Berna Çoban

Hayatınızın tadı tuzu kaçmasın diye…

Berna Danaci

Berna Danacı

Diyetisyen

dytbernadanaci@gmail.com

 

 

İnsanlık dünden bugüne besinlerin saklanması, raf ömürlerinin uzaması için lezzet arttırıcı tuzu kullanmıştır.  Sofra tuzu olarak kullandığımız şey sodyum klorürdür. Tuz ideal oranlarda tüketildiğinde vücudun ihtiyacı olan soydum ve klorürün karşılanması için iyi bir kaynaktır.

Sodyum vücudumuzda su ve asit-baz dengesinin düzenlenmesinde önemli rol oynar. Doğa   bu nedenle oldukça cömert davranmıştır. Sodyum pek çok besinde doğal olarak bulunur.  Dünya Sağlık Örgütü’ne göre günlük tüketmemiz gereken sodyum miktarı 5 gramdır. Bunun dışında aşırı tuz kullanımı hem bağımlılık yapar hem de sağlığınızı ciddi anlamda olumsuz etkiler. Sodyumun fazla alınması halinde artan kan basıncı hipertansiyon, kalp hastalıkları ve böbrek hastalıkları için risk faktörüdür. Eksik sodyum alımı da kas yorgunluğu, kramp, iştah mekanizmasında bozulmalara ve solunum problemlerine sebep olur.

Tuz tüketimindeki günlük 6 gramlık bir azalma, daha düşük kan basıncı sonucu inmelerde % 24’lük, koroner kalp hastalıklarında ise % 18’ lik bir azalma sağlar. Bu dünya genelinde yaklaşık 2,5 milyon ölümün önlenebileceği anlamına gelmektedir.

En hassas damar yapısına sahip olan böbrek ve göz için tuz bağımsız bir risk faktörüdür.  Yapılan bir çalışmada 40 hipertansif vakada günlük tuz alımının 10 gramdan 5 grama düşürülmesi ile 24 saatlik idrar protein değerlerinin % 19 azaldığı ortaya konmuştur. Bu demek oluyor ki akılcı tuz kullanımı böbrek hastalıklarının ilerlemesini yavaşlatmaktadır.

Tuzun fazla tüketilmesi halinde kandaki sodyum oranı artar ve vücutta ödeme sebep olur. Fazladan alınan her 1 gr. tuz vücutta 200 ml (1 su bardağı kadar) kadar su tutar. Ayrıca fazla tuz alımı idrarla kalsiyum atımını da beraberinde getirir. Kemiklerden kalsiyum kaybı ise osteeporoz (kemik erimesi) ve kemik kırılganlık riskinin artmasına sebep olur.

Tuz sindirim sistemi içinde ciddi bir risk faktörüdür ve mideyi ciddi anlamda tahriş eder.  Yapılan araştırmalarda Japonya mide kanseri görülme sıklığında Dünya birincisidir. Bunun sebebi ise, toplumsal olarak besinlerinin çoğunun tütsülenmiş veya ekstra tuzlanmış gıdalardan oluşmasıdır.

Tuz Çeşitleri

Günümüzde tuz seçenekleri de oldukça arttığı için tercih konusunda da soru işaretleri artmıştır. Deniz tuzu, sofra tuzu, kaya tuzu, himalaya tuzu gibi kristal tuz çeşitleri mevcuttur.   Deniz tuzu; deniz suyunun buharlaştırılması sonucu elde edilir. Çevre kirliliğinden ve ağır metallerden çok daha fazla etkilenir. Kaya tuzu ise bu faktörlere maruz kalmadığı için daha güvenilirdir. Kristal tuz ise basınç altında yoğunlaştırılarak elde edilen bir tuzdur. En popüler kristal tuz çeşidi himalaya tuzlarıdır. Himalaya tuzlarının tanecikleri daha küçük ve ince oldukları için hücre içine daha rahat girer. Diğer tuzlarla karşılaştırıldığında en sağlıklı tuzdur.

Soframızda en çok yer edinen rafine tuz ise birçok işlemden geçerek oluşur. İyot eklenmesi sonucu ise iyotlu tuz adını alır.  İyot vücudumuz için gerekli bir mineraldir. Tiroid hormonlarının çalışmasında etkilidir. Çoğunlukla iyotlu tuz kullanılması gerekir. Ancak çeşitli sağlık problemlerinde doktor önerisiyle iyot kısıtlamasına gidilebilir. Tuz konusunda bilinçli ve dikkatli olmak da yarar vardır.

Yemeklerin tadına bile bakmadan eklenen tuzun beraberinde götürdükleri hiç de hafife alınacak gibi değil. Tuz alımını minimalize etmek için yemekleri baharatlarla tatlandırmak, salatalara limon, sirke gibi besinlerle lezzet vermek daha yararlı olacaktır. Bu şekilde Tat algınızın değiştiğini ve tercihlerinizin değiştiğini zamanla göreceksiniz. Beslenmek ölçülü olduğunuz müddetçe keyifli ve özgür bir eylemdir. Siz yeter ki sağlıklı yaşamın güzellikleri ile tanışın…

Etiketler

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı