Diziİsviçreisviçre

İsviçre’de mülteci olmak- Göçmenler ve Mülteciler Organizasyonu ROTA

İsviçre’deki birçok mülteci kamplarda, sokakta, iş yerlerinde, eğitim-sağlık-politika alanında kimliğinden kaynaklı baskıya, ırkçılığa, sömürüye ve cinsiyet eşitsizliğine maruz kalıyor.

Bütün bu sorunlar karşısında yalnızlığa ve çaresizliğe mahkum edilen mülteciler, insanca bir yaşam kurma mücadelesi veriyorlar. Bu mücadeleye son dönemlerde adını duyuran ROTA isimli kurum da destek sunuyor.

Kamp koşullarındaki olumsuzluklara vurgu yapan ve gerektiğinde kampların olduğu alanlarda eylemler yaparak dikkatleri buralara çeken ROTA’nın çalışmalarını, aktivistlerden Sevtap Akbuga ve Emrah Bal ile konuştuk;

ROTAROTA nedir? Ne amaçla kuruldu ve kimler yer alıyor bu çalışmada?

Sevtap Akbuga: Rota göçmenlerin öz örgütlenmesidir. Farklı gerekçelerle ülkelerini terk etmek zorunda kalmış mültecilerin/sığınmacıların, iş-evlilik-eğitim yoluyla İsviçre’ye göç etmiş göçmenlerin ve İsviçre’de doğmuş, büyümüş, göçmenlikle bağlantılı kişilerin yer aldığı bir çalışmadır. Daha genel bir ifadeyle Rota; göçmen merkezli bir mücadeleyi ya da çalışmaları önüne koymuş ve bu temelde politik duruş sergileyen, dayanışmayı büyüten ya da bir şekilde göç hareketinin bir parçası olan birçok göçmen ve mültecinin yan yana geldiği bir öz örgütlenme alanıdır.

Son dönemlerde mülteci kamplarındaki olumsuzları gündeme getirdiniz. Mülteci kamplarındaki durum nedir? Ne gibi sorunlar yaşıyor kamplarda kalanlar?

İsviçre dünyada “güzellikleri ve demokrasisi“ ile ün yapmış bir ülke. Ancak kampta yaşayan ve iltica etmiş bireyler için ise bambaşka bir anlam taşıyor burası. Elbette kamplarda birçok sorun yaşanıyor. Özellikle de son dönemde kamp ortamı birçok göçmenin hem psikolojisini hem de insani değerlerini ayaklar altına alan ortamlara dönüşmüş durumda. Mülteciler ve sığınmacılar sistematik olarak toplumdan ve şehir merkezlerinden uzak dağlık bölgelerde tutulup toplumdan fiilen izole ediliyorlar. Bu durum intihara varan durumlar da oluşturuyor. Öyle ki St. Gallen’de Sonneblick kampında 3 farklı mülteci intihar girişiminde bulundu.

Bu intihar durumunu biraz daha açabilir misiniz?

Emrah Bal: Daha önce başka kantonlarda ve kamplarda yaşanan bu intihar olayları, eski adı Landegg olan St.Gallen Appenzell kantonları ortak mülteci kampı Sonneblick’de son altı yedi ay içerisinde 3 kere tekrarlandı. İlk duyduğumuzdan beri o kampı takip ediyorduk ve bir kaç arkadaşımız orada kaldığı için içerideki durumlardan haberdardık. O kampta entegrasyon politikası adı altında uygulanan günlük “yaşam” programıinsanları intihara sürüklüyor.

Emrah Bal
Emrah Bal

Nedir onlar?

Öncelikle kampın yaşam merkezinden çok uzakta köy yerinin bile dışında inşa edilmiş olması ve bunun kampta yaşayan insanları vatandaşlardan uzak tutmak için bilinçli yapılıyor oluşu. Bu, İsviçre’deki neredeyse birçok kamp için aynı durumu ifade ediyor. Haliyle kamplarda yaşayan insanlar hem kendi arkadaşlarından hem de toplumdan izole edilmiş bir yalnızlığın pençesine bırakılıyorlar.

Korona ile birlikte dışarı çıkma ve içeriye misafir grime yasağı da gelince durum giderek kötüleşiyor. Dışarı çıkma yasağı resmi olarak yok ama filen var. Mesela dışarıda kaldığın bir gün için geri döndüğünde 10 gün karantinaya girmek zorundasın. Ve maddi yardımların kesiliyor.

Kamptan ayrılmak bir yana şehir merkezlerine inmek de çok güç. Çünkü kampta yoğun bir çalışma programı var ve bu programa uymayanlar maddi yardımların kesilmesi ile veya daha kötü deport kamplarına sürgün edilmekle cezalandırılıyor.

Bu koşullar hali hazırda kendi ülkesinden siyasi nedenlerle, zorunluluklarla veya savaştan, baskıdan kaçıp gelmiş, geride bütün ailesini ve yaşamını bırakmış, yollarda bir çok tehlike ve haksızlıkla karşı karşıya kalmış, burada yıllarca oturum için bekletilmiş insanları intiharın eşiğine getiriyor.

Bu intihar girişimleri sonrasında ne tür çalışmalarınız oldu?

Sevtap Akbuga: Bize ulaşan arkadaşlarla birlikte hızlıca bir duyuru çalışması başlattık. Sosyal media üzerinden intihar haberini duyurduk ve hızlıca bir bilgilendirme söyleşisi/etkinliği organize ettik. Ardından intihar eden arkadaşla iletişime geçmeye çalıştık fakat hem Korona önlemleri hem de sağlık sebeplerinden  kaynaklı görüşemedik. Kamp ile ilgili ayrıntılı bir çalışma başlattık. Ve kampın önünde gereken yerlerden hesap sormak için bir eylem örgütlemeye karar verdik. Hemen ardından bunu elimizden geldiğince kamuoyuna duyurmaya çalıştık. Bir bildiri yazdık ve bu kampın bir intihar kampına dönüştüğünü dile getirdik. Bu sırada belirli haber ağlarından ve İsviçreli dayanışma örgütlerinden bize geri dönüşler oldu. Buralarda da yayılınca St.Gallen ve Appenzell kantonundaki yetkililerin de dikkatini çekti. O kampın önüne gittiğimizde polis eşliğinde bizi bekliyorlardı. Ve bizden yarım saat önce kanton Migrationsamt’tan gelen bir yetkili kampta yaşayan mültecilerle bir toplantı yapmak istemiş, „nelerden rahatsız olduklarını“ sormak için. Bu bile ne kadar haklı ve yerinde bir şey yaptığımızı gösterdi. Bizimle de görüştüler. Kamp önünde onlara bir takım sorular yönelttik ve bunun takipçisi olacağımızı ilettik. Şimdi Mayıs sonunda da Bern’de, Sonneblick ve diğer kamplardaki sorunlar üzerine büyük bir miting örgütlenecek.

ROTA

Çalışmalarınızda engellerle karşılaşıyor musunuz?

Emrah Bal: İsviçre pahalı bir ülke ve biz de çok yeni bir örgütlenmeyiz. Birçok arkadaşımız da İsviçre’de çok yeni. Buna rağmen çok başarılı çalışmalar gerçekleştirdik. Kampanyalar, eylemler, atölyeler ve bilgi materyalleri üretme gibi birçok ihtiyacımızı bir şekilde dayanışma ile çözdük. Ancak kendimize ait bir mekan olmaması, finans sorunumuzun olması çalışmalarımızı ciddi anlamda kısıtlıyor.

İsviçre’nin mültecilerle ilgili politikalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Emrah Bal: Devletlerin genel olarak mülteci ve göçmenlere dönük politikaları güvenlik ve terör başlıkları altında gündemleştiriliyor. Alınan kararlar ve yeni yasalarla, göçmen ve mülteci karşıtı bir tablo ortaya çıkarmış durumda. Göçmenlerin ve mültecilerin temel insan haklarını merkeze alan politikalar yerine bu toplulukları kriminalize eden, dışlayan ve ötekileştiren politikalar hayata geçiriliyor. Yakın zaman da yürürlüğe giren yeni iltica yasası, burka yasağı, terör yasası gibi yasalar göçmen karşıtı içerikler taşıyor.

Sizce mültecilerin yaşadıkları sorunların temel kaynağı nedir?

Sevtap Akbuga: Mültecilerin ve genel olarak göçmenlerin yaşadıkları sorunların kaynağı çok yönlü. Bu sorunların ekonomik, siyasal ve toplumsal nedenleri var. Ancak kapitalizmin varlığı ana sorun denilebilir. İnsanlar ülkelerini savaşlar, siyasal krizler, yoksulluk-işsizlik, ekolojik felaketlerden kaynaklı olarak terk ediyorlar. Bu sonuçların ortaya çıkmasında devletlerin ve küresel güçlerin etkileri büyük.

Sevtap Akbuga
Sevtap Akbuga

Yaşanan sıkıntıların muhatabı kim sizce?

Sevtap Akbuga: Sıkıntılar temel olarak devletlerin göçmen politikalarından kaynaklanıyor. Her geçen gün, çıkan yasalarla mülteciler ve göçmenler için yaşam daha da zorlaştırılıyor. Elbette kamplarda veya belediyelerde yetkili olan kişilerin tutumları da önemli bir rol oynuyor.

Size başvuran mültecilere ne tür destekler sunuyorsunuz?

Emrah Bal: ROTA, göçmen ve mültecilerin öz örgütlülüğünü yaratmaya çalışıyor. Buradan hareketle; bize ulaşan arkadaşlarımızla, imkanlarımızın el verdiği her türlü dayanışmayı gösteriyoruz. İltica sürecine dair bilgi ihtiyacı, haksızlıklar karşısında hukuk desteği, dil eğitimi ve ev-iş arayışında yönlendirmeler yapıyoruz. Ve en önemlisi sosyalleşme ihtiyacı. Bu nedenlerle çoğunlukla sosyal etkinlikler ve buluşmalar gerçekleştiriyoruz.

Sadece kamplarda kalan mültecilere mi destek sunuyorsunuz?

Emrah Bal: Hayır. Rota sadece kamp merkezli bir çalışma değil. Aynı zamanda kamp dışında göçmenlerin olduğu her alanda, mülteci ve göçmenlerle dayanışma içindeyiz. Göçmenlik gerçeği kamp sonrası bitmiyor sonuçta. Göç olgusu ile bağlantısı olan her toplulukla çalışmalar yapmayı hedefliyoruz.

Mültecilere destek sunan başka kurumlarla da çalışmalar yürütüyor musunuz?

Emrah Bal: Evet birçok kurumla iletişim halindeyiz. Özellikle de göçmen ve mültecilerle çalışmalar yürüten kurumlarla.

ROTA olarak bundan sonraki hedefleriniz nelerdir?

Sevtap Akbuga: Farklı kültürlerden, farklı ülkelerden gelen mülteci ve göçmenlerin de kendilerini örgütleyebildikleri daha geniş bir platform kurmayı ve sesimizin daha da güçlü çıkmasını hedefliyoruz.

İsviçre’de Mülteci Olmak

 Sonneblick kampında kalan bir mültecinin anlattıkları

Sonneblick kampında kalan mültecilerden biri olan Baran Şerin* kamp koşullarından şöyle bahsediyor;

Sonneblick’e taşınalı 2 ay oldu. Burada çalışma zorunluğu var. Bu durum kampta kalan insanlara çok kötü yansıyor. Yarı açık bir ceza evi sistemi gibi her gün tuvaletleri temizliyoruz, yerdeki sigara izmaritlerini topluyoruz. Bize ait olmayan caddeye bile gidip sigara izmaritlerini topluyoruz. Bu Sonneblick kampı önceden Landegg kampıydı. Yeri ve ismi değişti sadece. Landegg kampındaki bütün işleri biz yaptık.

Sonneblick kampı
Sonneblick kampı

Ne tür işler yaptınız?

Masa, sandalye, ağır demirler, koca koca tahtalar taşıdık 2 ay boyunca. İş kıyafetlerimiz ve can güvenliğimiz olmadan zorla yaptırdılar bu işleri.

Bize bu şekilde “Hauswirtschaft“ mesleğini öğrettiklerini söylüyorlardı hep. Belirtilen işleri yapmamamız durumunda bizi sürgüne göndereceklerini söylüyorlar her gün. “Zorunlu entegrasyon“ diyerek bazen bir yeri temiz olduğu halde 5 defa temizletiyorlar. Haftanın 5 günü, zorla bu tarz işlerde çalıştırıyorlar bizi. Saat ücretimiz ise 1.50 frank!

Kamptaki intihar girişimlerine dair ne söylemek istersin?

İnsanlar çok uzun zamandan beri bu kamplarda bekliyorlar ve gerçek anlamda ruhsal durumları çok kötü. Sadece 6 ya da 7 ay içerisinde 3 kişi intihar girişiminde bulundu.

Kampta her gün kavgalar yaşanıyor. Psikolojisi çok kötü durumda olan ve bıçaklarla birbirine saldıran insanları düşünün bir.

Kamp koşullarından dolayı ne tür sıkıntılar yaşıyorsun?

Sonneblick kampı
Sonneblick kampı

Toplumdan izole edilmiş, dağın tepesindeki bir kampta yaşıyoruz. Yukarıya baktığımızda gökyüzü, sağa ve sola baktığımızda ise ormanı görüyoruz sadece. Bu koşullar altında insan kendini nasıl var edebilir ya da nasıl bu ülkeye entegre olabilir? Entegrasyon deyip duruyorlar ama onların entegrasyon söylemleri insanları intiharlara sürüklüyor.

8 ya da 9 aydan beri hiç kimse Korona’dan dolayı sevdiklerinin yanına gidemiyor. Kamp çevresindeki İsviçreli komşuların bize olan bakışlarından ötürü orda ne yaşmak ne de kalmak istiyoruz. Bize baktıklarında “biz sizi burada istemiyoruz.“ ifadesini net bir şekilde görebiliyoruz.

Beklentin nedir peki?

Bir buçuk seneden beri İsviçre’deyim. Şu an kaldığım kamp yedinci kampım olacak. Beni sürekli başka kamplara götürmeleri psikolojik olarak rahatsız ediyor ve bu alışma sürecimi neredeyse imkânsız kılıyor. Kararımı beklemekten ve sürekli yer değiştirmekten sıkıldım. Artık beklentilerim kalmadı. Sürekli intihar vakalarına şahit olmaktan dolayı gelecek kaygım da kalmadı. İstediğim tek şey insanca bir yaşam.

*İsim redaksiyonel nedenlerle değiştirilmiştir.

Etiketler

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı