Mehmet Meral

Obsesif kompulsif kişilik bozukluğunun bir sonucu olarak “temizlik hastalığı“

Mehmet Meral

Mehmet Meral

lic. phil. Psychologe FSP

Systemischer Therapeut

mehmetmeral@gmx.ch

 

 

Diğer adıyla saplantı-takıntılı kişilik bozukluğu olarak tanımladığımız bu kategori; insanları genellikle düzenli, görevlerini harfiyen yerine getirme çabası içinde olan ve belli düşünce ile davranışları bir ritüel havasında tekrarlamaktan kendini alıkoyamayan, mükemmeliyetçilik üzerine kurulu bir anlayışa hakim kişiler olarak tanımlanmaktadır.

Özünde bir çeşit nevroz türü olan bu kişilik bozukluğuna yol açan etkenin, biyolojik bakış açısına göre beyindeki sinirler arası iletişimi sağlayan serotonin maddesinin salınımındaki bozukluktan ileri geldiği düşünülmektedir. Davranışlarının saplantılı ve takıntılı olduğunun farkında olan bu kişiler kendilerinin bu tutumlarının saçma ve gereksiz olduğunu bilmelerine rağmen kendilerini bu davranış ve düşüncelerden alıkoyamazlar. Bu insanlar kendilerini tekrarlanan düşünce ve davranışlar döngüsüne esir ederek hayatlarını kısıtlarlar. Ritüeller onların takıntılı düşüncelerini önlemek için yapılır. Ritüel ankisiyete duygularını geçiştirir, aslında rahatsızlığın oluşmasıyla beraber devreye girer.

Bu tür bozukluğu olan insanlar çok titiz olmakla bilinip, hem işyerlerinde hem de kendi özel alanlarında daima normlara, kurallara uygun davranırlarken mevcut sistemin dışına çıkmakta zorlanırlar. Her şeyi olduğu gibi değil, ‘olması gerektiği’ baskısı altında yaşarayarak, haz alıncak durum ve ilişkilerden de mahrum bırakırlar kendilerini. Mükemelliyetçi yapıları ve zorlu tutumları sebebiyle görevleri başkalarına devretme ya da yaptırmada zorlandıkları gibi, başkalarının yaptığı işler kendi beklentilerine uygun olmadığında ya da onların ‘ihmalkar’, ‘erteleyici’ ve ‘sorumsuz’ tutumlarına karşı da hoşgörüsüzdürler. Bunların çoğu genellikle aşırı tasarruflu olmalarıyla göze çarparlar ya da sahip oldukları eskimiş ya da gereksiz eşyaları atmada zorlandıkları gibi, insanlarla kurdukları iletişim ve ilişkiler genellikle de rahat ve spontane değildirler. Çoğunlukla gergin ve kontrolcüdürler.

Onlar için gri tonlar yoktur

Bilişsel alanda bu insanların takıntılı özelliklerinden dolayı yaşanılan her şey ya ‘doğru’ ya da ‘yanlış’ olarak karşılık bulur. Bir şey ya ‘siyah’ ya da ‘beyazdır’, ya ‘vardır’ ya da ‘yoktur’ gibi tutumlarının sıklığından dolayı, ara değerler ya da ara durumlar/tonlar hiç bir zaman söz konusu değildir. Bu tür insanların en büyük korkusu kontrolü kaybetmektir, kontrol onlar için en büyük güvencedir. Yapacakları bir işte her şeyin harfiyen işlemesi, her şeyin dört dörtlük olmasını isterler. Bir şeyler hesapladıkları gibi gitmezse stres yaşarlar ve çevrelerine de yaşatırlar. Eleştirilere çok çabuk alıngan tepki verirler, mükemelliyetçi olduklarından dolayı, yaptıkları hataları af etmede zorlanırlar ve kendilerine ceza kesmek isterler. Büyük değişimlere karşı karşıya kaldıklarında bu durumla başedemediklerinden dolayı depresif belirtilerle cevap verirler.

Saplantılı takıntılı kişilik bozukluğu toplumun % 2’sine tekabül etmektedir.

Psikoanalitik bakış açısına göre, bu bozukluğun temelinde kişinin derin kökleşmiş yetersizlik duygusu ve kişinin agresif ya da norm dışı arzu ve istekleri yatmaktadır. Kişilerarası ve öğrenme teorisi ekolüne göre kişinin geçmişinde almış olduğu katı disiplinli eğitim sisteminin bir sonucu olarak insanlarda bu tür kişilik bozukluğunun geliştiğine değinmektedirler. Ebeveynlerin ya da eğitmenlerin bu katı eğitim tutumu kişide saldırgan öfke ve kızgınlık duygularına sebep olurken, bu duyguların gösterilmesininde terbiyesizlik ya da edepsizlik olduğu ve ilişkilerinin kötüleşmesine sebep olacağına yönelik mesajlar olarak öğretmektedirler. Ancak bütün bu duyguların bastırılması ya da kontrol altına alınmasıyla her şeyin düzelebileceği ya da ‘güzelleşeceği’ anlayışının hakim olduğu ve öğretildiği durumlarda bu kişilerde ileride takıntılı ve saplantılı kişilik özelliklerinin gelişmesine zemin hazırladığını belirtmektedirler.

Psikoterapide ‘temizlik hastalığı’ tadavisi

Peki temizlik hastalığı var mıdır? Ya da nedir bu durumun adı?

Seanslarımda birçok kişinin hayatında temizlik hastalığı olarak bilinen durumun aslında saplantılı-takıntılı kişilik bozukluğu olduğunu ve bunun hem kişiyi hem de onun hayatında yer alan herkesi olumsuz etkilediğine şahit olmuşumdur.

Bana göre genel kriter her şeyden önce bunun ne kadar sık ve hangi boyutta yapıldığı ile ilgilidir. Bir kişi her şeyin kirli olduğunu ve bundan dolayı yıkanması gerektiğine inanması sebebiyle, bunu sürekli yıkama, silme gibi davranışlarla tekrarlıyorsa, bundan dolayı kendisi ve çevresi zarar görüyor ya da ilişkileri bundan dolayı sürekli çekilmez bir hal alıyorsa, üzerinde ciddiyetle düşünlemesi ve çözüm üretilmesi gereken bir sorundur artık.

Temizlik hastalığı erkeklerde nadiren olarak karşımıza çıksa da, günümüzde daha çok kadınlarda görünmektedir. Bunun altında yatan genel sebepler; eksiklik duygusunun ağır basması, kendinden emin olmama ve şüpheci bir yapıya sahip olmak olabilir. Bazı kadınlar stres yaşadıklarında, kendilerini rahatsız eden duygu ve düşüncelerden kurtarmak ya da uzaklaşmak için temizliği bir ritüele dönüştürürler. Bunu sadece etrafındaki eşyaları temizleyerek değil aynı zamanda ruhsal ‘hijiyeni’ sağlamak adına da yaparlar. Birçok kadın evinin temiz olmasından, ortamın mis gibi kokmasından, her şeyin düzenli ve parlak olmasından haz alırlar ve mutlu olurlar. Bu duygu onları üzen stres altına sokan durumlardan uzaklaşmasına hizmet eder. Etrafın temiz olmasından haz alarak bunu zihinsel bir alışkanlığa dönüştürerek, saplantılı düşünce ve duygular her geldiğinde kendini temizleyerek rahatlatmayı benimsemelerine iter. Zamanla bu istem dışı bir davranış olarak engellenemez bir hal alır. Saplantılı düşünceden kurtulmaya ve unutmaya çaba gösterirler ancak başarılı olamadıkları için, bunun yerini temizlik ritüeli alır. Aşırıya giden bu temizlik alışkanlığı tedavi edilmediğinde ileride ciddi sağlık sorunları ortaya çıkabilir. Bazı durumlarda aşırı kullanılan kimyasal temizlik malzelemeleri ciddi deri hastalıklarına ya da iç hastalıklarına da sebep olabilmektedir de.

Bu tür durumuları yaşayanlarda sürekli evi temizlemek, misafirlerin ardından kullanılan eşyaları temizlemek/silmek, sürekli elleri yıkamak ve kirli olduğunu düşündüğü hiç bir şeyi yıkamadan kullanmama tutumları hastalık boyutunda belirtiler olarak görülebilir.

Bazı kişilerde buna simetri ve düzen takıntısıda eşlik etmektedir. Kimilerinde genellikle temizliğin sembolü olarak beyaz renk takıntısı gelişebilir ve her şeyin beyaz olmasına dikkat ederler. Dokunduğu her nesneden mikrop kapma korkusu ve telaşından tutun da, girilen cinsel ilişkiden ‘acaba hastalık bulaşmış olabilir mi’ takıntısına kadar bu liste uzayıp gidebilir.

Tedavisi

Böyle bir durum yaşanılıyors eğer, bunun tedavisi hem psikoterapi hem de antidepresan tedavisiyle yapılabilmektedir. Tedavi genellikle 1-2 yıl sürebilir. Şayet temizlik takıntısı henüz çok ilerlememişse bu süre daha da kısalabilir. Terapist hastalığın bilişsel boyutunu izah ederek kişiyi güçlendirerek bu tutumun kişinin hayatında sebep olduğu tahribatları göstererek işe başlar. Gerisi danışanın çabası ve iyileşme isteğine kalmıştır. Şayet temizlik hastalığı çok ilerlemiş bir safhada ise, durum daha da karmaşık ve zordur.

Etiketler

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı