Mehmet Meral

İletişim düzeyleri ve çatışmaları

Mehmet Meral

Mehmet Meral

lic. phil. Psychologe FSP

Systemischer Therapeut

mehmetmeral@gmx.ch

 

Yola çıkınca her sabah,
bulutlara selam ver.
Taşlara, kuşlara,
atlara, otlara,
insanlara selam ver.
Ne görürsen selam ver.
Sonra çıkarıp cebinden aynanı,
bir selamda kendine ver.
Hatırın kalmasınel gün yanında.
Bu dünyada sen de varsın!
Üleştir dostluğunu varlığa,
bir kısmı seni de sarsın…

                 Üstün Dökmen

 

 

Bu şiirde dizelere dökülmüş kelimeler her şeyden önce insanın içini ısıtıyor adeta. Peki hangimiz yaşadığımız kent hayatında güne böyle başlıyoruz? Ya da bu dizelerdeki gibi hayata başlamak zor mu geliyor?

Özellikle insanın evrene, diğer insanlara ve her şeyden önce kendine değer vermesi aslında bu kadar zor olmamalı. Çağımızın insanı ünlü psikiyatrist İrving Yalom’un da en çok üstünde durduğu “yalıtılmışlık, ölüm korkusu ve manasızlık” konuları üzerine yoğunlaştığı için, nedense evrenle, doğayla, toplumla ve kendiyle bir kopukluk ruh hali içinde debelenmektedir. İlişki içinde olan insan özünde yalnız değildir. İnsan bu dünyada öteki olmadan yapamaz, daima kendini konumlandırmak için ötekine ihtiyaç duyar.

İnsan, diğer insanlarla kurduğu ilişkide kendini sürekli yeniden tanımlayan bir varlıktır. Bir insanın ilişkilerinin niteliği, o insanın yaşamının kalitesini belirler. İlişkide iletişim en temel belirleyici etkendir. İnsan yaşantısının belli dönemlerinde belli konularda beraber yaşadığı aile bireyleriyle ya da arkadaşlarıyla iletişim zorluğu ya da çatışması yaşayabilir. Belki de şu an bu yazıyı okuyan siz de bu sürecin içinde kendinizi buluyor olabilirsiniz. İnsanın hayatındaki en temel ruhsal ihtiyaçlardan bir tanesi de yaşadığı iletişim sorunlarının giderilmesidir. Bunu giderebilmek için de öncelikle kişinin daima çözümün bir parçası olduğunu kabul etmesidir. İletişimdeki doyumsuzluk kişiyi gerer, üzer ve bedensel ya da ruhsal sıkıntılar yaşamasına sebep olur.

İletişim alanında uluslarası literatürde oldukça kabul gören Amerika da 1967 yılında yayınlanan Pragmatic of Human Communication adlı eser de yazarlar Don D. Jackson, Paul Watzlawik ve Janet H. Beavin bizlere iletişimde beş temel kural önermişler:

 

1) İletişim kuramamak olanaksızdır

2) İletişimin içerik ve ilişki düzeyleri vardır

3) İleti alış-verişindeki dizisel yapının kendi başına bir anlamı vardır

4) İletiler sözlü ve sözsüz olarak iki tiptir

5) İletişim kuran kişiler eşit ya da eşit olamayan ilişkiler içindedir.

Şimdi bu kurallara biraz yakından bakalım:

İletişim kuramamak olanaksızdır

Bir şey söylemek kadar bir şey söylememekte bir iletişimdir. Hareket etmemek ya da susmakta daime bir iletişim şeklidir. Aynı sosyal ortamda birbirlerini algılayan kişilerin iletişim kuramamaları imkansızdır. Hatta uzmanlar, günlük hayatın akışı içinde insanların iletişimlerinin % 70’i sözsüz iletişim üzerinden gerçekleştiğini tespit etmişler.

İletişimin içerik ve ilişki düzeyleri vardır

İletişim daime iki düzeylidir. Biri içerik biri de ilişki olmak üzere iletişime anlam veren bu iki düzey üst aşamada gerçekleşir.

1) Sen yemek yiyecek misin?

2) Siz yemek yiyecek misiniz?

3) Yemek yemeyi düşünüyor musunuz?

cümleleri aynı içeriği taşır ama farklı ilişkileri ifade ederler. Birinci cümlede kendini ifade eden kişinin kendini diğeriyle ya eşit, ya da ondan güçlü gördüğünü, ikinci cümlede konuşan kişinin diğerine eşit, fakat resmi bir ilişkide ya da ondan güçsüz olduğunu düşünebilirisiniz. Üçüncü cümlede ise, soran kişnin, ötekinin karar verme özgürlüğüne saygılı olduğu belirtiyor.

İleti (Mesaj) alış-verişindeki dizisel yapının kendi başına bir anlamı vardır

Burada ilişki türünün mesajların oluşturduğu sıralamaya göre değişebileceğini vurgulamaktadırlar. İletişimde daima bir gönderen ve bir alıcı vardır. Konuşan etki yapar, cevaplayan tepki verir. Bu etki-tepki dizisi içinde daima anlamlı bir sıralama vardır. Mesela genç bir çift yeni doğmuş bebeklerinin bakımında aynı dizimde farklı sonuçlara varabiliyorlar. Kadın; “eşim çocuk bakımında hiç bana destek olmuyor. Her şey benim başıma kalıyor, onun da yardım etmesi gerekiyor ama o genellikle televizyon izliyor ya da gazete okuyor.” derken erkek; “ne zaman çocuğa bakmak istesem, yaptığım her şeyde bir kusur buluyor, yok altını hemen değiştirmedin, yok sen anlamıyorsun ya da sürekli benim iyi yapıp yapmadığımı kontrol ettiği için ben de bıraktım” diyor.

İletiler sözlü ve sözsüz olarak iki tiptir

İletişimde düşünsel ve duygusal mesajlar birbirinden ayırt edilebilir. İçerik iletişiminde, sözlü mesajlar kullanılırken, ilişkiyle ilgili tutum ve tercihlerin anlatımında ise sözsüz mesajlar etkili olmuştur. İki sevgili arasındaki ilişki her ne kadar sözlü iletiler üzerine kurulu ise de buna mimiklerin ve belli olumlu cezbedici davranışların eşlik etmesi, o ilişkiyi monoton düzeyden çıkarıp daha canlı hale getirebilir. Kısaca özetlersek; zihnin mesajı sözlü, kalbin mesajı sözsüz ifade edilir. Kalbe giden yol gözlerdir derken burada gözle anlatılan her şey sözsüzdür.

İletişim kuran kişiler eşit ya da eşit olamayan ilişkiler içindedir

Tüm iletişim etkileri benzerlik ve farklılıklara dayanarak ya eşit ya da eşit olamayan ilişkiler içinde yer alır. Burada iletişim üç şekilde kendini insanlar arası ilişkide gösterir;

a) Kabullenme /Tasdik (Conformity)

Hasan bey dün akşam Beşiktaş-Galatasaray maçını izler ve ertesi gün işe gittiğinde amiri olan Muhsin beye “Dün akşam TV’de Beşiktaş-Galatasaray maçını seyertiniz mi? ” diye sorar. Muhsin bey;”Hayır seyretme imkanı bulamadım, dün akşam önemli bir toplantım vardı” derse, bu meselede sizinle bu konuyu konuşacak kadar kendimi yakın hissediyorum tanımını kabul etmekte ve maçın üzerine konuşacak zemini yaratmada engel çıkarmadığını görmekteyiz.

b) Reddetme (Rejection)

Hasan bey; “Dün akşam TV’de Beşiktaş-Galatasaray maçını seyertiniz mi?” diye sorduğunda, Muhsin Bey; “Hasan Bey, lütfen bana geçen hafta yapılan ödemelerin evraklarını getirin, ayrıca öğleden sonra gelecek olan müşterilerin listesini hazırlayın” derse, “bu konuda seninle konuşacak hiçbir şeyim yok, burası bir iş yeri ve haddinizi bilin” anlamına gelen bir mesaj verir.

c) Umursamama (Disconfirmity)

Hasan bey; “Dün akşam TV’de Beşiktaş-Galatasaray maçını seyertiniz mi? ” diye sorduğunda, Muhsin Bey hiç oralı olmazsa ya da sanki Hasan diye bir şahıs orada yokmuş gibi davranırsa, o zaman ona onu umursamadığını ifade etmiş olacaktır.

Watzlawik ve arkadaşları, toplum içinde insan ilişkilerinin genellikle “kabullenme”, “reddetme” ya da “umursamama” üzerinden gerçekleştiğini, sağlıklı ilişkilerin “kabullenme” üzerinden yaşanıldığını; kavgaların, cinayetlerin ve sürtüşmelerin ise daha çok ‘reddetme’ üzerinden oluştuğunu belirtmektedirler. “Umursamama”nın ağır bastığı toplumsal iletişimlerde, bireylerdeki ruhsal sıkıntıların çoğaldığı, bu durumun ise akıl hastalıklarının artmasına sebep olduğunu söylemektedirler.

Bu yazının, insanlarla kurduğunuz iletişimde sizin hangi yöntemi daha çok kullandığınızı gözden geçirmenize vesile olmasını diliyorum …

Etiketler

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı