Diziisviçreİsviçre

Turan Talay ile İsviçre’de bal arıcılığı üzerine

İsviçre’de son dönemlerde Türkiyelilerin bal arıcılığı ile ilgili çalışmalarında artışlar göze çarpıyor.

HaberPodium olarak bu konuda daha önce de bir röportaj yapmış, Türkiyelilerin buradaki bal arıcılığı ile ilgili çalışmalarını gündeme getirmiştik.

Bu ayki sayımızda ise, bu kez de Turan Talay ile İsviçre’de yaptığı bal arıcılığı çalışmaları üzerine konuştuk.

10 yıldır İsviçre’de yaşayan Turan Talay’ın bal arıcılığı konusundaki deneyim ve birikimleri Türkiye’ye dayanıyor. Bal arıcılığına olan ilgisinin çocukluğuna uzandığını söyleyen Talay, arıcılığa abisinin sayesinde merak saldığını belirtiyor ve şunları anlatıyor;

isvicre gündemi, isvicre haberleri, www.hberpodium.ch
Turan Talay

“Abim 60’lı yıllarda Erzincan’a bağlı köylerde ilkokul öğretmenliği yapıyordu. Ben de o sıra ilkokulu onun yanında okuyordum. 2’nci sınıfa geçtiğimde abim bir kovan bal arısı aldı. Kara kovan arılarıydı bunlar. 500 metre öteden okulun bahçesine getirmiştik. Taşıma durumlarında geri gitmemesi için arının hapsedilmesi gerekirmiş. Arıyı hapsettik kovana ama gübre ile sıvadığımız yeri delip çıkıyor yine. Abim deliği daha sıkı kapatmam gerektiğini söyleyince iyice kapattım deliği. Akşam olunca açtık kovanı, baktık ki arıların hepsi havasızlıktan kırılmış. Peteklerin içi yavrularla dolu ama. Yavruları kurtarmak için o petekleri başka bir kovana aktardık. İğneyle kuyu kazar gibi arıcılığı öğrenmeye çalışıyorduk. Yardımcı olabilecek herhangi bir kitap ya da bilgi de yok… O zaman abim şöyle demişti; “Bir kovanı söndürdük ama mükemmel bir tecrübe edindik.“ Sonra abimle yazları Kemah bölgesindeki yaylalara gitmeye başladık. Daha önce arıcılık yapanlarla sohbetler ediyor, öğreniyorduk artık. Kovanlarımızın sayısı 20’ye çıkmıştı.“

İsviçre’de bal arıcılığı

isvicre gündemi, isvicre haberleri, www.hberpodium.ch

Turan Talay İsviçre’de 3 yıldır bal arıcılığı yapıyor ve şu an toplamda 20 arı kovanı bulunuyor.

Burada yeniden arıcılığa başlamanız nasıl oldu?

Ben İsviçre’ye ilticacı olarak geldim ve iltica sürecim yaklaşık 5 yıl sürdü. Bu arada iş de bulmuş çalışıyordum. Sonra hem çalışıp hem de hobi olarak arıcılık yapayım dedim ve eşimle birlikte internetten gerekli izinlerle ilgili araştırmalar yapmaya başladık. Sonra da ilgili kurumu arayıp bilgi aldık. Bir sonraki aşamada ise, Basel bölgesinde arıcılık yapan İbrahim Gezer ile görüştüm. Arıcılık yapmak istediğimi söyleyince bana altı çerçevelik bir kovan hediye etti.

isvicre gündemi, isvicre haberleri, www.hberpodium.ch

Ancak kovanın anası yoktu. Bir de ana istedim; “Anayı da sen bul“dedi bana. (gülüyor) Arıları aldık getirdik. Arıcılık merkezlerini ve ana arı üretim yerlerini aramaya başladım bu kez de. Uri’de bir arıcı ile iletişim kurduk. Arayıp 3 ana arı istedik ondan. İbrahim amcadan aldığım 6 çerçevelik kovanı, 2’şer çerçeve şeklinde 3’e böldüm, her birine birer ana arı koydum. Bir kovanı bu şekilde üç kovana çıkardım yani. Her bir kovan kışa 8-9 çerçeve ile girdi. Bahar döneminde onları yeniden bölüp kovan sayısını 15’e çıkardım bu kez de. Normalde sonbaharda yapılır bu ama bal alma derdim olmadığı için bahar döneminde yaptım bunu. Bahar döneminde daha da çoğalır arılar. Buna rağmen o 15 kovan arıdan, kısa sürede 120 kilo bal aldım. Hiç beklemediğim şekilde verimli geçmişti, şaşırdım kaldım. Öyle devam etti sonra.

Türkiye’deki arıcılık ile burada yapılan arıcılık arasında farklar var mı?

Bal arıcılığını burada mükemmel yapıyorlar. Bilgi ve teknik olarak çok ilerideler. Buradaki arıcıların büyük bir çoğunluğu aynı zamanda biyolog. Eğitimini almış, kurslarını almış adamlar. Burada sadece bal üretilmiyor, polen, propolis türü şeyler de üretiliyor. Türkiye’deki arıcıların %90’ı bunları üretmez pek. Buradakilerin hepsi üretir bunları. Propolis, bir ilacın fabrikada işlendiği gibi işleniyor burada ve insan vücuduna çok büyük faydaları var.

isvicre gündemi, isvicre haberleri, www.hberpodium.ch

Özellikle de solunum sistemine… Polende ise B1, B6, B12 gibi vitaminler mevcut. Protein kaynağıdır. Genel olarak; “İsviçre iklimi bal arıcılığı için soğuk, Türkiye gibi sıcak değil. Çiçek çeşitliliği de çok fazla değil.“ şeklinde düşünüyor, çok fazla bal olacağını tahmin etmiyordum. Ancak tam tersine, meğer burada arıcılık için mükemmel olanaklar varmış.
Yeşil doğa, yağmur ve güneş var burada. Bunların olduğu yerde sürekli çiçek olur. Arılar ise sürekli olarak bal özümsemesi yaparlar. Yağmur sonrasında 20-25 derecelik bir sıcak olduğunda çiçekler tekrar tekrar canlanıyor ve arıların bal özümsemesi artıyor. Çam, ıhlamur, akasya, kiraz, elma ağaçları çok fazla burada. Arılar bu ağaçlardan öz almayı severler. Bu koşullarda burada da bal arıcılığına devam etmek cazip geldi bana.

Burada, arıcılıkla ilgili yeni şeyler öğrendiniz söylenebilir mi?

Aslında Türkiye’deyken bu işi çok iyi bildiğimi sanıyordum ama aslında arıcılığı pek de bilmiyormuşum. İyi bir ana arı nasıl yetiştirilir diye düşünüyor, ilginç denemeler yapıyordum o sıra. Yaptıklarımızı yanlış yapıyormuşuz meğerse. Asıl arıcılığı burada öğrendim diyebilirim. Kendi kendime öğrenip uyguluyorum bazı şeyleri. Mesela arıcılıkla ilgili videolar izliyorum, internette çok fazla bilgi var artık. Uygulamaları bire bir izleyip anlamaya çalışıyorum. Hergün yeni birşey öğreniyorum desem yeridir. Arıcılık yapma konusunda mükemmel olmasa da asgari bir bilgiye sahibim diyebilirim. Çok özel bir ilgim var bu alana.

İsviçre’de arıcılık yapmanın zorlukları oluyor mu?

Şu ana kadar pek bir zorluk yaşamadım doğrusu. İlaç ve malzeme bulma konusunda da sıkıntı yaşamıyorum. Belki ürünü pazarlamada zorluklar olabilir, bilemiyorum. Bunu da araştırıyoruz şu an. Bal alıp satacak yerler bulabilirsem kovanların sayısını 100’e ya da 150’ye çıkarabilirim.

İlkim nasıl etkiliyor arıcılığı?

Türkiye’de üretilen bal buraya göre biraz daha katıdır. Karasal iklim etkisi ile buraya göre daha fazla güneşli ve sıcak orası. Yağmur daha az yağar ve iklim kurudur. Burası ise genellikle yağmurlu geçiyor. Dolayısı ile gelen bal buradaki kadar sulu olmuyor, su oranı düşük oluyor. Bir de sıcak olduğu için kovan içinde buharlaşma oranı yüksek. Balda normalde %18 oranında su olması gerekiyor. Türkiye’de bu oran %15’e kadar düşebiliyor. Buradaki ballarda ise %20 civarında su oranı bulunuyor. Geçen yıl Türkiye’deki bala benzer bir üretim yaptım burada. Balın sağımını geç yaptım. Herkes Temmuz’un 15’inde bal sağımı yaparken ben Ağustos ortasında yaptım.

Neden?

Burada normalde bal sağımını yılda üç defa yapıyorlar ama ben sadece bir kez yapıyorum. Kovandaki bal oranı daha fazla ve daha lezzetli oluyor çünkü. Diğer yandan sıcakların etkisi ile buharlaşma olsun, baldaki su oranı azalsın diye…  Baldaki su oranı düşük olan bal daha katı ve leziz oluyor.

Türkiye’deki balın tadı ile buradaki arasında fark var mı?

isvicre gündemi, isvicre haberleri, www.hberpodium.ch

Buradaki balın tadı biraz daha farklı tabi. Burada ıhlamur ağaçları daha ağırlıkta. Türkiye’de ise daha çok cam ağaçları yaygın. Türkiye’deki baldan hafif çam kokusu gelir. Aroma olarak farklılıklar bulunuyor.

Kristalize olan bala dair söylemlere ne diyorsunuz peki?

Türkiye’de bal kristalize olduğunda şekerli bal diye yemezler genelde. Arılara şeker yedirilmiş derler. Oysaki her kristalize olan bal şeker değildir. Bunu anlamanın yolları var tabi; şeker verilen bal donar, yenildiği zaman kitir kitir ses gelir ağızda ve kendini belli eder. O balı sıcak bir kaba koyduğunuzda erimez pek. Ama gerçek balı 30 derece sıcaklığında olan suya koyduğunuzda erir. Aslında kristalize olan bal çok kaliteli bir baldır ve vitamin oranı daha fazladır. Bunun temel sebebi ise, bu balda bulunan polen oranın yüksek olmasıdır. Polenin çok fazla olduğu bal genellikle kristalize olur. İsviçreliler bunun farkındalar. O yüzden de Coop ve Migros’lar beyaz ballarla doludur. Kristalize olan bal ile ilgili olan bu bilgiyi Türkiye’deyken ben de bilmiyordum, burada öğrendim bunu.

Arıların bakımını nasıl yapıyorsunuz?

Rutin kontroller yapılıyor hep. Kısa bir süre önce sağlık kurumundan yetkililer geldi ve bütün petekleri kontrol ettiler. Gözeneklerin içine baktılar tek tek. Kurtçuklara, larvalara baktılar. Sürekli olarak gözenekleri kürdanla kontrol ediyorum, kurtçuksa çıkarıyorum hemen. Hastalık olmaması için önlemler alıyorum. Aksi halde en ufak bir hastalıktan tüm arılar ölebilir.

Arılarda sizi en çok şaşırtan şey ne oldu?

isvicre gündemi, isvicre haberleri, www.hberpodium.ch

Aralarında mükemmel bir iş bölümü var. Mesela, boş gelen bir arı, yanlışlıkla başka bir kovana girerse ya da yağma amacıyla gelirse o kovanın arıları onu içeriye sokmazlar. Kapıda kovanın bekçileri, koruyucuları vardır. Gelen arının etrafını sarar, onu kuşatır dışarı atarlar. Ancak o arı polenle ya da bol miktarda bal ile geliyorsa o zaman içeriye alıyorlar onu. Neden? Çünkü “yağmaya gelmiyor, bizim yiyeceğimizi yemeye gelmiyor, yiyeceğini beraberine getiriyor“ diye düşünüyor arılar. O zaman içeriye bırakıyorlar. Yani arılar kendi çıkarlarının farkındalar. Bu durum beni çok şaşırttı mesela.

Bal dönemine yönelik hazırlıklarınızdan bahsedelim biraz da…

Bu yıl arıların en az 10 tanesinden, 60’ar kilo bal almayı hedefliyorum. Potansiyel sürekli artıyor. Çünkü arıyı kışa çok güçlü hazırlıyorum. Her kovana 10 çerçeve koyuyorum. Her kovan içinde 15 bin arı olacak. 15 bin arı ile kışa giren bir koloni asla ölmez. Ana arı ise bal üretimini bala ve polene göre yapıyor. Eğer işçi arıların kapasiteleri varsa ana arı bunu görür ve daha çok üretmeye başlar. Göremezse de üretim yapmaz. Yani bal ve polen stokuna göre hesaplı, matematiksel iş yapıyor ana arı. Arıcılıkta temel direk ana arıdır yani. Normal bir ana arı günde ortalama 1000-1200 yavru yapar.  Ama güçlü bir ana ise 1700-1800 yavru yapar. Bu, kovanların hızlı çoğalması anlamına gelir.

isvicre gündemi, isvicre haberleri, www.hberpodium.ch

Eğer arıcı, mevsiminde bal almak istiyorsa Haziran’a kadar arıyı güçlendirmek zorundadır. Haziran geldiğinde ise arıları iyi gözlemlemek gerekir. Örneğin kovan içinde 100 bin arı varsa, bu 100 bin arının 70 bininin dışarıya gidip polen getirmesi gerekir. İşçi arının gözenekten çıkma süresi 21 gündür. Çıktıktan sonra 21 gün de içeride çalışır, hiç dışarı çıkmaz bu genç arılar. İçerdeki işleri yapan bu genç işçi arılar aynı zamanda ana arı sütünün üretimini de yaparlar.Bunu da bal ve polen yiyerek yaparlar ama. Dolayısı ile 50 bin arı kovandaki balı ve poleni yerse bal stoku oluşmaz. Bu durumda arıyı bal mevsimine iyi hazırlamalı. Ana arının matematiksel hesabını arıcının da mevsime göre yapması gerekir. Böylece kovanlarda bal stokları olabilir.

Son bir soru… Kendi açınızdan bal arıcılığını İsviçre’de daha da geliştirmek gibi bir hedefiniz var mı?

İsviçre’de arıcıların büyük çoğunluğunun 40 ya da 50 kovanı vardır. Fazlası olmaz pek, bu sayıyı yeterli görürler. Çoğu hobi amaçlı yapıyor bu işi. Ancak Tessin tarafında birinin 150 kovanının olduğu söyleniyor. Bir de İbrahim Gezer’in çocuklarının çok kovanları var. İstesem 100-150 kovana çıkarabilirim ama iyi düşünmem gerekiyor, çünkü çok zor bir iş bu. Sürekli bakım yapmak ve ilgilenmek gerekiyor. En ufak bir hastalık tüm arıları öldürebilir mesela. Yorucu ve yıpratıcı.  Arılarla birlikte sürekli çalışıp bakımlarını yapmam gerekiyor. Bir de yer olması lazım tabi ki. Kapalı, hijyenik bir çalışma alanının da olması şart. Bu olanaklarım yok şu an. Yakın zamanda emekli olacağım. Arıcılıkla ilgili olanlar ya da bu işten anlayanlar varsa daha da geliştirebiliriz bunu. Bir başına yapılacak şeyler değil bunlar, bir ekip çalışması olmalı. 5-6 kişi olursa bu iş daha da kolay olur. Kovanlar İsviçre’nin 3-4 ayrı bölgesine konulmalı. Aklımda böyle birşey var ama şu ana kadar bu işi birlikte yapabileceğim kimseyi bulamadım. İlgilenenlere arıcılık konusunda bilgiler aktarıp onları eğitebilirim. Hatta kovan bile verebilirim. Olanaklarımız çok.

Turan Talay ile birlikte arıcılık yapmak isteyenler ya da bal edinmek isteyenler, 078 815 80 61 numaralı telefondan kendisi ile iletişime geçebilirler.

AYDIN YILDIRIM / WiNTERTHUR

Etiketler

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı