Derya Özgül

Gurbette yaşlanmak

derya ozgul, www.haberpodium.ch,isvicre'de is kurma, isvicre'de evlenme, Isvicre'e oturum hakki, isvicre'de iltica, isvicre egitim sistemi, www.haberpodium.ch. İsviçre gündemi, haberpodium, isvicre vatandasligi, isvicre haberleri, isvicre gezi rehberi, isvicre'de nereler gezilir, isvicre'de corona virus

Derya Özgül,  LL.M.

Hukukçu

d.ozgul@adconsultancy.ch

www.adconsultancy.ch

 

 

 

Yurtdışını yurt edindiler!

Amaçları biraz çalışıp para biriktirdikten sonra tekrar memleketlerine geri dönmek olan, ancak özel koşullardan dolayı dönemeyip “İkinci memlekette” 50. yılını dolduran insanlarımızın sayısı gün geçtikçe artıyor. Kesin dönüş yapanların oranı oldukça düşük düzeylerde iken, burada torun sahibi olan bu kuşağın, çocuklarını ve torunlarını geride bırakıp gitmesi oldukça zor artık. Çok farklı yaşam koşuları ve sosyal bağları olan bu insanlar için bu yaştan sonra başka bir yere göç, “farklı bir iletişim ve bakım sistemi olan bir başka ülkenin koşulları ile karşı karşıya kalmak“ anlamına geliyor. Diğer yandan; burada doğan, büyüyen, okuyan, çalışan, evlenen çocuklar da anne-baba evlerinden tek tek ayrıldılar ve kendi yaşamlarını kurdular. Günlük koşuşturmacalar ve yaşam şartları gereği anne-babayı daha az sorar oldular. Yaşlı anne-babalar hatıralarla dolu bir evde bir başlarına kalırken, kapılarını çalanlar azaldı.

İlk kuşak yeniden öncü bir görev üstleniyor

Gurbete çıkan ilk kuşağın çocuklarını ne zorluklarla büyütüklerini, ne zorluklar yaşadıklarını anlatmaya gerek yok. İlk kuşak yeniden öncü bir görev üstlenir hale geldi şimdi. Huzur ve bakım evleri… Henüz yeni tercübe edeceğimiz bu konuya kayıtsız kalmamız mümkün değil artık.

Tabu olarak huzur ve bakım evleri

Çalışma ve aile sorumluluklarının önceki zamanlara göre daha da yoğun olduğu bu dönemde, birçoğumuz yaşlı anne-babalarımıza bakamaz durumda artık. Hayat ve iş şartları yaşlılarımız-büyüklerimiz için bakım ya da huzur evleri konusunu ister istemez gündeme getirmekte.

Her ne kadar burada yaşayan Türkiye kökenlilerin büyük bir çoğunluğu kendi anne-babalarının bakımını üstlense de, tabu bir konu olan bakım-huzur evi gerçeği zamanla önemini kabul ettirecektir.

“El-alem ne der” ya da “Onca yıl bana baktılar ben de onlara bakmalıyım” gibi sosyal ve vicdani duygular anne-babanın bakımını üstlenmede belirli sebepler olabiliyor. Ancak belli bir zaman sonra, “bakım evinde onlara daha iyi bakılacakları” fikri oluşmaya başlayacaktır ve muhtemelen bakım evinde yaşamayı anne ya da babanın kendisi isteyecektir.

Bu konuda atılan adımlar

Almanya’da Türkiyeli yaşlı göçmenlere yönelik bir dizi bakım ve huzur evleri inşa edildi. Orada kalanların birçoğunun hallerinden memnun olduğu ifade ediliyor. Çalışan personel da “ev halkı“ gibi Türkiyeli olunca, durum daha çok farklı oluyor. 80-90 yaşına kadar Türkçe konuşan biri, hayatının bu evresinde de derdini Türkçe anlatmak ister tabii ki.

İsviçre’de bu tarz projeler yeni yeni hazırlanmaya başlandı. Bu alanda çalışacak yetkili personel bulma konusunda sıkıntılar yaşanmasına rağmen, yaşlılarımızın huzur-bakım evlerinde kalıp kalmamalarıyla ilgili tartışmalar aileler içinde hala sürüyor.

Benim bu konudaki fikrim, anne-babaların kendi evlerinde kalmaları yönünde. Bu durumda çocuklar ve torunlar onları daha sık ziyaret edebilirler. Bakıma ihtiyaç duyulduğunda ise, günlük bakımları ya çocukları ya da Spitex ve benzeri kurumlara bağlı hemşireler tarafından yapılabilir. Ancak anne-baba kendi isteğiyle bakım evine gitmek istiyorsa gitmeli, çocukları istiyor diye değil. Bu durum, kişi tercih yapamayacak kadar hasta, yaşlı veya engelli ise değişir tabii ki.

Destek şart

Yaşlılarımızın büyük bir çoğunluğu kaldığı ülke diline hakim değil. Bundan dolayı da kendilerine yakın hissedebilecekleri birilerinin yanlarında olmaları, onlara yardımcı olmaları çok önemli. Unutmayın ki, sizin ihtiyacınız olduğu zamanlarda onlar gecelerini gündüzlerine katıp size baktılar. Gurbete gelen ilk kuşağın çocuklarını ne zorluklarla büyüttüklerini unutmamalıyız.

Çocukların desteği ve yardımı olmadan, 50 yıldır entegre olamadığı, diline hakim olamadığı bir ülkenin vatandaşları ile aynı bakım evinde çok zorlanacaklardır. Burada; dil, kültür, yemek gibi ilk akla gelen temel farklılıklar da çok önemli. Yaşlılar, küçük çocuklar gibi bazen acımasız olabiliyorlar. 50 yıl sonra, yaşlılarımızdan entegre prosedürünü bu koşullarda başlatmalarını beklemek gerçekçi olmaz. Burada önemli olan ve göz önünde bulundurulması gereken 3 temel konu var; din, dil ve kültür. Bu üç temel unsurdan koparılmadıkları sürece, yaşlılarımızın huzur evlerinde mutlu bir yaşam sürdüreceklerine inanıyorum.

Konu oldukça zor! Aile bireylerinin bu konuyu tabu yapmayıp, birlikte karar vermeleri gerekiyor.

Konuya son olarak bir de ekonomik açıdan bakalım.

Buraya gelen ilk kuşak, genellikle ileri yaşlara sahip işçilerden oluşuyordu. Bu nedenle de emeklilik sigortası primleri de geç ödenmeye başlandı. Emeklilik sigortası primleri geç ödenmeye başlanan çalışanların emeklilik ödenekleri de oldukça düşük oldu.

Çalışanların büyük bir kısmı çalıştıkları sürece biriktirdikleri paraları; “yaşlanırsak kullanırız“ değil de, günün birinde döneriz umuduyla, daha çok Türkiye’ye yatırım yaparak kullandılar. Burada herhangi bir yatırımı ve birikintisi olmayan yaşlılarımız, bakım ve huzur evleri ücretleri ödenekleri oldukça yüksek olduğu için, bu hizmetlerden yararlanma konusunda bir adım gerideler maalesef. İyi olan ise, belediye kurumlarının, bütçeyi tamamlama adına ekonomik destek sunabiliyor olmaları.

 

Not: İsviçre’de, hukuki konularda danışmanlık hizmetinden faydalanmak isteyenler yukardaki mail adresimden bana ulaşabilirler. Ayrıca Türkiye ile, tanıma/tenfiz davaları, tapu dava işlemleri, tebligat, vekâlet işlemi vs. türünden herhangi bir hukuki süreç içerisine giren ya da Türkiye’de hukuki takip yaptırmak isteyen okuyucularımız da iletişime geçebilirler.

Etiketler

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı