Okulların tekrar açılması ve beraberinde getirdikleri
Fuat Köçer
Değerli okurlar, bildiğiniz üzere geçen ay uzaktan eğitimin getirdiği zorluklar ve neler yapılabileceği ile ilgili önerilerle alakalı bir yazı ele aldım.
Altı haftalık uzaktan eğitim sürecinin ardından 11 Mayıs itibari ile ilk ve ortaokullar tekrar açıldı. Liseler, mesleki okullar, yüksek okul ve üniversiteler ise kapılarını öğrencilere 11 Haziran tarihinden itibaren tekrar açacaklar.
11 Mayıs tarihinde ilk ve ortaokulların açılması kararını Federal Sağlık Dairesi (BAG) verdi. BAG, okulların hangi koşullar altında ve ne şekilde başlayacağı ile ilgili olarak ise kantonları görevlendirdi. Bu şu anlama gelmekte, her kanton kendi yol haritasını kendisi hazırlayacak. Yani, her kanton kendi belirlediği şekilde okula dönüşü kararlaştıracak.
Bazı kantonlarda yapılan hazırlıklar
Her kanton, içeriğinin bir bölümü bağlayıcı, bir bölümü ise öneriler içeren bir kılavuz hazırladı. Okullar ise bağlayıcı bölüme mükellef iken, kılavuzun öneri bölümüne uyup uymamakta serbestti. Bunu şu şekilde özetleyebiliriz;
Örneğin Kanton Zürih 11 Mayıs tarihinden itibaren, sınıfları yarıya ayırarak eğitim vermeye karar verdi. Kimi okullarda çarsamba günü öğretmenlerin bu olağandışı duruma hazırlık yapabilmesi için tatil edildi. Yani eğitime haftada dört gün, yarıya ayrılmış sınıflarda başlandı.
Kanton Bern, alıştırma süreci olarak 11 ve 12 Mayıs tarihlerinde derslerin yarım sınıflarda verileceğini ve 13 Mayıs‘tan itibaren tüm sınıflarda normal eğitime geçileceğini kararlaştırdı.
Kanton Solothurn ise 11 mayıstan itibaren tüm sınıflarla eğitim vermeyi kararlaştırdı.
Kantonlar arası bu belirsizlik, içerik olarak belediyeden belediyeye, hatta okuldan okula dahi farklılık gösterebiliyor. Kesin olan, temizlik kurallarına azami özen gösterilmesi ve sosyal mesafenin olduğunca korunabilmesi. Kısacası özerk sistem, demokrasi adına büyük bir kazanç olsa da okullarda “normalleşme sürecini“ zorlaştırıyor.
Veliler dikkat etmeli
Bu teknik sorunların yanı sıra, siz değerli veliler için daha önemli olduğunu düşündüğüm nokta ise, bu durumun psiko-sosyal boyutu.
Haftalardır eve kilitli kalmış, yaşıtları ile her türlü etkileşimden uzak çocuk ve ergenler için okula dönmek gerçekten sevindirici. Evde öğretmen rolüne bürünen ve elinden geldiğince çocuklarına destek olmaya çalışan siz veliler içinde sevindirici bir durum.
Uzaktan eğitimle müfredatı işleyemeyen öğretmenler de okula geri dönüşü sevindirici olarak nitelendiriyor. Herkes mutlu ise, peki sorun nerede diyeceksiniz elbet.
Okulların tekrar açılması, tamamen normal eğitim verileceği anlamına gelmiyor. Katı hijyen kuralları içerisinde, sosyal mesafe ile verilen eğitim, okullar için hayati olan etkileşimi kısıtlıyor. Yaşıtıyla tenefüste, şakadan boğuşan ergenler, birbirlerni kovalayıp sobeleyen çocuklar, öğrencisinin tam yanına oturup anlamadığı konuyu tekrar anlatan öğretmenler bu süreçte sanırım olmayacak. Buna ne kadar uyulacağı ya da uyulabileceği ise şaibe.
Risk grubuna ait kişilerle aynı ev paylaşılıyorsa doktorunuza danışın
Bu “normalleşme“ sürecinde bilmeniz gereken en önemli nokta ise, okula giden çocuğun ailesinde, daha doğrusu yaşadığı evde kronik rahatsızlığı olan bir kişi var ise, doktordan alacağınız bir belge ile çocuğunuzun uzaktan eğitime devam edecek olması.
Örneğin siz şeker hastasısınız ve okula giden çocuğunuz var. Doktorunuzdan şeker hastalığınızı doğrulayan bir rapor alarak bunu okula bildirme hakkına sahipsiniz. 65 üstü büyükanne ve büyükbabaları ile aynı evde yaşayan çocuklar için de bu durum geçerli.
Gerçekten risk grubuna ait kişilerle aynı ev paylaşılıyorsa, çekinmeden bu durumu doktorunuza danışmanızda fayda var. Okulların tamamen açılmasının ne kadar doğru olduğunu önümüzdeki günlerde hep beraber göreceğiz. Asıl olan hem kalbimizin hem aklımızın sesini dinleyerek, bu süreci atlatabilmemiz ve umudumuzu yitirmememiz.
Umarım herşey çok güzel olacak ve Nazım`ın da dediği gibi “Çocuklar inanın inanın çocuklar, Güzel günler göreceğiz güneşli günler…“