Bülent Kaya

Herkese temel evrensel gelir; hayal gerçekleşiyor mu?

Bulent Kaya

Bülent Kaya

Siyaset Bilimci ve Araştırmacı

 

 

 

Zaman zaman “Çalışmak mecburiyetinde olmasaydım, neler yapardım neler…!” diye kendi kendimize mırıldanmışızdır. Sonra da “iyi de neyle geçineceğiz? Öyleyse vaz geçelim bu hayalden, çalışmaya devam” der kapatırdık konuyu. Bugünlerde bireysel bir ütopi olduğunu düşündüğümüz bu istek, sanki toplumsal bir tercih olmak üzere. Amerika Birleşik Devletleri ile Hindistan’ın bazı eyaletlerinde ve İran’da böyle bir model uygulanmakta. Avrupa’da ise Finlandiya bir pilot proje çerçevesinde bu modeli 2 bin işsiz nezdinde, onlara iki yıl boyunca iş bulsun veya bulmasınlar ayda 560 Euro temel evrensel gelir dağıtarak test etmektedir. Yani bir işsiz bu durumda 4 bin Euro kazanacağı bir iş bile bulsa 560 Euro evrensel temel ek geliri almaya devam edecek. Bu iki bin kişinin durumu 2019 yılında yine iki bin kişiden oluşan ve aynı miktarda klasik bir sosyal yardım parası alan ikinci bir grubun üyelerinin durumu ile karşılaştırılacak.

Her koşulda evrensel temel gelire sahip olmanın sosyal yardım alanların çalışma isteklerini somut olarak nasıl etkilediğine bakılacak. Hali hazırda yürürlükte olan sisteme göre, işsiz birisi eğer en az 400 Euro bir gelir elde ederse işsizlik yardımı alma hakkını kayıp ediyor. Uzmanlar bu sistemin, ekonomik olarak zor durumda kalacaklarını düşündüklerinden dolayı, işsizleri düşük kazançlı işleri ret etmeye itiyor. Buda uzun süre işsizlik parası ile geçinme eğilimini yükseltiyor. Eğer bu test başarılı olursa, proje toplumun diğer kesimlerine de uygulanacak.

Evrensel temel gelir

Asgari gelir güvencesi vb. gibi birçok kavramla ifade edilen evrensel temel gelir hayali şu günlerde moda oldu. Amaç şu: çalışarak bir gelir elde etme zorunda kalmadan, herkese eşit derecede ve yaşamını sürdürebileceği kadar temel bir gelir vermek. Şimdi durup dururken kapitalist toplumların bu kadar özverili ve dayanışmacı olmak isteği de nerden çıktı diye sormakta haklısınız.

Bu fikrin altında özgürlükçü bir motivasyondan çok, faturası gittikçe ağır gelmeye başlayan sosyal harcamaları (işsizlik parası, sosyal veya engellilere yapılan maddi yardım, vb.) ortadan kaldırma veya azaltma fikri yatmaktadır. Batı Avrupa toplumlarında bu durumdan en çok etkilenenler ise sosyal durumları zayıf, eğitim düzeyleri düşük ya da bazı göç kökenli insanlardır.

Amaç ne olursa olsun, bu fikrin gerçekleşmesi durumunda toplumda iki grup oluşacak: birinci grup daha fazla tüketmek, daha fazla gelir etmek isteyen ve bu yüzden çalışmayı- istekli – tercih eden insanlardan oluşacak; ikinci grup ise, ücretli çalışmayı reddedip, daha az tüketip ama daha fazla boş zamana sahip olmak isteyen insanlardan oluşacak. Bunlar ücretli is dünyasından elini ayağını çekseler de gönüllü çalışmayı belki isteyebilirler. Buna bir engel konulmayacak.

Evrensel temel gelir, birçok insan için ebetteki çalışmanın getirdiği yükü ciddi bir şekilde hafifletip, yaşamda bazı rahatlamaları da beraberinde getirebilir. Gelir güvencesi, endişesi olmayan, çalışmadıkları için daha fazla zamanı olan insanların sosyal hayatlarında belki daha çok şey yapma olanaklarına sahip olacaklarıdır. Böylece birey kendi yaşamını düzenlemede daha özgür ve özerk olabilir. Evrensel temel gelir, toplumsal zenginliğin ciddi şekilde eşitsiz dağıtıldığı toplumlarda, sosyal uyuma şüphesiz belli bir katkı da yapabilir.

Göründüğü kadar cazip mi?

Aslında çok cazip ve çekici bir fikir görünse de evrensel temel gelir fikri pek de göründüğü gibi cazip gelmiyor insanlara. Hatırlatalım: 2016 yazında İsviçre toplumu herkese ayda 2500 frank öngören şartsız asgari gelir inisiyatifini yüzde 77 gibi bir çoğunlukla reddedip, “biz çalışarak gelir elde edeceğiz” mesajını verdi. Evrensel temel gelir fikrini sempatik bulanlar kendi kendilerine “simdi bu İsviçre’de ne garip bir toplum” diyorlardır.

Argümanlar

Evrensel temel gelir fikri üzerine yapılan tartışmalarda iki önemli karşı argüman ileri sürülür. Birincisi ahlaki: iş, birey için anlamlı, yapıcı ve birçok iyiliğin de kaynağıdır. Çalışabilir durumda olanlara çalışmama tercihini sunmak onların elinden bu olanağı almış olmak anlamına gelir ki bu ahlaken savunulamaz. Ayrıca bu konumda olanların sayısı çok olursa, toplum ortalama neşe ve mutluluk düzeyinden uzaklaşma riskiyle karşılaşabilir. Ne var ki, yine İsviçre’de yapılan bir ankete göre eğer şartsız asgari gelir inisiyatifi kabul edilseydi çalışanların sadece yüzde 2’si işi bırakacağını ve yüzde 8’i de çalışmamayı düşünebileceğini ifade ediyor. Yani büyük bir çoğunluk çalışmaya devam edeceğini belirtiyor. Protestan ahlaklı kapitalist mutlulukla yaşamaya devam diyor.

İkinci argüman ise daha çok ekonomik: Böyle bir geliri herkese verebilmek için, çalışanların ve şirketlerin sırtına binecek birçok yeni vergi koymak gerekecek. Bu durum hem çalışanların hem de şirketlerin ülkeyi terk etmesine yol açar ki, bu da ekonomi için felaket olur. Zira üretim düşer ve paylaşılacak toplumsal zenginlik gittikçe azalır.

Evrensel temel gelir fikrine karşı veya lehte argümanlar ne olursa olsun şu bir gerçek ki, gelişmiş Batı Avrupa toplumları ciddi bir sosyal krizle karşı karşıya kalmaktan korkuyorlar. Almanya’nın 1,5 milyon sığınmacıyı sosyal yardım mekanizmasının dışında tutup, onları iş dünyasına entegre etmek için harcadığı yoğun çabaları düşünürsek, bu duruma çıkış yolları göstermek isteyecek daha birçok farklı önerilerin arka arkaya yapılacağı günler yakın.

Etiketler

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı