Mehmet Meral

Okul psikoloğu ve okul psikoloğunun hizmetleri

www.haberpodium.ch

Mehmet Meral

lic. phil. Psychologe FSP

Systemischer Therapeut

mehmetmeral@gmx.ch 

 

 

 

 

İsviçre’de birçok bölgede, okul çağı çocuklarının gelişiminde yaşanılan bilişsel, duygusal ve davranışsal durumların anlaşılmasında sosyal hizmetler çatısı altında devlet tarafından desteklenen ve ücretsiz hizmet kurumlardan bir tanesi de `okul psikoloğu` hizmetleridir.

Kanton Zürich ve Zürich şehir merkezinde bu hizmetleri kurumlarda çalışan psikologlar, eğitim bakanlığının da desteklediği bir yapıda bu hizmeti sadece eğitim gören çocuklara vermekle kalmayıp, aynı zamanda öğretmenleri ve pedagogları bilgilendirip eğitim kurumlarına da danışmanlık hizmetleri vermektedirler.

Bu yazımda bu konuyu ele almamdaki en temel sebep, bu kurumun İsviçre’de yaşayan göçmenler tarafından doğru ve iyi anlaşılmasını sağlamaktır.

Her şeyden evvel kendi gözlemlerimde bu kuruma karşı göçmen ailelerde inanılmaz bir korku/şüphe ve haklı ya da haksız bir önyargı var. Bu korkuların ve önyargıların giderilmesinde, maalesef bu kurumların ve bu hizmeti veren okul psikologlarının öyle çok da özel çabaları yok. Kısacası, çok da umurlarında değil.

Okul psikoloğu ne yapar? Görevleri nelerdir?

www.haberpodium.ch

İsviçre’de okul psikologları, ana okulundan orta okul son sınıfa kadar, yani mecburi eğitim yıllarını kapsayan sınıflarda, okula giden çocukları, aileleri, eğitim personelini ve milli eğitim kurumlarında çalışan elemanları yaşanılan zorluklarda desteklemek, teşhis koymak ve konulan teşhisler doğrultusunda bir takım tedbirler önermekle görevlendirilmiş çalışanlardır. Her bölgede oradaki okullara hizmet veren okul psikoloğu hizmetleri kurumu belli yetkilerle donatılmış ve bu yetkileri yeri geldiğinde karar mekanizmasının uygulamasında verdikleri raporlar doğrultusunda uygulamalarıyla bilinmektedir.

Okul psikolokluğu genellikle şu hizmetleri sunar;

  • Öğrenme zorlukları, sosyal sıkıntılar ve davranış bozukluğu yaşayan öğrencilere psikolojik danışmanlık ve destek vermek.
  • Okul ve eğitim sürecinde sınıf atlamada, sınıf değiştirme ya da tekrarında danışmanlık sunmak.
  • Destek olarak terapilerin önerilmesinde, ek ders alınma gerekliliğini gerekçeklendirmek.
  • Eğitim sürecinde öğrencinin bulunduğu konumu/seviyeyi belirlemek ve eğitim planlanmasında refakat etmek.
  • Yapılan testler sonucunda öneriler yapamak ve tedbirlerin alınmasında tavsiyelerde bulunmak.
  • Faydası olabilecek diğer kurumları önermek ve bağlantıların kurulmasında yardımcı olmak.
  • Sağlıklı yaşam farkındalığı kazandırmak ve desteklemek.
  • Öğretmenlere ve terapistlere tavsiyede bulunmak ve yönlendirmek.
  • Kriz anlarında müdahele etmek.

Unutulmaması gereken önemli husus ise bu hizmetlerin ücretsiz olduğudur. Başvurular, istenildiğinde ailelerin kendilerince de yapabilir. Öğretmenler de ihtiyaç/gerekli duyduklarında bu başvuruları öğrenciler için yapabilmektedirler. 

Tespitler ve tavsiyeler

Buraya kadar yazılanları okunduğumuzda bir sıkıntı yok. Sıkıntı, göçmenlerin bu kurumun tam olarak ne yaptığını bilmemeleridir. Kurumun kendisine yönelik göçmenler arasında büyük bir güvensizlik söz konusudur. Kurumun devreye girmesiyle ailelerin zihninde canlanan ilk senaryo, çocuklarına devlet tarafından el konulacağı ya da ellerinden alınacağı yönündedir.

Diğer bir korku ise, devletin bunu yaparken kendi kültürel arka planlarının dikkate almayacağı ve kendi durumlarının gerçek manada kavranmayacağı üzerinedir. Devlete ve kurumlarına karşı oluşan bu korkunun nedenleri, kurumun kendini göçmenlere anlatma gibi bir derdinin olmamasıyla beraber, kendi bünyelerine göçmen kökenli çalışanları almamalarındır da. Yani böylesi kurumlarda çok kültürlü çalışan ekip yaratma gibi bir dertleri yok.

Göçmen kökenli çocuklar

Bu ülkede yaşayan göçmenler nüfusun üçte birini oluştururken, göçmen kökenli çocuklar nüfusun %40’ına tekabül etmektedir. Okul psikologlarına sevk edilen göçmen kökenli çocukların sayısı %50’lere dayanmaktadır. Bu rakamlar en azından Kanton Zürich için söylenebilir.

Göçmenler de sağolsunlar, bu kurumun yetkileri ve görevleri konusunda kendilerini doğru kanaldan bilgilendirmekten uzak, kendi aralarında birbirlerine anlattıkları o ´korkunç çocuk alma’ hikayeleri ile bu korkuyu daha da büyüterek, bu kuruma karşı önyargılarla hareket etmektedirler.

Temel sıkıntı haklar konusundaki bilgisizlikten de kaynaklanmaktadır. Yapılması gereken önemli adımlardan bir tanesi bu kurumları yakından ve doğru kanaldan tanıma çabalarının çoğaltılmasıdır. Diğer taraftan da devletin kendisi de tanıtım kampanyaları yaparak saydam bir kuruma dönüşmeyi hedeflemelidir. Göçmen kökenli uzmanlar bu kurumun çatısı altına alarak kuruma olan güven arttırılabilir. Göçmenler genellikle kendi dillerini ve kültürlerini tanıyan çalışanlara ve kurumlara karşı daha önyargısız ve rahat gidebilmektedirler. Bütün bunların olabilmesi için her iki tarafın çabasının hissedilir şekilde kurulan ilişkiye yansıması gerekir.

Mesleki yaşamda kişiye şans ve imkan verilmeli

Bundan yıllar önce, henüz terapist olarak çalışmaya başlamadan önce, bu kuruma yapmış olduğum birçok başvuru hiç dikkate alınmamıştı. Başvuruma red gerekçesi olarak `mesleki tecrübemin olmayışı` öne sürülmüştü.

Bir elemanın yetişmesi isteniyorsa ona şans ve imkan verilmesi gerekiyor. Bir kişiye şans verilmemişse ondan mesleki tecrübe beklemek ya da yok diye o kişiyi reddetmek aslında edepsizliktir. Bugün geldiğim noktada psikoterapist olarak çalışmamda onların ayrımcılığının katkısının olduğunu vurgulamak isterim. Böylesi benim açımdan daha iyi oldu nihayetinde.

Bu ülkede birçok dilde göçmen kökenli psikoloji mesleği yapmış insanların bu tür kurumlarda çalışmaları teşvik edilmeli ve bu bir devlet politikası olmalıdır. Toplumun gerçek resmine uygun dağılımın eğitim sektöründe çok kültürlü ekip oluşumuna yansıması gerekir.

Bu durum okullardaki göçmen kökenli öğretmen sayısına da yansımalıdır. Okullarda hademelerin yabancı, öğretmenlerin İsviçreli olduğu bir ortamda rol modelleri ta baştan göçmen kökenli çocuklar için dezavantajlı bir duruma dönüşmektedir. Bir okulda göçmen kökenli öğretmen (burada Batı Avrupalı kimliği dışındaki kimlikler kastedilmektedir) o okuldaki göçmen kökenli çocuklara hem iyi bir rol model olacaktır hem de çocukların alt sınıf mesleklere yönelmelerini azaltacaktır. Birçok göçmen kökenli çocuk meslek bulmada zorlanmakta veya doğru yönlendirilmemektedir. Burada eğitim sektöründe çalışan göçmen kökenlilere çok büyük işler düşmektedir.

Toplumsal dayanışmanın temel şartı, oyunun kurallarının herkes için aynı ve eşit olmasıdır. Oyunun kurallarını kimler neye göre ve nasıl belirliyor bu da ayrı bir yazının konusu.

Etiketler

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı