İsviçreisviçre

KESK Eş Genel Başkanı Lami Özgen Türkiye’yi terk etti

“12 Eylül askeri cuntasından sonra, sendikal faaliyetlerinden dolayı ceza alan ilk konfederasyon başkanı oldum.“

2011-2017 yılları arasında Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun (KESK) Genel Başkanlığını ve Eş Genel Başkanlığını yapan Lami Özgen 3 aydır İsviçre’de yaşıyor. Hakkında açılan bir davadan dolayı 6 yıl 3 ay ceza alan ve Türkiye’yi terk etmek zorunda kalan Lami Özgen, politik nedenlerden dolayı İsviçre’den sığınma talebinde bulundu.

Sığınma talebi kabul edilen Özgen,1990 yılından bu yana kamu emekçilerinin sendikal mücadelesinde yer alan ve farklı düzeylerde birçok görevler üstlenen bir isim.  220 bin üyesi olan KESK bünyesinde sürdürdüğü çalışmaları nedeni ile sayısız soruşturmaya maruz kalan Özgen ile İsviçre’ye geliş nedenleri üzerine konuştuk;

“Sendikal faaliyetlerimden dolayı birçok kez gözaltına alındım ve soruşturmalara maruz kaldım. Hakkımda yürütülen onlarca dava devam ediyor hala. Beni buralara gelmek zorunda bırakan asıl davanın geçmişi 2009 yılına uzanıyor. 2009 yılında, Türkiye’nin dört bir yanından, KCK operasyonları adı altında birçok Kürt siyasetçisine, belediye başkanına ve demokratik kurumlara yönelik operasyonlar yapıldı. Bu operasyonlar KESK’e kadar uzandı. İzmir 8’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde, ağırlıklı olarak KESK yöneticilerine ve üyelerine karşı bir dava açıldı. 31 kişiydik bu davada. O dönem yapılan tüm operasyonlar ve yargılamalar kumpastı tabii. Bu kumpası yapan ise, AKP ile, yandaşı olan Gülen Cemaati idi.”

Nasıl bir kumpastı bu?

O dönem yürütülen demokratik çalışmalar yargı eli ile kriminalize edilip itibarsızlaştırılmaya çalışılırken, emek mücadelesini bertaraf etme gayreti içerisine girildi. Bu davanın iddianamesini hazırlayan Savcı Fatih Genç, daha önce kişisel çıkar sağlamaktan dolayı tutuklanıp bırakıldı. Garip bir şekilde, davamızın son celsesine iki hakim atandı sonra. Cahit Kargılı ve Cemil Uzun isimli bu iki hakim, davanın karar sürecine damgalarını vurdular. Katıldıkları son karar celsesinde hakkımızda örgüt üyeliği kararını verdiler. O zaman mahkemede 3 hakim vardı. 3’e karşı 2 oy çoğunluğu ile hakkımızda hükmün verilmesine vesile oldu bu isimler. Bu durum bizde kaygılar yarattı tabi. Açık bir kumpastı bu.

Lami Özgen
Lami Özgen

3’üncü hakim olan mahkeme başkanı bu durumu kabullenemedi ve lehimize 6 sayfalık bir şerh yazdı. Şerhte hukuksal değerlendirmeler ön planda idi. Davaya konu olan konuşma, toplantı, eylem ve etkinliklerin TMK çerçevesinde örgüt üyeliği olarak değerlendirilemeyeceğine vurgu yapılan bu şerhte, durumun temel hak ve özgürlüklere, sendikal ve örgütlenme haklarına denk düştüğü belirtilip, yapılan çalışmaların demokratik bir toplum için hak olduğu vurgusuna yer verildi. Buna rağmen bu ceza Yargıtay’a geldi. Yargıtay Başsavcı Yardımcısı Adem Doğru, verilen hükmün onanması gerektiği konusunda bir yazı yazdı.

Kumpas olduğunu nasıl anladınız?

İşin asıl boyutu, 2016 yılının 15 Temmuz ‘undan sonra açığa çıkmaya başladı. 15 Temmuz’dan sonra, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK)’nun kararı ile FETÖ’cü olup da görevlerinden alınan, daha sonra da FETÖ üyesi olmaktan tutuklanıp cezaevine konulanlar arasında bu isimler de vardı. Cahit Kargılı, Cemil Uzun ve Adem Doğru’nun yaptıkları işlerin Gülen Cemaati’nin talimatı ile yapıldığı ortaya çıktı.

Cahit Kargılı ve Cemil Uzun, İzmir’deki birçok kumpas davasının da hakimleri idi. İzmir Belediyesi’ne yönelik davanın yanı sıra, İzmir’de yürütülen Askeri Casusluk davasının da hakimleriydi bu iki isim. Bu ekibin İzmir adliyesinde yürüttüğü çalışmaların hepsi örgütlüydü.

Buna rağmen yargılamalarınız devam mı etti?

Evet. Bu detayları Yargıtay’a iletmemize rağmen, Yargıtay bunları göz önünde bulundurmadı ve hiçbir hukuki itirazı kabul etmeyerek, 20 kişiye 6 yıl 3’er ay cezalar verdi. Ceza onaylandıktan sonra yine itiraz ettik ancak hiçbir emsal karar göz önününde bulundurulmaksızın cezalar onandı. 12 Eylül askeri cuntasından sonra, sendikal faaliyetlerinden dolayı ceza alan ilk konfederasyon başkanı oldum bu şekilde.

Yurtdışına çıkışı bu dönemde mi düşünmeye başladınız?

Öyle söyleyebilirim. Son aşamada, doğal olarak hukuki itirazla birşey olmayacağını anladık tabi ve zorunlu olarak, yurt dışına çıkma durumunu değerlendirmeye başladık. Uzun süren değerlendirmeler sonucunda da çıkmaya karar verdim.

Herşeye rağmen kalsaydınız…

Türkiye’nin bu koşullarında belirsiz bir zamanı cezaevinde geçirmem olanaksızdı. Yaştan kaynaklı sağlık sorunları da buna pek elvermezdi.

Yurtdışına çıkışınız nasıl oldu?

2009 yılından bu yana yurtdışına çıkış yasağım vardı. Yasal olmayan yollardan çıkmak zorunda kaldım. Bir tekne ile Yunanistan’ın Rodos adasına götürüldüm. Rodos adasında bir gözaltı merkezi bulunuyor. Burada 3 gün gözaltında tutuldum. Oradaki gözaltı koşulları çok kötüydü. Göçmenlerin toplandığı bir yer orası.  Günlerce gözaltında olan insanlar var. Yunanistan sürecim 28 gündü. 30 gün içinde ülkeyi terk etmem istendi benden. Aksi takdirde Türkiye’ye iade edecekleri tehdidinde bulundular. Kim olduğumu gayet iyi biliyorlardı ve sürekli takip ediyorlardı beni. Sonra, farklı yöntemlerle İsviçre’ye, geldim. 3-4 gün sonra da İsviçreli yetkililere başvurumu yaptım.

www.haberpodium.chBuradakilerin size yaklaşımları nasıldı?

İlk başvurumu Kreuzlingen’de yaptım. Orada, kim olduğumu, neden burada olduğumu, durumumu vs. anlattım. İkinci günden sonra gizlice gözetlemeye başladılar beni. Görevlilere, gözetlendiğimi fark ettiğimi, buna gerek olmadığını söyledim. Başvuru merkezlerinde politik temsiliyeti olan insanların sürekli olarak gözetim altında tutulduğunu düşünüyorum. Gözetlendiğinin farkına varmak insanı rahatsız ediyor. Kibarca bir tutum olmasına rağmen psikolojik olarak rahatsız edici.

“Yeraltı kampında tutuldum“

Orada 1 hafta kaldım. Burada alınan ilk ifademden sonra Sulgen ismli bir yere, bir yeraltı kampına gönderdiler beni. Orada 2 gün kaldım. Bu tür yeraltı kampları, özellikle araştırmaya ve incelemeye değer yerler. Yapı itibarı ile ilginç özellikleri var. Şehrin kenarında olan yerler buralar. Kapı önüne gelmeyene kadar böylesi bir yerin olduğunun farkına varmıyorsunuz hiç. Dışardan, parklarla, spor alanları ile kamufle edilmiş adeta.  Ankara’daki TEM merkezinin hücrelerinde kalmıştım bir dönem. Bende o yerin çağrışımını yaptı. Bu yer altı kamplarının o hücrelerden daha beter bir yer olduğunu söyleyebilirim. Orada aylarca kalan insanlar var.

Neden 2 gün orada tutuldunuz peki?

Bilmiyorum. 5 yıldır kalp problemim var. Belki de ondan dolayı çıkarıldım. Ancak kibarca “Sen orayı da bir gör bakalım” dediler adeta. Böylesi yerler kişiler üzerinde kalıcı travmatik etkiler bırakıyor.

Sonra Zug Kantonu’na verildim. Orada 10 gün kaldıktan sonra da asıl yerleşkem olan Bern’e gönderildim. Yasal olarak orada görünüyorum ama kalmıyorum orada. Başka bir yerde, akrabalarımın yanında kalıyorum. Kamp ortamı sağlığım açısından orada kalmama olanak vermiyor.

İsviçre’ye dair hayal kırıklıkları yaşadınız mı?

Kitaplardan okuduğunuz şeyler ile gerçeklik çok farklı olabiliyor. İsviçre’nin çok kültürlü bir toplum olması ve yurttaşlarının kendilerini sisteme dahil etmeleri beni cezbeden bir şeydi. Ancak buraya sığınmak zorunda kalan biri olarak, yaşadıklarım ve gördüklerimden dolayı hayal kırıklıkları yaşadım diyebilirim.

Buradasınız artık. Gelecekte neler yapmak istiyorsunuz burada?

Türkiye’de kesinleşmiş bir cezam var. Bunun yanısıra devam eden onlarca dava da söz konusu. O davalardan da cezalar gelecektir. Mevcut durumda burada kalacağım. Zorunlu bir gelişti bu ve belki de zorunlu bir kalış olacak. Buradaki emek, sendika ve sivil toplum örgütleri ile ilişkilenip politik sürece buradan destek sunacağım. Çalışmalarımı buradan sürdürmem gerekiyor artık. Avrupa’da ve İsviçre’de geniş bir Türkiyeli muhalif yelpaze var. Çoğu kurumlaşmış ve bir araya geliyorlar. Bu anlamlı ve çok önemli. Burada birbirimizi daha çok güçlendirebiliriz.

Son dönemlerde birçok aydın, yazar, gazeteci, sanatçı ve akademisyenin buralara mülteci olarak geldiklerini görüyoruz. Siz de konumunuz itibarı ile önemli bir temsiliyete sahipsiniz. Türkiye’den buraya, nitelikli ve eğitimli bir mülteci dalgası olduğu söylenebilir mi?

7 Haziran seçimlerinden sonra AKP bir açmaza girdi ve kaybetme korkusunu yaşadı. Bu nedenle de yeni stratejiler, ittifaklar kurarak diktatöryal bir sistemi kurumsallaştırma yoluna gitti. Türkiye demokrasi güçleri açısından; ya bendesiniz ya da karşımdasınız gibi bir hale getirildi durum. Yerel yöneticilere, belediye başkanlarına, parti temsilcilerine, milletvekillerine, gazetecilere, aydınlara, akademisyenlere, kısacası toplumun her kesimine ciddi yönelimler oldu. Bu durum 15 Temmuz bahane edilerek daha da kurumsallaştırıldı. Yargı mekanizması tek adamın kontrolüne girerek tarafsızlığını yitirdi. Azımsanmayacak sayıda insan cezalarla karşı karşıya. Bu bir göz korkusu. Bunu sürekli hale getirmek istiyorlar. Bu korku bir mülteci dalgası yaratabilir tabi. Zorunlu olarak daha çok insan gelebilir buralara. Bu durum 12 Eylül Cuntası’nın yarattığı mülteci dalgasına benziyor. Ancak bu kesimler; mücadele eden, aktif olan ve politik bilince sahip olanlardan oluşuyor. Bu kesimler gittikleri ülkelerde bir araya geleceklerdir. Hiçbir şey olmamış gibi, sıradan bir insan mülteci gibi hayatlarını sürdüremezler. Burada önemli bir güç birikimi olacak yani. Umutluyum ben.

Size ceza veren yargıçlar ya da savcı ile burada karşılaştığınızda tepkiniz ne olur?

Olabilir tabi. Onlar da benden farklı durumda değiller şimdi. Almanya’da birçok hakim, savcı, asker vs. var. Biliyoruz. Basit bir bireysel tepki olmamalı bence. Bireysel bir sorun değil bu. İçinde yer aldıkları sistem ile; ülkeyi hangi noktaya getirdiklerini sormak, bu gerçeklik ile onları yüzleştirmek gerekiyor. Türkiye’nin geleceği açısından fayda sağlayabilir bu.

“Rodos’taki gözaltı merkezinde kalan Gülenciler buralara gelmek için bekliyorlar.”

Yunanistan’da değişik kurumlarda çalışmış cemaatçilerle tanıştım. Rodos’taki gözaltı merkezinde benim yanıma geldiler. Tanıyorlardı beni. Doktor, mühendis, subay ve öğretmenler vardı orada. Buralara gelmek için bekliyorlardı.  Günlük vicdanı değerlendirmelerine göre itiraflarda bulunanlar oluyordu tabi.

www.haberpodium.ch

Kimileri yanlışlar yaptıklarını, Türkiye’ye zarar verdilerini söylüyorlardı. Kimi ise de Erdoğan’ın kendilerini kandırdığını… Onlara; “Sizin de, bizim de burada olmamızın nedeni siz ve AKP’dir, ülkenin bu hale gelmesinde % 50 Erdoğan, % 50 Gülen sorumludur.” dedim. Erdoğan; “Kandırıldım” diyerek işin içinden çıkmaya çalışıyor, Cemaat ise “Mağduruz” diyerek… İki kesim de ne kandırıldı ne de mağdur edildi. Mağdur edilen, bu rant kavgasında Türkiye’nin geleceğidir. Asıl bedeli; emek, barış, özgürlük ve demokrasiden yana olan muhalif kesimler ödüyor şimdi.

Bugün Avrupa’da bile olsalar, mağdur değiller. Önemli pozisyonlarda bulunan suçlu kişiler bunlar. Örgütlü bir şekilde işler yaptılar, çıkarları için çalıştılar. Yaptıkları ile yüzleşmeleri gerekiyor. İşledikleri suçların ne olduğunu söyletmek gerekiyor onlara. İttifaklarını kimin ve ne için yaptılar, anlatmaları gerekiyor. Muğlak olan birçok şey var. AKP ve Cemaat ilişkilerinin ortak bir akılla değerlendirilip, suçlarının ortaya çıkarılması gerekiyor.

Nasıl yapılabilir bu?

CHP başta olmak üzere tüm muhalif kesimler sindirilmiş durumda şu an. Türkiye’deki demokrasi güçlerinin daha cesur ve özverili olmaları gerekiyor. Bu yüzleşme sağlanabilirse kimse kendi suçunu saklayamaz. Türkiye demokrasi güçlerinin tek adam rejimine karşı yürüttüğü mücadele inişli çıkışlı da olsa devam edecek. Demokratik bileşenler bütün zorluklara rağmen başarılı olacaklardır. Gelecekle ilgili karamsar değilim.

 Son bir soru. Koşullar düzeldiğinde geri dönmek ister miydiniz?

Gidebilmek için Türkiye’de yasal değişiklikler gerekiyor tabi. Günün birinde o yasal demokratik sürecin gelişeceğine inanıyorum.  Kendi açımdan, dünya her ne kadar küçük olsa da, İsviçre ve Avrupa bizim için üzerinde büyüyüp geliştiğimiz yaşam alanları değil. Kendi yaşama alanlarımıza dönüp, ortak mücadele ve yaşamlarımızı oralarda sürdürmemiz gerekiyor. Bu ne zaman olur bilmiyorum ama, temennim en kısa sürede olması.

Aydın Yıldırım / Zürich

Etiketler

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı