Diziİsviçreisviçre

İsviçre’de radikal İslam ve radikal İslam ile mücadele

Avrupa’da, özellikle de Fransa’da ve Almanya’da yaşanan radikal İslami terör saldırıları sonrasında İsviçre de, terörle mücadele kapsamında birtakım tartışmalar yürütüp önlemler almaya başladı.

Önlemlerin nasıl olması gerektiği ile ilgili olarak, üniversitelerde çalışmalar yürüten akademisyenler ve Federal güvenlik görevlileri tarafından birçok rapor hazırlandı.

Söz konusu raporlarda yer alan önlemler sıralamasında, genel olarak iki ayrı temel vurgu önplana çıkıyor. Bunlardan biri güvenlik ile ilgiliyken, diğeri ise sosyal-kültürel ve entegrasyon ile ilgili.

Son verilere göre İsviçre’de 435 bin Müslüman yaşıyor.

Genel olarak İsviçre Federal yetkilerinin, özel olarak ise kanton ve belediye yetkililerinin radikal İslam ile mücadelede ne tür önlemler aldıklarını ve ne tür çalışmalar içerinde olduklarını merak ettik ve bununla ilgili olarak bir dizi görüşme gerçekleştirdik. Görüşmelerimizde önplana çıkan temel görüş, “İsviçre’de yaşayan ve dinsel inançlarını kendi yaşam tarzlarına göre yerine getiren müslümanlara duyulan saygı“ oldu.

Çalışmamız kapsamında Federal Polis Dairesi (FEDPOL) yetkililerinden Catherine Maret, Zürich Kantonu Hukuk ve Güvenlik Dairesi Başkanı, aynı zamanda SP Federal Parlamento üyesi Jacqueline Fehr ve Winterthur Belediye Başkanı Michael Künzle ile görüştük. Konuyla ilgili olarak, yazarımız Bülent Kaya da duruma akademik araştırmalar boyutu ile yaklaşıp, Zürich Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (ZHAW) ögretim görevlisi Doç. Miryam Eser Davolio ile bir söyleşi gerçekleştirdi.

Cathy Maret

Federal Polis Dairesi (FEDPOL) yetkilisi Cathy Maret: “Radikalizm ile mücadele kapsamında Türkiye’de bir Polis Ataşeliği kurmak istiyoruz.“

Federal Polis Dairesi (FEDPOL) Basın Sözcüsü Cathy Maret, radikal İslam ile mücadelede Fedpol’ün son durak olma özelliği taşıdığını ifade ediyor ve bununla ilgili gerekli önlemlerin; daha önceden kantonlar, belediyeler, entegrasyon ve eğitim kurumları tarafından alınması gerektiğini belirtiyor.

“Eğer bu çalışmada Fedpol aktif hale gelmişse, güvenlik boyutuyla önemli bir aşamaya gelindiği söylenebilir. Bu aşamada, toplanan veriler Federal Savcılığa iletiliyor ve soruşturmalar sonucunda yargı mekanizması harekete geçiyor. Biz aktif hale gelmişsek herşey için geçtir artık.“

İsviçre’de radikal terör örgütleriyle mücadelede hangi aktörler görev alıyor daha çok?

Terörle mücadele için oluşturulan, Task-Force (TETRA) isimli bir çalışma grubu mevcut. Bu çalışma grubunda Federal Polis Dairesi (Fedpol), Federal İstihbarat Dairesi (NDB), Sınır Güvenlik Birimleri, Federal Savcılık, Dışişleri Bakanlığı, Federal Göçmenlik Dairesi, Federal Adalet Bakanlığı, Zürich Havaalanı güvenlik birimleri, Kanton Polislerinin direktörleri gibi aktörler yer alıyor. Task-Force radikalizm ve terörle mücadelede oldukça aktif.

Fedpol şu ana kadar somut olarak neler yaptı peki?

Elimizde 70 ayrı dosya var. Bunlardan 60’ı toplanan delillerle federal savcılığa iletildi. Federal Savcılık tarafından soruşturmalar devam ediyor.Kişilerin sayıları her dosyaya göre de değişiyor tabii. Geçtiğimiz Mart ayında Bellinzona Federal Ceza Mahkemesi 3 Irak vatandaşını, IŞİD’e destek nedeniyle yargıladı mesela.

Fedpol
Delilleri nasıl topluyorsunuz?

Burada, kanton polisinin yaptığı takip verilerinden ve bazen de Federal İstihbarat Dairesi NDB’den bilgiler alıyoruz. Bu bilgiler doğrultusunda, soruşturma için federal savcılığa başvuruyoruz. Delil toplamalar durumdan duruma değişiyor. Çoğu zaman internetten, özellikle de Facebook gibi sosyal medya ağlarından takip ediyoruz. Araştırmalar için sosyal medya görüşmeleri vazgeçilmez diyebilirim. Ancak verilerin büyüklüğü, araştırmacılar için büyük zorluklar içeriyor. Yaptığımız bir takibatta, Facebook sohbetlerinde 30 bin cümle transkiptlenip (deşifre) analiz edildi mesela.

 Değerlendirmelerinizi nasıl yapıyorsunuz? Kıstaslarınız neler?

Terör örgütlerini destekleyen nitelikte farklı metodlar var. Kimisi koruyor, kimisi de internet aracılığı ile fotoğraflar ya da çeşitli video meteryalleri dağıtıyor. Bunların hepsini IŞiD destekçileri olarak değerlendiyoruz ve gözetimimiz altında tutuyoruz.

Çalışmalarınız daha çok hangi kantonlarda yoğunlaşıyor?

Genel olarak İsviçre’nin her yerinde diyebilirim. Her kantonda hedefimizde olan birileri var.

Şüpheliler genel olarak hangi profil özelliklerine sahipler?

Özellikle bir profil belirtmemiz mümkün değil. Farklı yaşlarda, farklı özeliklerde, farklı eğitimlerde, farklı etnik yapılarda olan insanlar bunlar. Çok iyi eğitilmiş ya da eğitimsiz olan profiler var. İçlerinde üniversite mezunu olan da bulunuyor. Genel olarak 40 yaşın altındalar ama. Bir süre sonra, bu profil özelliklerinin sadece İsviçre için değil, tüm Avrupa ülkelerindeki islami terör destekçileri için geçerli olduğunu fark ettik.

Bu profillerden yola çıkarak, kişilerin radikal hareketlere dahil olmalarını nasıl yorumluyorsunuz?

Genel olarak kişilerde kırılmalar var. Bu durum onları radikalleştiriyor ve toplumdan uzaklaşıyor.

Genellikle hangi etnik kökenden insanlar bunlar?

Her kesimden varlar. Klasik olduğu şekilde sadece Türk, Arnavut ya da Arap diyemeyiz. Bunların arasında sonradan Müslüman olan olan İsviçreliler de var, çifte vatandaş olanlar da.

İsviçre için tehlike boyutu nedir? İsviçre hedefte olan bir ülke mi sizce?

Durumu dramatize etmemiz gerekmiyor, ancak konuyu ciddiye de almalıyız.  İsviçre bunu  yapıyor zaten.

 Uluslararası boyutu ile neler yapıyorsunuz?

Bu sorunu yalnız başımıza çözemeyiz. Bu nedenle diğer ülkelerle de kontağımız var. Europol ve İnterpol gibi kurumlarla birlikte de çalışıyoruz. Sorunları çözmede ve yeni şeyler öğrenmede önemli bu.

Türkiye ile kontağınız var mı?

Coğfrafik olarak önemli bir konuma sahip Türkiye. İlişkimiz var. Bilgi alış- verişi yaptığımız önemli ve merkezi bir ülke. İmkanlar çerçevesinde birlikte çalışıyoruz. Ayrıca Türkiye’de bir Polis Ataşeliği de kurmak istiyoruz. ilişkilerimizi ve çalışmalarımızı yeni kurulacak olan bu Ataşelik ile daha da güçlendirmeyi düşünüyoruz.

 Son dönemde radikal İslam hareketlerinin Türkiye’de güçlendiği gözlemleniyor. Türkiye ile birlikte çalışma konusunda kaygılarınız var mı?

İsviçre sürekli olarak Türkiye’deki siyasi gelişimleri takip ediyor. Son dönemde, askeri darbe girişiminin ardındaki son gelişmeleri de yakından ve endişeyle takip ediyoruz. Polis Ataşeliği ile, polisiye konularda teknik bir işbirliği içinde olacağız. Polis Ataşeliği fikirinin gerçekleşeceğini umuyor, birlikte iyi çalışmalar yürüteceğimize inanıyoruz.

İsviçre’den savaş bölgelerine gidenlerin oranları

savas bölgeleri

İsviçre İstihbarat Dairesi NDB, aylık olarak yayınladığı raporlarında, radikal İslam ile mücadele yapılan çalışmaları ve kaç kişinin savaş bölgelerine gittiğine dair bazı istastiki bilgileri aktarıyor.

2016 Haziran ayı raporuna göre, şu ana kadar İsviçre’den toplam 77 kişinin, radikal cihadist gruplara katılmak üzere savas bölgelerine gittikleri belirlenmiş. Bunlardan 44’ü erkek, 33’ü ise kadın. Geriye dönenlerin sayısı 13.

Savaş bölgelerine gidenlerden 29’u İsviçre vatandaşı iken, 17’si çifte vatandaş.

Güvenlik birimlerinin yaptığı açıklamalara göre savaşmak amacıyla gidilen ülkeler ve bu ülkelere gidenlerin sayıları şöyle;

Suriye/Irak: 63

Somali:13

Afganistan/Pakistan: 1

Önlemler

TETRA

Task-Force (TETRA) isimli Çalışma Grubu radikalizm ile mücadelede alınması gereken bazı önlemleri şöyle sıralıyor;

– Müslüman gruplarla sağlıklı bir diyalog kurmak ve birlikte çalışmak.

– Eğitim olanakları yaratmak.

– Camiilerde kanton yetkililerince tanınan imamlar görevlendirmek.

– Gençlerin savaş bölgelerine gitmelerine engel olmak için yurtdışına seyahat yasağı koymak.

– Gerektiğinde pasaportlarına el koymak ya da vatandaşlık haklarını ellerinden almak.

– Sınır kontrollerini arttırmak. Bu kapsamda komşu ülkelerle birlikte çalışmak.

– İsviçre’ye giriş-çıkışlarda, yolculara dair daha sıkı kontroller yapmak.

– Şüphelileri düzenli olarak kontrol etmek.

– İslami vakıfların para trafiğini kontrol etmek ve kaynakları araştırmak.

– Radikalizm ile mücadelede diğer ülkelerle güvenlik alanında işbirlikleri yapmak ve uluslararası boyutu ile bilgi alışverişini olanaklı kılmak.

– İnternet ve sosyal medya ağlarını sıkı bir şeklide kontrol altında tutmak

Michael Künzle

Winterthur Belediye Başkanı Michael Künzle: “Winterthur şehri, çeşitli alanlarda, çok yönlü stratejik önlem tedbirleri üzerinde duruyor“

Winterthur şehri, radikal İslami örgütlere katılımın yüksek olması nedeniyle merkezde yer alan bir yer. Geçtiğimiz yıllarda Winterthur’dan 6 kişi savaşmak amacıyla Ortadoğu ülkelerine gitti.

Winterthur Belediye Başkanı Michael Künzle, Winterthur şehrinin radikal İslam ile mücadelede çok yönlü önlemler aldığından bahsediyor. Bu önlemlerin sadece güvenlikle ilgili olmadığının altını çizen Künzle, kendilerine has farklı özellikler içeren çalışmalardan bahsediyor.

Radikalizmle mücadelede ne tür önlemler alıyorsunuz?

Radikalleşme çok yönlü ve karmaşık bir olay. Bu nedenle de çok yönlü olarak geniş önlemler alınmasını gerektiriyor. Biliyorsunuz şehrimizden cihatçı gruplara katılan birçok genç oldu. Bu nedenle de Winterthur şehri adeta bir mücadelede alanı oldu. Radikalleşme sorunundan etkilenen tüm idari makamlar, kendi önlemlerini koordine etmek adına her birlikte bir ağ çalışması başlattılar. Bu ağ içinde güvenlik birimleri, okul temsilcileri, sosyal ve entegrasyon geliştirme birimleri düzenli olarak biraraya gelip tartışarak yeni gelişmelere şekil verme çabası içine girdiler. Winterthur şehri, çeşitli alanlarda, çok yönlü stratejik önlem tedbirleri üzerinde duruyor.

 Gençlerin radikal örgütlere katılımlarını önlemek için ne tür önlemler düşündünüz?

Winterthur Belediye Meclisi yeni bir kurumlaşma oluşturdu. Aşırılık ve Şiddet Önleme Birimi (Fachstelle Extremismus und Gewaltprävention) Bu birim bilgilendirme hizmeti olarak faaliyet yürütüp, gelecekte yapılacak olan faaliyetlerde önemli roller üstlenecek. Belediyemizin farklı şekillerde çalışmaları da oldu tabii. Örneğin radikalizm ve radikalizmle mücadele konularında, öğretmenlere yönelik eğitimler başlatıldı. Entegrasyon Geliştirme Birimi aracılığıyla, Cami topluluklarıyla olan diyaloglar daha da yoğunlaştırıldı.

Bu önlemler yeterli mi sizce?

Winterthur şehri tek başına yeterli derecede önlemler sağlayamaz tabii. Ancak çalışmalara farklı düzeylerde ve koordineli bir şekilde yön verebiliriz. Genel bir önlem için, tüm halkın etkileşimi ve katılımına ihtiyaç var tabii. Bu anlamda Müslüman nüfusun, camilerin, derneklerin ve devlet okullarının bütünleştirici güçleri, uzun vadeli bir başarının anahtar unsurlarıdır. Ve de tabii ki gündelik yaşam ve iş alanlarındaki karşılaşmalar… Bu çalışmada entegrasyonun da önemi büyük. Radikalleşme sorununa ilişkin olarak, dinler arası diyalog ve cami toplulukları ile ilişkilenmede entegrasyonun ve entegrasyon kurumlarının rolleri yadsınamaz.

 İsviçre’de yıllardır konuşulan bir konu Entegrasyon. Bütün bunlara rağmen entegrasyon çalışmalarında bir sorun olduğu söylenebilir mi?

Entegrasyon, teşvik biriminin bir parçasına katkı sunuyor sadece. Sağlam güvenlik tedbirleri, genel ve dini eğitim, ebeveyn eğitimi, gençlik çalışmaları, mahalle gelişimi ve diğer tedbirlerin birlikteliği problemlerin çözümüne sağlıklı katkılar sunabilir.

 Bu çalışmada cami yetkilileriyle de biraraya geldiniz mi?

Evet, Winterthur Belediye Başkanı olarak camii toplulukları ile bizzat biraraya geldim. Bir sonra ki toplantının hazırlıkları da devam ediyor. Toplantılarda, radikalizm ile mücadele için çeşitli aktörlerin olası katkıları ele alınacak. Ayrıca entegrasyon kurumumuzun yetkilileri ve güvenlik birimlerimiz de Müslüman topluluklarla sürekli olarak temas halindeler.

Jacqueline Fehr

SP Federal Parlamento Milletvekili Jacqueline Fehr: “Asıl anahtar kelime; işbirliği”

Zürich Kantonu Hukuk ve Güvenlik Dairesi Başkanı, SP Federal Parlamento Milletvekili Jacqueline Fehr, Kanton Zürich dahilinde birçok önlem alındığını belirtip, bu çerçevede farklı çalışmalar yürütüldüğünü aktarıyor bize;

“Kanton Zürich olarak radikalleşmeye karşı birçok önlem alıyoruz. Yakın gelecekte, odak noktası tüm aktörlerin birleştiği yeni ağlar kurulacak. Bu ağlardan biri de Eğitim ve Spor Dairesi’ne bağlı Şiddeti Önleme Birimi (Fachstelle Gewaltprävention des Schul- und Sportdepartements der Stadt Zürich). Bu birim sadece radikal İslam adına şiddeti önlemeye karşı değil, aynı zamanda tüm radikalleşmelere karşı çalışmalar yürütecek. Bu çalışmalarda spor da dahil olmak üzere toplumsal ve politik çalışmalar olacak. Diğer bir çalışma ise Kanton polisi ile farklı kültürler arasında köprü vazifesi gören aktörler. Bu kişiler, polis ve yabancı kültürlerden gelen göçmenler ya da göçmen kurumlar arasında temas kuruyorlar. Bu yöntemle Müslüman kurumlar veya camilerle sürekli temas halinde olacağımızı düşünüyoruz. Müslüman toplumları ile temas halindeyiz. Bir çalışanımız Entegrasyon Teşvik Birimi adında düzenli olarak camileri ziyaret ediyor.”

İsviçre’deki entegrasyon sorununu nasıl değerlendiriyorsunuz?

İsviçre’deki entegrasyon çalışmalarını başarılı buluyorum. Diğer ülkelerle kıyasladığınızda, İsviçre’de göçmen oranı diğer ülkelere göre çok daha yüksek olmasına rağmen, göç sorunları ile bağlantılı problemler burada çok daha düşük. Burada, asıl anahtar kelimenin “İşbirliği” olduğunu söylemekte yarar var tabii.

 Bir süre önce sizin başkanlığınızda bir heyet Belçika’nın Vilvoorde kentini ziyaret etti. Tam olarak neydi bu ziyaretinizin amacı?

Bu ziyaretimizle oradaki radikal İslam’a yaklaşımı anlamak istedik. Vilvoorde kenti, radikalleşmiş genç müslümanlarla ilişkilenme konusunda geniş ve umut vaat edecek bir yaklaşıma sahip. Gezi sonrasında yaptığımız değerlendirmede; İsviçre’de aktörlerin daha sıkı görüşmeleri gerektiği ve çeşitli bilgi alış-verişlerine kesinlikle ihtiyaç olduğu ortaya çıktı. Başka bir bulgu ise, özellikle de yerel düzeydeki toplumlarla ilişkilenmek ve sıkı ziyaretlerde bulunmak oldu. Bu konuda Zürich Kantonu kesinlikle geride kalmış durumda.

İslami kurumlar çalışmalarda daha aktif rol almak istiyorlar

Jacqueline Fehr’in dile getirdiği diyalog eksikliği, görüştüğümüz bazı camii yetkilileri ve İslami kurumlarca da dillendiriliyor.

İslami kurumlar, İsviçre’de gelişen “İslamofobi”den dolayı rahatsızlıklarını dile getirirlerken, sorunların çözümü açısından Kanton yetkililerinin kendileriyle daha fazla diyalog içerisinde olmaları ve çalışmalara Müslüman kanaat önderlerini de dahil etmeleri gerektiğini ifade ediyorlar.

Kanton yetkililerinin radikalizmle mücadelede yeterli derecede etkili olamayacağını ifade eden kurum temsilcileri, bu çalışmada birlikte hareket etmenin zaruri olduğunu vurguluyorlar.

Miryam Eser Davolio

Doç. Miryam Eser Davolio: “Cihatçı gençlerin büyük bir kısmının İslam konusundaki dini bilgileri yeterli değil. Din konusunda derin bir bilgiye sahip olmadıkları için Kuran’daki bazı ayetlerle kandırılmaya çok yatkınlar.”

Yazarlarımızda Bülent Kaya, İsviçre’de cihatçı radikalleşmenin arka planını tanımak için 2015 yılında Zürich Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (ZHAW) bünyesinde yapılan bir araştırmayı yöneten Doçent Miryam Eser Davolio ile, İslami radikalleşme, gençlerin radikalleşmesinin önlenmesi ve deradikalizasyon konuları üzerine konuştu.

Batı Avrupa’da IŞİD’a katılımlarla birlikte Müslüman gençlerin radikalleşmesini tanımlamaya yönelik bir çok kavram eşanlamlı olarak kullanılır oldu; radikal selafilik, İslamcı fundamentalizm ve İslamizm gibi. Siz ise çalışmanızda “cihatçı radikalleşme” deyimini kullanıyorsunuz. Bu deyimle neyi kastediyorsunuz?

Her şeyden önce şunu belirtmeliyim ki radikalleşme, bitmemiş, devamlılık karakteri olan bir süreçte oluşur. Nerde başladığı ve nerde bittiğinin çizgilerini belirlemek çok zordur. Sağ radikalizm, sol radikalizm, hayvan haklarını savunmada görülen radikalleşme gibi radikalleşmenin çok farklı çeşitleri vardır. Radikalleşme aşırı fikirlere sahip olmayı ve bu amaç için şiddeti kullanmayı ifade etmektedir. Cihatçı sıfatı ise içinde bulunulan durumu daha iyi ifade eden bir sıfat olmasından dolayı seçtik. Cihatçı radikalleşmeyi dini motifli bir mücadele adına başkasına veya kendine karşı şiddeti meşrulaştırma süreci olarak tanımlayabiliriz.

İsviçre’de cihatçı profili nasıl tanımlıyorsunuz? Kimlerdir bu cihatçılar? Ne tür özelliklere sahipler?

Ne İsviçre’de ne de diğer Avrupa ülkelerinde tek bir cihatçı profilden söz etmek mümkün değil. Son derece heterojen özelliğe sahip bir gruptan söz etmek daha doğru olur. 16 yaşından 50 yaşına  kadar her yaş grubundan insan var. Ancak çoğunluğu bir birinden farklı eğitim düzeyine sahip 24-35 yaş arası yetişkin erkeklerden oluşmaktadır. Kadınların sayısı daha az.  Cihatçıların dinle ilişkileri de çok farklı; yüzde 20’si Müslümanlığa sonradan geçmiş İsviçreliler mesela. Bu yüzden bu durum göçmenlere, özellikle de Müslüman göçmenlere özgü bir fenomen değil. Zira bir kısmı radikalleşmeden önce Müslümanlığa geçmişler. Radikalleşen gençlerin tek ortak özelliği, ailelerinin veya çevrelerinin dinle ilişkilerinin güçlü olmaması, yani dini aile ve çevrelerden gelmiyor olmaları. Bu yüzden de cihatçı gençlerin büyük bir kısmının İslam konusundaki dini bilgileri yeterli değil. Din konusunda derin bir bilgiye sahip olmadıkları için Kuran’daki bazı ayetlerle kandırılmaya çok yatkınlar. Sorun tabii ki sadece dini bilgilerinin az olması değil. İlginçtir ki; ne Müslüman gençlerin kendileri ne de sonradan Müslümanlığa geçenler Müslüman topluluğa güçlü bir aidiyet duygusu ile bağlı değiller. Her iki grup Müslüman topluluktan epey uzaklar.

Cihatçı gruplara Türkiyeli gençlerden katılanların olduğu biliniyor. Bu gençler konusunda özel birtakım bilgilere ulaşabildiniz mi?

Almanya’dan cihatçı gruplara katılanların büyük bir çoğunluğunu Türkiyeli gençlerin oluşturmasına rağmen İsviçre’de çok küçük bir gruptan söz edebiliriz. 2015 yılına kadar Türkiyelilerden bu gruplara sadece 3 katılım oldu. İsviçre’den cihatçı gruplara katılanların çoğunluğunu İsviçreli ve Eski-Yugoslavya ülkelerinden gelen gençler oluşturuyor. Türkiyeli gençlerin az olması bu çevrelerde herhangi bir sorunun olmadığı anlamına gelmiyor. Alevi inancına mensup ve radikalleşme sürecinde olan bir genç var. Ailesi ve çevresi, kendilerinin radikal cihatçılara karşı olmalarına rağmen, Alevi çocuklarının neden ve nasıl radikalleştiğini anlamakta bir hayli zorlanıyor.  Ayrıca Türkiyeli Kürt bir gencin de aynı şekilde radikalleşme süreci içerisinde olduğu biliniyor.

Bu farklı profillere sahip gençleri radikalleşmeye iten motifler nelerdir? Neden IŞİD’e katılıyorlar?

Burada en önemli motifler, Suriye’de Esat rejiminin kullandığı şiddete karşı çıkmak, Müslümanların maruz kaldığı adaletsizliğe baş kaldırmak ve Müslümanları korumak-savunmak olarak dillendiriliyor. Gariptir, bazen yaralılara yardımcı olmak gibi insani motifler de cihatçı gruplara katılmak için bir neden oluşturabiliyor. Şüphesiz başka motivasyonlarda var; düşündüğünü ve inandığını hayata geçirme, yeni bir devlet ve toplum yaratma ütopyası, yeni bir şeyler yaratma arzusu gibi. Bazıları için basitçe bir macera aramak bile IŞİD’e katılmak için bir motivasyon olabiliyor. Hatta sadece şiddet kullanma isteği bile. Kadınlar için bir kardeşlik topluluğuna katılmak gibi romantik bir duygu bile bir motivasyon teşkil edebiliyor: örneğin yer değiştirmek, eş bulmak, evlenmek vb.

radikal islam ve cözüm önerileri-www.haberpodium.chPeki bu motivasyonların oluşmasında, gençlerin içinde yaşadıkları toplumsal ortamdan kaynaklanan; örneğin ayrımcılık, soyutlanmışlık gibi faktörlerin bir rolü olmuş mudur? 

İş piyasasında, ya da ev aramada yaşanılan ayrımcılık elbette önemli bir sorun. İş piyasasında yabancı gençlerin bir kısmının milliyetlerinden ve isimlerinden dolayı ciddi bir ayrımcılıkla karşı karşıya kaldıkları bir gerçek. Bu durumu sizin 2004 yılında yaptığınız ampirik çalışma çok iyi belgeliyor. Örneğin Cenevre ve Ticino kantonundan cihatçı gruplara katılan radikal iki genç de işsizdi. İşsizliğin ve ayrımcılığın doğrudan radikalleşmeye yol açıp açmadığı konusunu irdeleyen bir çalışma henüz yok. Yakın zamanda Fribourg Üniversitesi’nde yapılan bir çalışma, Müslüman gençleri en çok etkileyen ve rencide eden faktörün, Minare İnisiyatifi ve bunun etrafında dönen tartışmaların olmadığını belirtiyor. İkinci kuşak için vatandaşlığa geçme olanaklarını kolaylaştırmayı öngören inisiyatifin reddedilmesinin bu kuşağı çok daha fazla olumsuz etkilediğini ve Müslüman gençlerin İsviçre’ye bağlılığını zedelediğine vurgu yapıyor.

Bazı ülkelerin, örneğin Fransa’nın tersine, İsviçre’den IŞİD’a katılanlardan sadece yüzde 20’si bazı küçük suçlara bulaşmışlar. Genel bir deyimle; İsviçre’de entegrasyonun başarısızlığı radikalleşmede belirleyici bir faktör olarak belirmiyor, en azından bizim bildiğimiz durumlar için bu geçerli. Etkileyici faktörlerin başında İnternet gelmektedir. Yani bilgi arama, aynı konuda gittikçe daha fazla bilgi arama isteği. Bu istek gerçekleştirilmek isterken IŞİD’a militan devşirenlerle iletişim kurma riski artıyor. Tabi arkadaş grupları, özellikle selafist eğilimli arkadaşlarla ilişkiler radikalleşmede çok önemli bir faktör olarak karşımıza çıkıyor.

İnternet hem bilgiye ulaşma anlamında önemli bir faktör, hem de radikalleşmede bir köprü rolü oynadığını söyleyebilir miyiz?

Evet, aynen öyle. Ayrıca şunu da belirtmek gerek ki, İnternet, izlenen şiddeti ve şiddet sahnelerini duygusal bir boyuta çekiyor, izleyenlerde duygusal etkileşimler yaratıyor. YouTube’da Suriye’de yaşanan şiddetin vahşetini gösteren cihatçı bir videoyu izleyen bir genç, pılını pırtını toplayıp hemen oradaki savaşa katılması gerekiyormuş gibi bir duygusal alana çekiliyor. Şiddet sahnelerini gösteren bu videolar her şeyden önce duygulara hitap ediyor ve duygusal tepkilerin oluşmasını sağlıyor. Aynı zamanda izleyenlerin duygularında bir nevi travma ortamı da yaratıyor bu videolar.

Cihatçı radikalleşmede cami ve imamların herhangi bir rolü var mı?

Çalışmamızda cami ve imamların gençlerin radikalleşmesinde herhangi bir etki belirten bulgular elde etmedik. Ayrıca poliste bizimle aynı kanıda. Yani cami ve imamların radikalleşmede herhangi bir etkilerinin olmadığı düşüncesinde. Fakat cami çevresinde, hatta cami içindeki bazı faaliyetlerin cihatçılar tarafından kullanılmış olabilme ihtimali mümkün. Ama bunlar bizzat imam ve camiler tarafından örgütlenmiş faaliyetler değil. Tam tersine, bazı imamlar ve Müslüman gençler caydırıcı bir rol oynamaya bile çalışıyorlar. Radikal eğilim içindeki gençlere yaklaşıp onları düşüncelerinden caydırmak için tartışmaya falan giriyorlar. Radikalleşmenin düzeyi geri dönülmez bir seviyede ise ve  artık yapacak fazla bir şey yoksa,  radikalleşme sürecinde olan gençlerin diğerleri üzerinde etkileri olmasın diye onları camii ve faaliyetlerinden dışlıyorlar. Basında kendi çevreleri ve camileri için olumsuz bir imajın oluşmasını engellemek içinde konuyu hasır altı etmeği tercih ediyorlar.

Islam'da radikallesme-haberpodium
Radikalleşmeyi bitmemiş, devamlılık karakteri olan bir süreç olarak algılamanın gerektiğini belirttiniz. Bu sürecin belli aşamalarında radikalleşmeyi önleyici çalışmalar yapabilmek mümkün mü ?

Bizim araştırmamız gösteriyor ki, bu gençler kapıları tümden kapatmış değiller. Onlarla hâlâ konuşabilmek ve tartışabilmek mümkün. Tabi zaman geçtikçe çok daha zor oluyor bu.  Bu gençlerin kendi bildiklerinin dışında başka karşı argümanlarla tanışmaları son derece yararlı olur. Bu yüzden radikalleşme sürecinin her aşamasında radikalleşmeyi önlemek için girişimler yapmak tabi ki anlamlı ve sonuç verici olabilir.

Peki radikalleşmekten tümden uzaklaşmak anlamında bir deradikalizasyon olası mı?

Elbette ki olası. Bir kaç ay önce Belçika’nın küçük bir kasabasında uygulanmakta olan bir deradikalizasyon projesini yerinde tanıma fırsatım oldu. Proje hayata geçirilmeden önce bu kasabadan IŞİD’e 30 kişi katılmış. Proje hayata geçirildikten sonra hiç kimse katılmamış. Bu örnek gösteriyor ki; deradikalizasyon, önleyici bazı yöntemlerle pekala mümkün. Danimarka’da, İngiltere ve Almanya’da bu konuda ciddi önleyici çalışmalar var ve son derece olumlu sonuçlar veriyorlar. Örneğin Berlin’de deradikalizasyon çalışması yapan örgütler var. Bunlar cezaevlerine gidip cihatçı örgütlere katılmak isteyen gençlerle konuşuyorlar ve onları ikna etmeye çalışıyorlar. Yine Almanya’da deradikalizasyon çalışmaları yapan Das Netzwerk sozialer Zusammenhalt (NsZ) adında bir yapılanma var (www.derad.org). İsviçre’de henüz bu tür çalışmalar yapan bir organizasyon yok. İsviçre’deki altyapı diğer ülkelerdeki kadar gelişmiş değil.

İsviçre’de şu an şehirlerde ve kantonlarda hali hazırda var olan önlemlerin gençlerin radikalleşmesini engellemekte yetersiz kaldıklarını söyleyebilir miyiz? Bu durumda ne tür özel önlemlere ihtiyaç duyuluyor? 

İsviçre’de, hemen hemen her şehirde şiddeti önlemeye yönelik önlemler var.  Şöyle böyle bir işlevleri elbette oluyor. Ne var ki, cihatçı radikalleşme için daha farklı bir bilgiye ve donanıma ihtiyaç duyulduğu kesin. Bu alanda ne yeterince bir altyapı ne de donanıma sahip, önleyici müdahale yapabilecek insan kaynağı var. Zürich ve Bern kantonlarında  göreceli de olsa bir alt yapı var. Diğer kantonlarda maalesef henüz böyle bir altyapı oluşmuş değil.  İhtiyaç duyan insanlar bilgi almak için Zürich ve Bern kantonundaki danışma merkezine başvuruyorlar.

Radikalleşmenin belirtilerini gençlerin aileleri belki daha iyi görebiliyorlar. Bu durumda önleyici çalışmaların aileden başlaması daha anlamlı olmaz mı? Aileler neler yapabilirler?

Elbette. Çocuklarının durumlarından hoşnut olmayan aileler bu konuda önemli bir kaynak oluşturmaktadırlar. Bu aileler çocuklarının radikalleşmesini engellemek için işbirliğine açıklar.  Bu ailelerle çalışmak kaçınılmaz ama, bazı güçlükler de yok değil. Örneğin çocuklarına karşı nasıl davranacaklarını pek bilmiyorlar. Otoriter davranarak, onlara baskı yaparak meselenin üstesinden geleceklerini sanıyorlar. Oysa ki çocuklarla konuşmak, diyaloğa girmek, onlara karşı argümanlar sunmak, savundukları düşüncelerin yanlışlığını göstermek, gittikleri yolun sonuçlarının ne olabileceğini tartışmak çok önemli. Bu ailelerin çoğu kendilerini çaresiz hissediyorlar.

Bir ailenin dediğiniz gibi davranabilmesi için belli bir donanıma sahip olması gerekiyor. Buna her aile sahip değil. Bu durumda olan ailelere nasıl yardımcı olmak gerekiyor?

Bir çocuğun, bir gencin radikalleşme sürecinde olduğunun farkına ilk önce arkadaş çevreleri varıyor. Aile biraz daha geç farkına varıyor.  Arkadaş çevresi bu değişikliği Facebook üzerinden ailelerden önce fark edebiliyor. Facebook ve arkadaş çevresini takip etmek bu anlamda önemli ipuçları verebilir. İşe buralardan başlamak gerek düşüncesindeyim. Aileler çocuklarıyla, izledikleri filmler, internette okudukları yazılarla ilgili konuşmaya çalışmalıdırlar. Çocuk ve gençlerin internet dünyasıyla girdikleri ilişkiye ve aynı zamanda ev dışı ilişkilerine ilgi duymalıdırlar.  Örneğin bir gencin, eski arkadaş çevresinden ani bir şekilde uzaklaşması ciddi bir sinyal olabilir. Unutmamak gerekir ki, bazı aileler sorunu hafife alan veya vurdum duymaz bir tavır içinde olabilirler. Sorunun fazla abartılmaması gerektiği düşüncesinde olup,  tanıdık çevre ve akrabalar nezdinde kötü bir imaja sahip olmaktan ve toplum tarafından ötekileştirilmekten korkuyor olabilirler. Eğer bir genç İnternet üzerinde kurduğu tehlikeli ilişkilerinden dolayı polis tarafından izleniyorsa, polis bu durumda hemen kendisiyle, ergen değilse ailesiyle iletişime girip bir diyalog yolu arıyor, tehlikeye ve sonuçlarına dikkat çekmeğe çalışıyor.  Bundan sonrası ise uzmanların işi, polisin değil. Bir caydırma ve ikna etme çalışması yapmak için gerektiğinde öğretmenler ve gençlerden oluşan bazı gruplarda devreye girebiliyorlar.

İkna çalışmaları daha çok seçilen yolun sonuçlarının tehlikesini göstermek ve din eksenli karşı argümanlar ileri sürmek üzerinden mi yürütülüyor?

Burada sadece dini motifli bir hareket söz konusu değil. Aynı zamanda, hatta çok daha fazla politik bir hareketle karşı karşıya olduğumuzu belirtmek isterim. Radikal gençler için dini argümanlar politik argümanların yanında ikinci sırada geliyor. Bu yüzden sadece dini inanç üzerinden bu gençlerle tartışmak yeterli değil. Politik fikirler ve anlayışları tartışmak da çok önemli. Örneğin bu gençler, Müslümanların dünyanın her yerinde mağdur olduklarını, herkesin onların itibarini düşürmeye çalıştıklarını, kimsenin onlara yardım etmedikleri gibi politik düşünceye sahipler. Komplo teorilerine inanç  bu gençlerin düşünce yapısında önemli bir yer tutuyor. Bu gençlerin  büyük bir çoğunluğunun, örneğin Batılı ülkelerinin Kosova savaşında Müslümanları korumak için seferber olduklarından haberleri bile yok.

Toplumsal ve aile düzeyinde alınabilecek önlemlerden bahsettiniz? Peki Müslüman topluluğun kurumlarının, camileri, dernekleri vb. oluşumlarının radikalleşmeyi önlemeye yönelik bir sorumluluğu yok mu? Bu kurumlar gençlerin deradikalizasyonda nasıl bir rol oynayabilirler?

Tabi ki var, hem de çok önemli bir rol düşüyor, özellikle de camilere.  Radikalleşen bir genç, namaz kılmak ve kendisine bir çevre edinmek için camiye gidiyor. Bu durumda müdahale etme şansı var. Ama bunun için camilerin İsviçreli yetkililerle işbirliğine girmeleri gerek. İsviçreli yetkilileri ile girilecek böyle bir işbirliği onlara gençlerle çalışmanın meşruluğunu da vermiş olacaktır. Radikalleşme sürecine giren bir gence karşı bütün kapıları kapamamak için, bu gençle çalışmayı resmi bir düzeye taşımak daha verimli sonuçlar doğurur. İmamlar böylesi bir durumda bu gence karşı nasıl davranılması gerektiği konusunda bilgilendirilir ve uygun tavrın nasıl olması gerektiğini uzmanlardan öğrenmiş olurlar.  Bunun için imamlara yönelik bilgilendirme çalışmalarına ihtiyaç var. Kendim şahit oldum: Cenevre’de bir seminerde imamlara İnternette nelerin olduğunu, gençlerin neler izlediğini anlattığımızda şaşırıp kaldılar. Ama aynı zamanda kendilerinin İnternete girip bu sitelerde neler olup bittiğine bakmadıklarını zira polis tarafından takip edilmekten ve yanlış anlaşılmaktan korktuklarını söylediler. Bu da gösteriyor ki imamlar bu soruna karşı hazırlıklı ve donanımlı değiller.

 

Hazırlayan: Aydın Yıldırım

Etiketler

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı