Kişisel verilerimiz gelecekte nasıl kullanılabilir?
Korona salgını, bireysel sağlık bilgilerinin kullanılmasında giderek daha önemli bir rol oynuyor. Yapılan bir araştırma, bu bilgilerin gelecekte nasıl kullanılacağını ve bilgi paylaşımlarının toplum için ne gibi riskler taşıdığını ortaya koyuyor.
Federal Hükümet Koronavirüs ile mücadelede bir dizi önlem gündeme getirirken bizler de genel halkı korumak için kişisel sağlık bilgilerimizi ifşa etmek zorunda kaldık. Örneğin restoran ya da kapalı alanlara, sadece kanında antikor bulunan veya geçerli bir sertifika ile koronasız olduğunu kanıtlayanların girmesine izin veriliyor.
Bazı insanlar için bu durum tabu konusu iken bazıları ise çok daha ileri gidip, aşılanmamış kişilerin hastane masraflarını kendilerinin ödemesini talep edebiliyor. Her iki görüşün ortak paydası, sağlık sistemindeki dayanışma ve bireysel sağlık durumumuzun bu sistemde oynadığı rolle ilgili.
Özel bir sağlık sigortası firmasının Gottlieb Duttweiler Enstitüsü’ne yaptırdığı güncel bir araştırma şu sonuca varıyor; Şu anda yaşadıklarımız muhtemelen sadece bir başlangıç. Giderek daha fazla bireysel sağlık bilgileri toplanacağı için, sağlık sistemindeki dayanışma kavramının değişmesi muhtemel.
Gerçek şu ki, sağlığımıza daha önce hiç bugünkü kadar ayrıntılı olarak eğilmemiştik. Telefon uygulamaları kullanarak uykumuzu, diyetimizi ve koşu performansımızı daha titizlikle ve sıklıkla takip edebiliyoruz artık. Kolumuzdaki akıllı telefonlar kanımızdaki oksijen değerlerini bile ölçebilirken, bazı kalıtsal hastalıkların riski, bir tükürük örneği ile kolayca belirlenebiliyor. Şimdiden, bağırsak florasını inceleyen akıllı tuvaletler üzerinde araştırmalar yapılmaya başlandı bile.
Tüm bunları yapabilmek için, verilerinizi bir yerlere kaydetmeniz gerekiyor tabi ki. Bu verilerle artan izleme, kimi fırsatları da beraberinde getiriyor. Örneğin; bir sağlık sigortası şirketi, kendisine sigortalı olan kişilerin adımlarını takip ettiğinde, onlara ek sigortalar için indirimler sunabiliyor.
Devletten sigorta şirketlerine kadar çeşitli aktörlerin bu verileri elde etmek ve kullanmakla ilgilendikleri artık bir sır değil.
Peki gelecekte kişisel bilgilerimizle neler yapılabilir?
Çeşitli senaryolar
Durumun gelecekte nasıl şekilleneceği birkaç faktöre bağlı. Araştırmacılar yoğunlukla şu dört senaryo üzerinde kafa yoruyorlar;
Ödül ve ceza
“Büyük Devlet“ isimli bu senaryoya göre tüm sağlık bilgileri merkezi olarak devlette toplanacak. Devletin eli daha da güçlenirken amaç, önleyici tedbirler almak ve nüfusun sağlığını en üst düzeye çıkarmak. Buna göre sağlıksız yaşayanlar yaptırıma maruz kalırlarken, örnek vatandaşlar ise ödüllendirilecek.
Eldeki devasa veriler sayesinde, örneğin grip yaklaşıyorsa veya toplu taşımada maske takılacaksa bu konularda anında uyarılar yapılabilecek. Tıpkı hava tahminleri gibi…
Eldeki teknolojik olanaklarla kişiler bu bilgileri doğrudan ve hızlı bir şeklide edinebilecekler.
Bu senaryoya göre sağlık giderleri, vergiyle finanse edilen bir sağlık fonu tarafından karşılanacak.
Serbest piyasa anlayışı
“Büyük İşletme” senaryosuna göre sağlık, özel bir mesele olarak görülürken, sağlık hizmetlerinde serbest piyasa anlayışı hakim olacak.
Buna göre sağlıksız olmak kişisel bir başarısızlık olarak kabul edilecek ve insanlar üzerindeki baskı artacak. Bu sayede benzer risk profiline sahip kişiler, kendilerini korumak için bir araya gelip, birbirlerine sağlık verileri hakkında fikir sunacaklar. Bu senaryoya göre sağlıksal olarak kötü risk taşıyan kişiler dışlanacaklar ve hastalık durumunda sadece hayır kurumlarından yardım umabilecekler.
Kişisel sorumluluk
Bu senaryoya göre devlet, kendisini veri kullanımını düzenlemek ve sağlıklı bir yaşam tarzını teşvik etmekle sınırlayacak. Burada sağlık sigortası zorunlu olurken, dolayısıyla maddi dayanışma da yasal bir zorunluluk halini alacak.
Genel olarak insanların sağlık verileriyle detaylı olarak uğraşmaları ve bilinçli kararlar vermeleri beklenecek. Bu sayede restoran gibi yerler, yemek menülerinde besin değerlerini daha detaylı ve açık bir şekilde belirtmek zorunda kalacaklar.
Ayrıca herkesin elektronik bir hasta kaydı olması gerekirken, kişisel verileri kimlerin görebileceğini belirleyen katı düzenlemeler gündeme gelecek.
Bu senaryonun dezavantajı, araştırma için diğer modellere göre elde daha az veri bulunacak olması.
Topluluk için veriler
“Büyük Topluluk” senaryosu olarak geçen bu senaryoda devletin müdahalesi olmayacak. Ancak sağlık verilerinin paylaşılması sosyal norm haline gelecek. Serbestçe erişilebilen verilerden, örneğin yeni ilaçların geliştirilmesi için önemli bilgiler elde edilebilecek. Bu sayede birçok ilaç patentsiz ve çok ucuz olacak.
Hasta ve yaşlılara genellikle akrabalar veya komşular bakarken, gönüllü çalışma birincil öncelik olacak.
Nereye?
Uzmanlar bu senaryoların birbirini tamamen dışlamadığını vurguluyorlar ve geleceğin muhtemelen bunların bir karışımından oluşacağını ifade ediyorlar.
Araştırmaları sırasında yürütülen atölye çalışmaları, “Kişisel Sorumluluk“ senaryosunun İsviçre’deki birçok insana en yakın olan senaryo olduğunu ortaya koyuyor. Ancak pandemi döneminde, örneğin sokağa çıkma yasağı veya zorunlu sertifika gibi uygulamalarda “Büyük Devlet“ senaryosuna yönelik olan yaklaşımlar da sıklıkla kullanıldı. Araştırmacılar, bu senaryonun herhangi bir pandemi sırasında gerekli olabileceğini kabul ediyorlar.
Etkisi gün geçtikçe artan teknolojilerin, kullanılan yeni kontrol seçenekleri sundukları çok açık. Bu durum kademeli bir dayanışma kaybına yol açabilir. Örneğin kişi; “Sigara içen, aşıları umursamayan ve benden daha az sağlıklı olduğu kanıtlanmış birine neden para ödeyeyim?”diyebilir.
Ancak teknoloji otomatik olarak yol göstermiyor. Politikacılar ve toplum, etkili veri koruma yasaları formüle ederek buna karşı koyabilirler. Buradaki belirleyici faktör, toplumun ve bireylerin yaklaşımı ile her bireyin diğerine güvenmeye ne kadar istekli olduğu.
Araştırmacılar, olumlu bir etki yaratmak için; insanların sağlıklı ve sosyal düzeyde yaşamasını sağlayan önlemlere, güveni teşvik eden kurumlara ihtiyaç olduğunu dile getirirlerken, bundan sonraki aşamada, toplumsal bakış açısına göre toplumun hangi yöne gitmek istediği konusunda genel bir tartışmanın yürütülmesinin önemine dikkat çekiyorlar.