Deniz Yüksel

Çocuklara karşı ilgimizin değeri

Deniz Yüksel

Zürich Üniversitesi Araştırma Görevlisi

deniz.yueksel@aoi.uzh.ch

 

 

Çocukları hepimiz severiz diye düşünürüz genel olarak. Ama bu gerçekten öyle midir? Orta Avrupa ülkelerini Akdeniz ülkeleri ile kıyaslayınca bu konuda oldukça farklı bir durum ortaya çıkıyor.

Çocuk sahibi olma ve çocuklara karşı ilgi ve davranış hakkında bir kaç kez karşılaştığım, ilgimi çeken ve düşündüren bazı davranışlara şahit olmuştum. Bundan dolayı da çocuk büyütmenin mekanlara ve kültürlere göre ne kadar farklılık arzettiğini anladım.

Bu yazımın amacı, çocukların bir toplum için neden önemli olduğunu tartışmak değil. Ancak, madem ki çocukların değerlerini biliyoruz ve sevdiğimizi düşünüyoruz, o halde var olmaları ve onlara karşı nasıl ilgi göstermemiz gerektiği konusunu biraz düşünelim;

Mısırlı bir erkekle evli olan ve araştırmaları için sık sık Mısır’a gitmesi gereken üniversiteden iş arkadaşım, geçenlerde bana, ilk kez 1,5 yaşındaki kızı ile birlikte Mısır’a gittiğini ve orada yaşadıklarını anlattı.  Arkadaşımın Mısır’daki bütün akrabaları onun kızı ile o kadar çok ilgilenmişler ki, çocuğun sürekli dışarıda gezdirilmesinden dolayı, kızının kiminle ve nerede olduğunu bilemez olmuş. Herkes çocukla seve seve ilgilenmiş. Kimi zaman, araştırmaları için organizasyonlarla görüşmelere giderken kızını da götürmüş. O görüşmelerde bile çocukla ilgilenmişler ve arkadaşımın işlerini kolaylaştırmışlar.

Böylesi bir durumu Akdeniz ülkelerinden gelen herkes muhakkak yaşamıştır.

Buralarda, çocuklar hemen hemen her yerde ve her zaman kolayca entegre ediliyor yaşama. Başkalarının onlarla ilgilenmesi rahatsız edici bulunmuyor.

Almanya’da ve İsviçre’de yaşadıklarım ve gördüklerim çoğu zaman bu olumlu davranışların tersini yansıtıyor diyebilirim. Çocuklara karşı hoşgörü pek de yok

Geçen akşam bir toplantıya gitmiştim. Herkes büyük bir ilgiyle toplantıdaki konuşmacıları dinlerken, dinleyicılar arasında babasıyla birlikte orada olan bir çocuk dikkatimi çekti. Çocuk ilk olarak bazı sesler çıkarıp daha sonra da birden ağlamaya başladı. Herkesin ilk tepkisi dönüp öfke ile çocuğa doğru bakmak oldu. Konuşmacı dahil herkes rahatsız olmuştu. Yanımda oturan kadının; “Neden çocuğuyla evde kalmıyor? ” diye kendi kendine mırıldandığını duydum.

O anda şu şeklide düşünmeden edemedim; “Bu adam da buradaki herkes gibi bu konuşmayı dinlemek istiyor, ama çocuğa bakacak kimsesi yok… Neden o kadar az insan çocuklarını böyle yerlere getirir? Neden çocuklara karşı rahatsızlık oluşuyor?”

Buradaki yaşamımız çocuklara pek de yer vermiyor doğrusu. Her işin verimli olması ve çabuk bitirilmesi gerektiği, zamanımızın kısıtlı olması çocuklarla ilgili hesaplanamaz durumların ortaya çıkmasına izin vermiyor. Çocukların var olması adeta zaman ve kontrol kaybına sebep oluyor.

Peki o zaman neden ortamlarda yapılan konuşmalarda ya da etkinliklerde çocuk bakılacak yerler ayarlanmaz?  Üniversitelerde ve iş yerlerinde; çocuklu öğrencilere, çalışanlara neden daha büyük kapsamda şanslar tanınmaz?

Bu da burada çok önem verdiğimiz fırsat eşitliğinin bir parçası ve özelliği değil midir? Çocukların çevrede rahatsızlık yarattığı düşüncesi yaygın olduğu sürece  çocuklu insanlar fırsat eşitiliğinden daima mahrum kalacaklardır.

“Biz ne yapabiliriz bu konuda?“diye düşünüyorsanız bir önerim var;

Burada yaşayan Türkiye kökenli insanlar olarak,  bizden buraya dair uyumlu yaşamamız isteniyorsa, bizim de buradaki topluma bir değeri geri getirmemiz gerekiyor. Akdeniz ülkelerine özgü olan, çocuklarımıza karşı davranış ve bakış açılarımızı muhakkak buradaki yaşama da katabiliriz.  Bu özellik bizde de var. Görüştüğünüz insanlara bunu göstermenizin verimli olacağını düşünüyorum.

Çünkü İsviçre’nin yaşam kalitesi oldukça yüksek iken, çocuklara karşı var olan olumsuz bakış açıları bu ülkenin olumsuz yönüdür.

Çocuklara karşı gösterdiğimiz ilgiyle, yaşadığımız mekanı daha kaliteli bir yer haline getirebiliriz

Etiketler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı