Mehmet Meral

Ruhsal bir hal olarak öğrenilmiş çaresizlik

Mehmet Meral

Mehmet Meral

lic. phil. Psychologe FSP

Systemischer Therapeut

mehmetmeral@gmx.ch

 

Öğrenilmiş Çaresizlik”, Amerikalı Sosyal Psikolog Martin SELİGMAN’ın “Öğrenme ve Korku” adlı eserinde (1965), davranış bilimcisi meşhur Rus bilimci İvan PAVLOV’un Klasik Koşullanma Teorisi’nden hareket ederek, insanlar üzerinde yaptığı gözlemler ve deneyler sonucunda keşfettiği bir kavramdır.

Peki bu sayımızda neden bu kavramı sizlere daha yakından tanıtmak istedim?

Her şeyden önce ‘öğrenilmiş çaresizlik’ insanlar arası ilişkilerde yaygın bir belirti olduğu için ve özellikle de depresyon rahatsızlıklarından dolayı zorluklar çeken hastalarda sık karşılaştığımız bir durum olduğu için diyebilirim. Daha önceki sayılarda depresyona dair makaleler ele almıştık. Bu makalelerde depresyonu insanın yaşantısındaki olumsuz deneyimleri sonucunda hayattan aldığı haz duygusunun azaldığı, geleceğe dair tüm umutların kesildiği ve kişinin yaşamdan beklentilerinin kalmadığı bir ruh hali olarak tanımlamıştık.

Öğrenilmiş Çaresizlik teorisi çağımızda depresyonun tanımlanmasında önemli bir yere sahip.

Laboratuvar ortamında deney

Martin SELİGMAN bu teoriyi insanlara yönelik tarif etmeden evvel, laboratuvar ortamında tıpkı İvan PAVLOV’un köpeklerle yaptığı klasik koşullanma deneylerinde olduğu gibi, köpekleri kısa aralıklı elektirik şoklarına maruz bırakarak, onların bunu engelleyemediklerini ve her ceza karşısında maruz kaldıkları şoklara karşı çaresizlik halini sergilediklerini tespit eder.

Deneyin ikinci aşamasında klasik kaçınma eğitimini köpeklere uygulayan SELİGMAN, bu eğitim esnasında zemine yerleştirdiği kutucuklardan birinden elektirik şokuyla beraber zil sesini ekleyip köpeklerin zıplayarak elektirik şokundan sakınmalarını öğretmeyi hedefliyor.

SELİGMAN ilk etapta şoka mani olamayacaklarını öğrenen köpeklerin ikinci aşamada çaresizlik tutumu geliştirdiklerini ya da edindiklerini tespit ediyor.

Köpekbalığı ile yeni bir deney

Köpek balıkları üzerinde yapılan ayrı bir deneyde ise aynı akvaryuma bir cam konularak iki ayrı bölüm yapılır. Bir bölüme bir köpekbalığı konurken diğer bölüme ise küçük balıklar konur. Acıkan köpekbalığı küçük balıkların olduğu bölüme her gitmek istediğinde arada bulunan fark edemediği cama çarpar. İki gün sonra hedefine ulaşamayan köpekbalığı artık küçük balıkların olduğu bölgeye gitmez. Engellenmişlik hissi, öfke, açlık, hayal kırıklığı, umutsuzluk ve depresyon duyguları içinde yaşayan köpekbalığı 2 gün sonra artık küçük balığı yemek için hiçbir teşebbüste bulunmamaya başlar. Onun artık hiç hareket etmediğini gören bilim adamları ona büyük bir süpriz yaparlar ve aradaki cam bölmeyi kaldırırlar. Aradaki cam bölme kalkmış olmasına ve aç olmasına rağmen köpekbalığının küçük balıkların olduğu bölmeye yüzmediği gözlenlenir. Kısacası deney sonrasındaköpekbalığının davranışlarına yön veren unsura “öğrenilmiş çaresizlik” denmiştir.

Öğrenilmiş çaresizlikle organizmada 3 unsur zayıflatılmıştır; akıl, istekler ve duygular. Diğer bir anlamda, mativasyonel, entelektüel (cognitive) ve duygusal (emtional) zayıflama söz konusudur.

Kısaca özetlersek öğrenilmiş çaresizlik, bir insanın herhangi bir durumda birden çok başarasızlığa uğrayarak, buna karşı bir şey yapsa da hiç bir şeyin düzelmeyeceği, olayların kendi denetiminde olmadığı ve asla başarıya ulaşamayacağını benimseyerek, bir daha deneme cesaretini yitirmesidir.

Geçmişte yaşanılan olumsuz tecrübelerle ve kişinin negatif şartlanmasıyla bugünkü davranışlarının kendini ümitsiz ve çeresizlik olarak göstermesidir.

Öğrenilmiş Çaresizlik ve Depresyon

Bazı durumlarda insanlar sürekli stres halleri yaşadıklarında, bunun karşılığı üzüntü, sıkıntı ve sinirsel gerginlik olarak kendini gösterebilir. Bütün bu durumlar yaşamın akışı içinde yoğun ve yüksek düzeyde yaşanıldığında depresif belirtilerle başlayıp, kişiyi depresyona götürebilmektedir.

İnsanlar genellikle sıkıntılarla mücedele ettiklerinde başlangıçta dirençlidirler, çaresizlikler çoğaldıkça bu belli bir birikime sebebiyet olmakta ve zamanlada kişide gelişmelere karşı denetimsizlik ya da kontrolsüzlük duygusunun oluşmasına neden olmaktadır. Gelişmeleri engelleyemeceğini benimseyen varlık, yaşamdaki tüm etkinliklere karşı kayıtsızlık ve ilgisizlik hissini geliştirerek kendini güçsüz ve etkisiz bir varlık olarak yaşamaya başlar. İnsan yapabileceği işleri yapamayacağına inanmaya başlarsa, o işi yapmaya girişirken umudunun kırılması, onun başarısız olmasına sebep olur. Kurumlardan gelen bir mektup, kendisini bekleyen yapılması gereken bir iş onun gözünde kocaman bir zorluk ve aşılması büyük bir engelmiş gibi görünür. Özgüven kaybı yaşadıkça, başarısız olacağı düşüncesi yerleşik bir hal almaya başlar. Kişi bu duygularla karşılaştıkça hayata karşı ilgisini ve haz duygusunu kaybederek depresif olma yolunda ilerler.

Öğrenilmiş çaresizlik halleri hayatlarının aşkını arayıp bir türlü bulamayanlara da musallat olur bazen. Yeni tanıştığı biriyle yaşadığı yeni aşkın mutluluk getireceği umuduyla ufuktaki bu ilişkiye yelken açanların, kısa bir süre sonra hüsrana uğrayarak, biten ilişkileri bir yenilgi gibi algılayıp yaşayan kadınlar ya da erkekler her yerde vardır. Birinci, üçüncü ve beşinci sevgilileri ve ilişkileri tüketerek aradığı mutluluğu bulamayan insanlar her ayrılıktan sonra, ‘bunların hepsi aynı’ söylemiyle yeni ilişkilere tövbe ederek, bu dünyada yalnız kalmaya ve kendine uygun bir eşin olmadığına inanmaya başlarlar. Halbuki her kentte herkesin mutlaka bir eşi ya da ‘ruh ikizi’ mutlaka vardır. Kapısını çalacak potensiyel yeni ilişkiye artık kapıları kapalı tuttuğu için, geliştirmiş olduğu bu olumsuz tutum öğrenilmiş bir çaresizliğin sonucu değil midir acaba?

Öğrenilmiş çaresizlik ve korkular

caresizlik-haberpodium

Öğrenilmiş çaresizlik hali kişiye bulaştığında, kişide kaybetme korkusu da kendini göstermeye başlar. Çaresizliği öğrenmiş insanlar bir daha başarısız olmamak için hiçbir şey yapmamaya başlarlar. Hayatın en önemli tutkusu olan aşktan ya da aşık olmaktan bile korkmaya başlarlar. Kısacası kaybetmekten korktuğu için sevmekten de korkarlar. Kaybetme korkusu her alanda ağır bastığından, hayatın bir çok alanında her türlü girişimden korkmaya başlar insan.

Öğrenilmiş çaresizlik yaşayan insanlar tutkularını kaybederlerken, akıl ve düşünme yetileri de zayıflar. Bu tür insanlar bir şeyleri değiştirebileceklerine inanmazlar artık. Öğrenilmiş çaresizlik durumuna uzun süre maruz kalmış insanlar kendi davranışları ile oluşan sonuçlar arasındaki bağlantıyı görme yetenekleri de azalmıştır. Bu kişiler kendi davranışlarının sonuçlarına karşı duyarsızlaşırlar ve çektikleri acıya karşı bir kabullenme tutumu geliştirirler. Bunların çoğu kendilerini ‘kader kurbanları’ olarak görme eğilimi içinde olurlarken iradelerini hiçe sayarlar. En önemli kısmı da öğrenilmiş çaresizlik hali onları sadece ruhsal değil, organik olarak da çöküşe doğru götürür. Bundan dolayı Öğrenilmiş çarsizlikte hakim olan tutum, kişideki pasif olma durumudur. Bir çocuk ne kadar çalılırsa çalışsın, sınavdan zayıf not alıyorsa, nasıl olsa zayıf alacağım, neden ders çalışayım ki tutumuda öğrenilmiş çaresizlik olarak tanımlanabilir.

Peki ne yapabiliriz?

Her şeyden önce karıştırılmaması gereken bir farkındalıktan bahsetmek isterim. Yaşamımızda maruz kaldığımız gerçek çaresizliklerle öğrenilmiş çaresizlik hali aynı şey değildir. Çaresiz olmamamıza rağmen, çaresiz olduğumuzu sanarak, çözebileciğimiz sıkıntılarımızı ya da sorunlarımızı çözmek için parmağımızı dahi kıpırdatmadığımızda ‘öğrenilmiş çaresizlik’ durumunu yaşıyoruz demektir.

Öğrenilmiş çaresizlik duygusu sosyal etkileşimlede verilebilmektedir. Özellikle ebeveynlerin çocuklarına ‘sen kim, bu işi yapmak kim?’, ‘Sen bunu yapamazsın!’, ‘Bırak ben yapayım’, ‘Sen başaramazsın’ gibi olumsuz ve cesaret kırıcı yaklaşımlar öğrenilmiş çaresizliğe davetiye çıkarmaktadır.

Bazen bu sosyal etkileşim ağın etrafında bulunan çok bilmiş/ukala insanlar da bu kervana katılabilirler. Özellikle sizinle ilgili olumsuz düşünen, bir şeyi başaramayacağınıza inanan insanların söylediklerine kulak asmamalısınız. Bu tür insanlar hayallerinizi yok edebilirler, umutlarınızı çalabilirler ve başarısızlığınızın sebebi olabilirler. Bunlar işyerinde, okulda, sosyal etkinliklerde, siyasette, dost ve akraba çevresindeki insanlar olabilirler. Etrafınızdaki bu olumsuz düşünen insanları duymayın! Size şu cümleyi telkin etmeyi çok isterim: “İnandığın ve emin olduğun sürece istediğini yaratma gücüne sahipsin”. Bu sözün hayatınızda size rehber olmasını dilerim. Ne yapacağınız şeylerden vazgeçin ne de insanları yapacakları şeylerden vazgeçirin.

Etiketler

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı