isviçreİsviçreKültür-Sanat

Şenay Gülten-Aslan ile müzik üzerine

2001 yılından bu yana İsviçre’de yaşayan Şenay Gülten -Aslan burada müzikal çalışmalar yürüten bir isim.

Türkiye’de başladığı müzikal faaliyetlerine burada da devam eden Şenay Gülten -Aslan ile müzikal çalışmaları üzerine konuştuk;

İlk olarak Türkiye’den geldiğiniz ortamı soralım size? Nasıl bir ortamdan geldiniz İsviçre’ye?

İstanbul da doğup büyüdüm ben. Müzik ve kültür alanındaki çalışmalarım ortaokul dönemlerime uzanıyor. Kuruluşundan itibaren, alternatif kültürel faaliyetler yürüten Tohum Kültür Merkezi’nin organizasyon ve etkinliklerinde yer aldım. Daha sonra uzun bir süre Ekonomi ve politika üzerine yayın yapan Dünya Gazetesi’nde çalıştım. 2001 yılından bu yana da politik bir mülteci olarak İsviçre’de yaşamaktayım.

 Müzikle ilk tanışmanız ne zaman oldu?

Çocukluğumdan beri müzik dinlemeyi ve şarkı söylemeyi seviyorum. Bu özelliğim arkadaş çevremde de biliniyordu. Muhabirlik yaptığım dönemde bir arkadaşım yeni kurulan bir müzik grubuna benden bahsetmiş. Onlar da benimle tanışmak istediler. Bir- iki provadan sonra grupla beraber çalışmaya başladım. Çalışmalar ilerleyip grubun müzikal yapısı oturmaya başladıkça, solist olarak yorum ve tarzımı geliştirmeye başladım. Müzik topluluğumuz daha sonraları “Güneş’e Türkü“ ismini aldı. Uzun yıllar Türkiye’nin birçok şehrinde ve yurt dışında konserler verdik. Güneş’e Türkü topluluğu olarak 1996 yılında “Yalın Bir Destan“ isimli bir albümümüz de yayınlandı. Albümdeki eserlerin birçoğu grubumuzun kendi çalışmalarından oluşuyordu. Daha sonra da yollarımız ayrıldı. Müzik topluluğu ile yollarımız ayrıldıktan sonra solist olarak önemli müzisyen arkadaşlar ile çalışmalarımız ve konserlerimiz oldu. Birçok müzisyen arkadaşımızın albümünde vokal olarak yer aldım.

Şenay Gülten -Aslan

Müziğe olan ilginizin kaynağı nedir? Müzikle ilgili herhangi bir eğitim aldınız mı?

Sanırım bu yalnızca benim özel ilgimle alakalı değil, insan yaşamının en ince ayrıntısına kadar giren ve yön veren bir sanat türünden bahsediyoruz. Nasıl ki sevinç, hüzün, coşku, aşk ve insan yaşantısındaki her türlü duygu müzikte karşılık bulabiliyorsa, benim de müziğe olan ilgimi bu duygularla açıklayabilirim. Akademik olarak müzik eğitimi almadım. Fakat yer aldığım topluluk ve özel çalışmalarda  beraber çalıştığımız birçok arkadaş Türkiye’de üst düzey çalışmalar yapan önemli müzik insanları idi. Gelişimimde onların çok önemli katkıları oldu

İsviçre’deki müzikal faaliyetlerinizden bahsedebilir misiniz biraz? Neler yapıyorsunuz burada?

İsviçre’ye geldiğim ilk günden itibaren eşim Savaş Aslan ile beraber birçok etkinlik ve konserde sahne aldık. Müzik severlerden çok güzel geri dönüşler oldu. İsviçre göçmen örgütlerinin organizasyonlarında, İsviçreli alternatif politik çevrelerin etkinliklerinde ve bazı İsviçreli müzik toplulukları ile özel projelerde yer aldık. Şu an aklıma gelenler bunlar. Bunların yanı sıra, gönül birliği yaptığımız arkadaşlar ile beraber oluşturduğumuz projeler de oldu burada. Bunlardan bazıları ‘’Aynı göğün ezgisi’’ ve ‘’Colours of Anatolia’’ isimli konserlerdi. Bu konserleri İsviçre’nin değişik şehir ve salonlarında canlı performans olarak sergiledik.

Burada müzikal çalışma yapmanın zorlukları neler? Sıkıntılar yaşıyor musunuz?

Göçmen kökenli biri olarak, yaptığımız müziğin türü itibari ile İsviçre’de profesyonel olarak hem müzikle uğraşıp hem de geçim sağlamak çok zor. Tabi böyle olunca çalışma hayatının yanında müziği de düşünmek zorunda kalıyorsunuz. İster istemez bunun getirdiği zorluklar oluyor tabi. Sanatsal çalışmaların hepsinde olduğu gibi müzikal çalışmaları yaparken de ona gereken özeni gösterip, yoğunlaştığınızda, duygusal bir bağ kurup karşılık bulabiliyorsunuz. Yaşadığımız en büyük sıkıntıyı bu şekilde tanımlayabilirim.

Şenay Gülten -AslanKorona süreci…Bu süreç çalışmalarınızı nasıl etkiliyor?

Bu süreç, özellikle müzik ya da sanatın diğer dalları ile uğraşıp geçimini bu yoldan elde eden sanatçı arkadaşları çok etkiledi. Bütün kültür-sanat faaliyetleri ve eğlence sektörü durmuş durumda. Sosyal devlet yapısı oturmuş olan İsviçre, sektörel olarak etkilenen bütün kurum ve kuruluşlara bazı yardım paketleri açıkladı. Bu yardım paketleri, krizden etkilenen kişilerin hayatlarını zor da olsa devam etmelerini sağlıyor.

Bu süreçte Türkiye’den de çok kötü haberler almaktayız. Hiçbir sosyal güvenceleri olmayan müzisyenler, konser salonlarının ve eğlence sektörünün kapalı olması sebebi ile geçim sıkıntısı yaşamaktalar. Kendileri için çok değerli olan enstrümanlarını satıp bir ay daha dayanmaya çalışanlar var. Ve tabi en kötüsü de hayatına son verenler… Türkiye’de hayatına son veren müzisyen sayısı tahmini olarak iki yüzün üzerinde. Sanatçıların örgütlenmeleri ve dayanışma ağları kurmaları çok önemli.

Herkes açısından sıkıntılı ve durağan geçen bu süreçte yeni müzikal üretimleriniz oldu mu?

Bu sürecin ilk başladığı dönemde virüsün sebep olduğu sıkıntıları yoğun yaşayıp atlattıktan ve toparlanma sürecinden sonra genel olarak çalışma hayatından pek kopmadım. Müzik yalnızca evde devam etmek zorunda kaldı. Eşimle kayıtlar yapıyoruz. Bazen sosyal medya hesapları üzerinden canlı yayınlara da katılıyoruz.

Son olarak, yeni çalışmalarınızdan bahsedebilir misiniz?

Öncelikle bu sürecin herkes açısından sağlıklı ve hızlı bir şekilde geçmesini diliyorum. Etkinliklerde ve konserlerde dostlarımızla yeniden buluşmak en büyük isteğimiz. Önümüzdeki süreçte birkaç eserden oluşan bir stüdyo çalışması projemiz var. Bu çalışmayı dijital müzik platformlarında da yayınlamak ve sizlerin beğenisine sunmak istiyoruz.

Etiketler

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı