Cavit Akbuğa

Mülteci kadın olmak

Cavit Akbuğa

 

 

Arzu, politik durumundan dolayı aldığı hapis cezasından dolayı, daha yeni evlendiği eşini ve ailesini geride bırakıp İsviçre’ye sığınmak zorunda kalan bir kadın. Arzu, isminin ve resminin saklı kalması koşuluyla bize iltica ve kamp süreçlerini anlatıyor.

21 Eylül 2011 günü Basel’de bulunan “50 Numara“ isimli başvuru kampının kapısında beklerken, o kapının arkasında yeni bir hayatın kendisini beklediğini biliyor Arzu. O kapının açılması ile başlayacak olan zorlu mülteci yaşamında yalnız değildir o sıra. Karnında taşıdığı büyük oğlu Alaz’da eşlik ediyordur kendisine.

Arzu kamptaki ilk zamanlarını şu sözlerle aktarıyor:

“ Burada iken hamile olduğumdan şüpheleniyordum. Doktora gitmek istedim ancak beni göndermediler. 1 ay kadar sonra doktara gidebildim ancak. Basel’deki koşullar çok kötüydü. Bu zor koşulları hamile ve yalnız bir kadın olarak yaşamak zorundaydım. Burada yaklaşık 400 kişi kalıyordu ve insanlar hiçbir sağlık taramasından geçirilmiyordu. Bu kamp yerine benim en tuhaf olan şey; herkese, kendi ana dillerinde hazırlanmış olan soruların bilgisayar tarafından sorulmasıydı. Bilgisayar verilen yanıtlar doğrultusunda bir hastalığınız olup olmadığını tespit ediyordu. Buna da sağlık taraması diyorlardı.“

 İlk transfer

Arzu 2 ay süresince Basel’deki başvuru kampında bekletildikten sonra Aargau Kantonu’na transfer ediliyor. 2 hafta kadar, Buchs’ta bulunan geçici bir kamp yerinde kalan Arzu, bu dönemde hamileliğinin dördüncü ayındadır.

“Doktora gitmem gerekiyordu. Kullanmam gereken vitaminler vardı ve bu dönem hamileliğimin en tehlikeli dönemiyidi. Bu ana kadar sadece bir kez doktora gidebilmişim. Bütün ısrarlarıma rağmen kamp görevlileri doktora gidemeyeceğimi söylediler bana. 2 hafta sonra Muhen’de bulunan bir kampa transfer edildim. Burası eski bir binaydı ve hijenik açıdan epey sıkıntılar yaşadım. Doğumum yaklaşmaya başlayınca başka bir kampa transfer edildim. 2 metrelik bir odaydı burası ve kafamı kaldırsam tavana çarpıyordu. Odaya ilk girdiğim zamanlarda saatlerce ağladığımı hatırlıyorum. Bir süre sonra buradan da transfer edilip başka bir yere gönderildim. Hamile halimle kamp kamp geziyordum.“

Alaz’ın doğumu

“Oberkulm’da bulunan 2 katlı bir eve gelmiştim bu kez de. Doğumum iyice yaklaşmıştı ve sürekli olarak oradan oraya taşınmaktam bıkmıştım artık. Doğumum yaklaşmasına rağmen kamptan bebek için yatak vermediler bana. Bir arkadaşımla beraber bir yardım kuruluşundan bebek için yatak temin ettik. Doğum sürecim çok zorlu geçmişti ve hastanede bebeğimle birlikte bir başımaydım. Doğum sevincini bir başıma yaşadım yani.“

Eşiyle buluşma

2012 yılının Aralık ayında Arzu’nun eşi de gelir İsviçre’ye. Zorlu kamp süreçlerini bu kez de eşi yaşamaya başlar.

“Bizi başka bir kampa vermedikleri için eşimin yanımıza gönderilmesini talep ettim. Eşim geldikten sonra bize daha büyük bir yer verileceğini düşünüyordum. Ancak olmadı tabi. Eşim ve çocuğumla birlikte bu tek kişilik bir odada yaşamak zorunda bırakıldık.“

Daha sonra eşiyle birlikte ilk olarak Kölliken’de bulunan bir kampa, daha sonra da Suhr’da bulunan 3 odalı bir yere yerleştiriliyorlar.

Kaldığı kamplara dair değerlendirmelerde de bulunan Arzu, hemen hemen kaldığı her kampta insanlık dışı muamelelerle karşılaştığını aktarıyor.

“Kamp güvenlikçilerinde kaldığımız odaların anahtarları bulunuyordu. Gece ya da gündüz fark etmeksizin kaldığımız odalara pat diye dalıyorlardı. Bunu iki günde bir yaparlardı. Bazı kamplarda da polis baskınları olurdu. Polisler adeta baskın yapar gibi odalara giriyorlar telefonlarımıza bilgisayarlarımıza el koyup inceliyorlardı. Bunlar insan psikolojisinin  kaldırabileceği şeyler değil. Bütün bunlar çok derin izler bıraktı bende.“

İkinci çocuk ve oturum hakkı

Bir süre sonra ikinci çocuğuna hamile kalan Arzu bu hamileliğin de oldukça sorunlu geçtiğini aktarıyor.

Burada bir parantez açıp, Arzu’nun ikinci çocuğuna hamile kaldıktan kısa bir süre sonra, 2013 yılının Kasım ayında oturum hakkını aldığını belirtelim.

Sağlık kontrolleri sırasında yaşadığı dil yetersizliği nedeniyle tercüman ihtiyacı duyan Arzu’nun bu isteği hiçbir şeklide yerine getirilmiyor.

“Bütün hamilelik sürecimi böyle geçirdim. Erken doğum yaptım ve oğlum Aris 8 aylık olarak dünyaya geldi. Doğunca oğlumun Down sendromlu olduğunu söylediler bana. Hamileliğim süresince, Down Sendromu için yapılması gereken testleri yapmamıştı doktor. Çocuğum için Dawn sendromlu denince ilk etapta bu durumu gözümüzde çok büyüttük. Ancak bir süre sonra üstesinden geldik.“

Son olarak Aris’in fizik tedaviye ihtiyacı olduğunu aktaran Arzu, bu tedavi masraflarının üstesinden gelemediklerini, belediyenin de kendilerine yeterince destek vermediğini söylüyor.

Arzu’nun bundan sonraki isteği iyi bir meslek yapmak ve ailesiyle birlikte kendi ayakları üzerinde durabilmek.

Etiketler

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı