Mehmet Meral

Avrupa’daki cihatçı gençler… Onları nasıl anlamalıyız?

Mehmet Meral

Mehmet Meral

lic. phil. Psychologe FSP

Systemischer Therapeut

mehmetmeral@gmx.ch

 

 

 

Batı Avrupa’da her türlü imkanlara sahipken, yaşamlarında ekonomik kaygıları olmayan bu gençleri Ortadoğu’da ölüm makinesine dönmüş bir ideolojik radikal hareketin içine çeken ve cezbeden şey nedir? Oraya cihatçı olarak katılmanın izahı ne olabilir? Burada bolluk içinde yaşayan bu gençlerin esas sıkıntıları nasil ifade edilebilir?

Her şeyden önce bu gençlerin radikaleşmesi bir günde olan bir şey değil. Bu durum, yaşanılan bir toplumsal sürecin sonunda varılan bir sonuçtur. Kapitalizmin insanlarda yarattığı en temel duygu olan ‘yabancılaşma’ ile ilgili bir durum olduğunu söylemek hiç de yanlış olmaz. Batı’da ana meselesi artık insan olabilme meselesedir.

Bu yabancılaşma durumu, insanları toplumsal zeminde farklı guruplaşmalara ve farklı aidiyetlere itmektedir. Batı’da bu yabancılaşmadan sadece cihadçılar değil, aynı zamanda kafatasçı-milliyetçi hareketler de çıkmaktadır. Cihatçı gençlerin oluşum sebepleri içsel olarak yaşadıkları ‚yalnızlaşmadan’, ‚yalıtılmışlıktan’ uzaklaştırarak, kendilerine ‚değer’ veren bir yapının arayışı yatmaktadır.

Batı’da bir çok insan mutsuzdur. Böyle bir ortamda radikalleşen bu gençler de, bu mutsuzluklarının sonucunda kendilerini şiddetle ifade eden hareketler içinde bularak yaşadıkları anlamsızlığı gidermeye çalışıyorlar.

Avrupa’da yaşayan göçmen Müslümanların mutsuzluklarından kaynaklı «yaşamın anlamsızlığı» onların içine düştükleri krizi daha da derinleştiriyor. Uyumlu olan ebevynlerinden daha farklı tutum ve davranışlar geliştiren ikinci ya da üçüncü nesil, aklın gücünden ziyade, öfkenin gücünden beslenerek bu krizi gidermenin peşine düşmektedir. IŞİD türünde, ideolojik olarak radikal islamı temsil eden bütün hareketler, bu gençlere hayatlarındaki krizi anlamlandırmada harika bir zemin sunmaktadırlar. Batının refah devletinin yapamadığını bunlar bir çırpıda yaparak bu gençleri çok rahat bir şekilde kendi saflarına çekmektedirler.

radikal islam ve sorunlar-www.haberpodium.ch

Peki bunu nasıl yapıyorlar?

Batı uyrarlığının sunduğu anlam ve kimlik krizi, adam yerine konulmama durumu, ötekileştirme ve ruhsal eziklik hali bu bu gençleri cihadist örgütlerin ağına itmektedir.

Her şeyden önce onlara “değerli“ olduklarını söyleyerek, yaşamın ulvi hedefinin batıdaki gibi «tüketerek», «ahlaksızca» yaşayarak değil, tam tersine «anlamlı» bir dava uğruna dövüşerek ölmenin daha «onurlu» daha «manalı» bir şey olduğunu sunarak yapmaktadırlar.

Bu örgütler bu gençlere iki şey vaad etmektedirler; “ölürsen şehit olacaksın“, “şehit olursan cennete gideceksin“. Değersizlik duygusu yaşayan bu gençlere şehitlik mertebesi sunularak kendilerini yüceltilmiş hissetmeleri onlara cazip ya da anlamlı gelmektedir. Sistemin açığını iyi bildikleri için bu yöntemleri uygulamları zor olmamaktadır.

Daha çok meselenin ruhsal boyutlarında kalarak, her şeyden önce bu gençlerin çoğunun ister Müslüman kökenli olsun ister olmasınlar, başat sorunun içinde yaşadıkları toplumdaki aidiyet meselesinden kaynaklandığını belirtmiştim. Bu gençler batının değerlerine sırt çevirerek, farklı değerlere yönelerek aidiyetlerini bu değerler üzerinden yaşarlarken, bu değerlerin icraatında da muheşem şekilciliğe özenerek farklı olduklarını vurgulamaktadırlar. Mesela sakal bırakarak, kıyafetlerde dikkat çekici şekilde benzer ve aynı giysileri tercih ederek, genellikle de siyahı tercih ederek (üniforma işlevi), inandıkları peygamberin sünnetini devam ettirdiklerine kendilerini ikna ederek, o ne yaptıysa aynısını yapmakla tutarlı görünmeye çalışarak, diğerlerini de etki altına alma, kendi saflarına çekme ve çoğalma yöntemini benimsemektedirler. Aidiyetlerini şekilcilik üzerinden yaşayarak, artık dışlanmayan bir topluluk olarak birarada ve “doğru“ değerler üzerinden yaşadıklarına inandırıyorlar kendilerini.

Buraya rağbet eden gençlerin bir çoğunun sosyal çevresinin zayıf, okul hayatlarında başarısızlık ya da meslek edinmede zorlanma ya da yapamama gibi etkenler de önemli.

Okuldan iş hayatına geçerken zorluklarla karşılaşma, içinde bulundukları durumdan dolayı evde anne- babalarla tartışmalardan kaynaklı oluşan sürekli huzursuzluk ve sıkıntı hali, yerli toplum/sistem tarafından dışlanmışlık ve ötekileştirilmişlik gibi duygularla baş edememe gibi olgular da bu gençlerin temel bir anlamsızlık krizi yaşamalarına sebep olmaktadır. Kısacası ciddi bir kimlik krizi yaşayan bu gençler, önce radikalleşiyor sonra da radikal İslam ile tanışıyorlar.

Peki bu durumu yaşayan batı toplumu ve onun kurumları ne yapmalı? Ne tür tedbirler geliştirmeli?

Her şeyden önce bu gençlere ulaşılacak yerlerin yine onların en çok uğradıkları yerler olduğunu göz önüne alırsak, oralardan başlanılmalı diyorum. En başta İslami inançlarını uygulayan kesimlerin, kendi içlerinde ciddi tartışma ve yüzleşme ortamları yaratarak bu yaranın tedavisinde aktif rol üstlenmeleri gerekmektedir. Batı Avrupa’daki camiileri sadece ibadet edilen bir yer olmaktan çıkarıp, bunları toplumsal meselelerin konuşulduğu, ilim ve irfanın merkezi haline getirerek her kesimden insanların da katılabileceği bir tartışma ve diyalog kültürünü yaratıldığı mekanlara dönüşmesi şart.

Camiilerde ibadet yapmakla yetinmeyip felsefenin bu mekanlara girmesini sağlamak gerekir. İster bu cemaatler buna hazır olsun ister hazır olmasınlar, şayet bu kesimin insanları çocuklarını korumak ve geliştirmek istiyorlarsa bu adımı atmakla yükümlüdürler.

Özellikle radikaleşmiş gençlerle farklı düzeyde düzenli toplantılar ve görüşmelere yapıldığında benim uzman bir terapist olarak benimsediğim yöntemlerden birisi olan “Sokratesçi Sorgulama Yöntemi“nde kullanılan “Sokrates Diyaloğu“ tekniğini kullanarak temel meseleleri irdeleyen karşılıklı bir etkileşim yaratılmalı. Değer yargılarının sorgulanması ve birlikte bir yaşamın nasıl olması gerektiği üzerine konuşuldukça sorunların azalabileceğini inanıyorum.

Özellikle Sokratik Sorgulama yöntemiyle kurulacak diyaloglarda şu soruların (ya da buna benzer soruların) irdelenmesiyle bir tartışma kültürü yaratılmalıdır:

● Adalet nedir ve ne için vardır? Toplum ve insan nedir, nasıl olmalıdır?

● Hangi insan değerlidir ya da değersiz insan var mıdır?

● İnsan her zaman güvende olabilir mi?

● Erdemli insan olmanın sırrı nedir? Din bunu sağlarsa nasıl olur? Erdemli insan olmak için ibadet şart mıdır?

● İnsanların öldürülmesi doğru mudur?

● Ahlak nedir? Etik olan nedir?

● Güvenmek nedir? Kimlere güvenebilir insan? İyi bir dost kimdir?

● Sorumluluk nedir?

● Hayatın anlamı/manası nedir?

Sorunun çözümü için bazı somut öneriler

– Batı ülkelerindeki yönetici elit tabaka, her şeyden önce bu gençlerle çalışırken bu gençlerin kendi kültüründen ve dillerinden uzman kadrolarla işe başlamalıdırlar. Yapacakları projelere bu uzman kadroları getirerek onlara güvenmeli ve sorumluluk vermelidirler. Kendi bakış açılarının meseleyi anlamada yetersiz olduğunu görmeli ve toplumsal mütabakatın ancak ve ancak göçmen kökenlilerle birlikte çalışarak giderilebileceğine inanmalıdırlar.

– Bu gençlerle onları teşvik ve takdir edecek koşulların yaratılmasında onların toplumsal birlik ve beraberlikteki katkılarının olabileceklerini bir taraftan vurgularken, diğer taraftan onları ötekileştiren, dışlayan merdiven altı çocuklar yapan koşullarında yok edilmesini sağlanmalıdır.

– Radikalleşen gençleri bu ideolojik hareketten uzaklaştırmada her gencin içinde bulunduğu öznel şartları dikkate alarak yapmak en doğru yoldur. Her gence aynı yöntemi uygulayamazsınız. Bundan dolayı çok yönlü ve farklı yöntemler geliştirerek donanımlı bir çalışma anlayışı geliştirmek zorundayız.

– Birinci hedef bu hareketlere meyilli gençleri özellikle benimsemiş oldukları şiddete yönelik tutumlarından ya da meseleleri şiddetle çözme inançlarından uzaklaştırmak olmalıdır. Öyle bir noktaya varmalı ki, gençler şiddetle bu meselenin çözülmeyeceği konusunda artık ikna olmuş hale gelmeliler. Buna ulaşabilmek içinde evveliyatında bu gençlerin benimsemiş olduğu şiddete alternatif çözüm önerileri ya da yöntemleri hazırlamak ve bunları hali hazırda sunmaktır.

radikal islam ve cözüm önerileri-www.haberpodium.ch

Almanya’da uzun yıllar radikal İslam’a meyilli gençlerle çalışmış olan Psikolog Ahmad Mansour duygusal, pargmatik ve ideolojik gibi üç temel etkileşimi harekete geçirerek gençlerin radikaleşmesinin önünün alınabileceğini ve radikal tutumun etkisiz hale getirebileceğini ifade etmektedir.

Buna göre ideolojik bileşende önemli olan, radikal hareketlerin teorisini ve gerekçeleriyle beraber gençlerin katı tutumlarını ve söylemlerini zayıflatmanın mümkün olabilmesidir. Benim de yukarıda belirtiğim Sokratesçi Sorgulama Yöntemi ile, kişinin inandığı İslamcı ideolojinin düşüncesine karşı alternatiflerini sunarak, meseleleri eleştirel ele alıp, bu radikal İslami ideolojinin ahlaksal çürüklüğünü ve çifte standartlarıyla tüm çelişkilerini ortaya çıkartarak dönüştürmek mümkündür.

Pragmatik açıdan önemli adım, bu radikal hareketin içinde bulunan kişiye nesnel çıkış yolları göstererek içine düşebileceği şiddet sarmalından uzaklaşmasını sağlamaktır. Şiddetten uzaklaştırılmış kişinin inandığı ideolojiyle yüzleştiği ya da mesafe koyduğu sonucu çıkarmamalıyız. Burada önemli olan pratikte bu kişinin başkalarının hayatına zarar vermeden şiddetten arınmış yeni bir sürece kendini bırakmasını sağlamaktır.

Duygusal yönden ise, bu insanları dışlamadan ve yargılamadan, kişinin radikal yapısına tepki göstermeden alternatif referans guruplarına yönlendirerek yeni ilişkiler kurmasını sağlamak, onu seven yakınlarının desteğini istemek ve gerektiğinde onların bizzat bu destek ağına katılmalarının alt yapısını oluşturmak olmalıdır. Burada aile yakınlarının vereceği en önemli mesajın radikal hareketin ağına düşmüş kişiyi değil, onun ideolojisini red ettiklerini belirtmeleri ve ona olan sevgilerinin önemli olduğunu vurgulamalarıdır. Bu gençlere ulaşmanın yolu, onları seven yakınlarının olduğunu dile getirmektir.

Aile ile birlikte çalışmak şart

Bu alanda çalışacak olan uzmanların sadece bu gençlerle değil, bunların aileleriyle de çalışması gerekecektir. Bu süreçte ailelerin dışlanması doğru bir tutum değildir. Birçok aile sadece çocuklarının düştüğü bu yanlış ideolojiyle değil, çevrenin ön yargılarıyla da baş etmekte zorlanmaktadır. Kendilerine «iflas etmiş» ya da «çuvallamış» anne ve babalar olarak bakılmasından oldukça bıkmış olan bu insanlar, çevrenin desteğini beklerken, çevre tarafından yadırganmaları ya da yargılanmaları onlar üzerinde derin yaralar açmaktadır.

Anne ve babalar yaptıkları hatlarının farkında iseler, bunları etrafıyla paylaşarak başkalarının da aynı hataları yapmamalarına katkı sunabilirler. Mağdurlar bir araya gelerek «kendi kendine yardım gurupları» (Selbsthilfegruppe) oluşturup, birbilerine çözüm önerilerinde bulunabilirler. Böylece kendi aralarında bir yardım ağı kurmuş olurlar. Bütün bunların olabilmesi için maddi kaynakların sunulması ve projelerin hayata geçirilmesi kaçınılmaz bir gerçeklik olarak önümüzde durmaktadır.

Etiketler

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı