrikalı hastamız) verdiği ilacın fayda etmeyeceğine inanıyorsa hastanın (komșuların) da bilinç altını olumsuz etkiliyor.
Plasebo etkisini çok güzel bir șekilde gösteren araștırmalardan biri de Parkinson hastalarıyla yapılmıș. Ufak bir ameliyatla hastalara kök hücre terapisi uygulanmıș, kontrol grubuna da sadece Plasebo ameliyatı yapılmıș. Sonradan kök hücre terapisinin hiçbir etkisi olmadığı kesinleștiği halde, Plasebo grubundaki hastaların büyük bir kısmında düzelme görülmüș. Bir yıl sürmüș bu olumlu etki.
Depresyon tanısı konmuş hastalarla yapılan araștırmalarda çok enteresan bir sonuç görülüyor. İlaç tedavisi, psikoterapi ve Plasebo arasında hemen hiç fark yok. Hepsinin bașarı oranı %25-30 civarında. Bașarı oranı, psikoterapiyle birlikte Plasebo verildiğinde %60’a kadar yükseliyor. Yani doktorun veya psikoterapistin gösterdiği empati, destek, ilgi antidepresandan çok daha önemli.
Bu arada etik kaygılar da olușuyor elbette. Hastaya faydası olacağını bilsek bile onayını almadan bir tedavi uygulamak ne kadar doğru? Sonuçta Plasebo tedavisinin özünde tedavinin Plasebo olduğunu hastadan saklamak yatıyor. Eğer hasta doktorun verdiği ilacın sadece șekerden ibaret olduğunu anlarsa tüm güveni sarsılıyor, aldatılmıș hissediyor kendisini.
Peki, alınan ilacın Plasebo olduğu bilindiği halde olumlu etki görmek mümkün mü? Amerikalı doktor Ted Kaptschuk bu soruyla yola çıkarak devrim yarattı Plasebo araştırmalarında. Evet mümkün. Huzursuz barsak sendromu hastalarıyla yapılmıș ilginç bir çalıșmayla gösterildi. Kaptschuk ve ekibi, hastalara, yaptıkları çalışmanın ayrıntılarını ve Plasebo efektinin olumlu etkilerini anlatıp düzenli olarak hiçbir etkisi olmayan ilaçlar kullanmalarını istediler. Üç haftanın sonunda semptomlarda %60 iyileşme oldu. İnsanın kendi kendini iyileştirme gücü kanıtlanıyor bu şekilde.
www.praxis-schreiber.ch