Kültür-Sanat

Güzin Kar ile İsviçre sineması üzerine

Güzin Kar İsviçre’de tanınmış bir senarist, yönetmen ve roman yazarı.

5 yaşından bu yana  İsviçre’de yaşayan Güzin Kar, Zürich Üniversitesi’nde Alman dili ve Literatürü, Sinema ve Gazetecilik bölümlerini okudu. Kar,1990 yılından bu yana, İsviçre ve Almanya’da televizyon ve sinema prodüksiyonları için çalışıyor.

Sinemayla ilgili pratik çalışmalarını ve eğitimini zamanla daha da yoğunlaştıran Kar, 2000 yılında Almanya’da bulunan Ludwigsburg Film Akademisi’nden mezun oldu. Ağırlıklı olarak senaryo ve yönetmenlikle ilgili çalışmalar sürdüren Güzin Kar, son olarak 24 Ekim’den bu yana İsviçre sinemalarında gösterime giren ACHTUNG, FERTIG, WK! isimli komedi filminin senaryosunu yazdı.

Sekizinci filmi ACHTUNG, FERTIG, WK!’ ya imza atan Güzin Kar ile çalışmaları üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.

Ilk olarak “Neden Senaryo?“ diye soralım size.

Teknik bana göre değil ve ilgimi de çekmiyor doğrusu. Hikaye anlatmak daha çok bana göre.  Ben birşeyler anlatmak istiyorum.

Senaryo yazmada eğitimin önemi nedir sizce?

Senaryo konusunda iyi bir eğitim almak çok önemli. Okul bu konuda iyi bir temel veriyor. Hikaye anlatmayı belli bir yere kadar öğrenebilirsiniz ancak bunun için yetenek ve disiplin de gerekiyor. Okulun iyi yönü, istediğin hatayı yapabiliyorsun. Şu an fark ediyorum, bir çok şeyi okulda öğrendiğimiz için bana şu an daha kolay geliyor. Artık hata yapmaktan korkmuyorsun, belli bedeller ödüyorsun bunun için. Okul kocaman bir deney atölyesi çünkü.

Güzin Kar aynı zamanda bir roman yazarı. Bugüne kadar, ICH DICH AUCH, LEBEN IN HORMONIE isimli 2 romana imza atan Kar’ın kitapları İsviçre’de edebiyat eleştirmenleri tarafından olumlu notlar aldı. 3. romanı yolda olan Kar’ın aynı zamanda  HALT AUF VERLANGEN!“ isimli bir tiyatro eseri de mevcut.

Yazma yeteneğiniz nereden geliyor?

Bilmiyorum, ancak bu ilgi her zaman vardı. Televizyonun olmadığı dönemlerde, henüz

küçükken sürekli hikaye kitapları okuyorudum. İki şey hep ilgimi çekiyordu; birincisi hikayenin kendisi, ikincisi de yazarın nasıl yazdığı konusu. Masal okurken bile, birisinin bunun yazdığını biliyordum. Örneğin masallardaki cadılardan korkmuyordum. Biliyordum ki bu birisinin kurmacası, birisi bunu yazmış. Ve bunu nasıl yazdığını bilmek istiyordum.

7 ya da 8 yaşlarındayken, okurken beğendiğim cümleleri bir yere not alıyordum hep.

Yazma ilhamini nereden alıyorsunuz?

Her hikaye bir deneyim. Herkesin bakış açısı ve olan bitene verdiği değer farklı. Her hikaye bir buluş, bir düzmecedir aynı zamanda. Bu belgeseller için de geçerli. Ben sadece kurmaca yapıyorum ve “benim“ gerçeğimi anlatıyorum. Belgesel gibi bu budur, şu şudur değil. Ben benim gerçeklerimi anlatıyorum. Dostoyevski ya da Hitchcock’un gerçekleri benim çok ilgimi çekti. Bunlarda o kadar çok gerçeklilik var ki, anlatılanlar siyaset veya ekonomik sorunlardan daha gerçek. Yazılan hikayelerin her zaman toplumsal temelleri de vardır.

Film ya da kitap…Hangisi sizin daha öncelikli?

Benim için film her zaman en önemlisi. Kitap ya da film arasında seçim yapmam gerekiyorsa filmi seçerim çünkü film çok yönlü. Görüntü düzeni, ses düzeni, oyuncular, set… Dünyalar kurabiliyorum. Literatürü seviyorum ancak film dili apayrı bir dünya. Film herşeyi sunuyor.

2001 yılında ilk olarak LIEBER BRAD isimli televizyon filminin senaryosunu yazan Güzin Kar, çalışmalarına MEHR ALS NUR SEX (2002) , EIN VERLOCKENDES ANGEBOT (2005), DIE WILDEN HÜHNER (2006) isimli filmlerin senaryolarıyla devam etti. ALLES BLEIBT ANDERS (2006) ve FLIEGENDE FISCHE (2011) isimli fimlerin de senaryolarını yazan Kar, aynı zamanda bu filmlerin yönetmenliğini de yaptı.

Kar, son olarak yönetmenliğini Oliver Rihs’ın yaptığı ACHTUNG, FERTIG, WK! isimli filmin senaryosunu yazdı. Geçtiğimiz günlerde İsviçre sinemalarında gösterime giren bu film komedi türü özelliği taşıyor. İzleyiciler tarafından ilgiyle karşılanan film, İsviçre’nin askeri yapısına eğlenceli bir dille yaklaşıyor.

İsviçre basınında bu filmin Savunma Bakanı Ueli Maurer’in pek de hoşuna gitmediği çıktı…

(Gülerek) Evet, Federal Konsey Başkanı Ueli Maurer senaryoyu okumuş ve beğenmemiş. Hatta hiç biri beğenmemiş. Askeri konularla ilgili yaptığımız komediler pek hoşlarına gitmiyor.

2 gün boyunca askeri kışlada kaldım ve oradaki çocuklarla konuştum. Aslında orada filmde işlediğimizden çok daha fazlasının var olduğunu anlattılar bana. (gülüyor)

Esrar, alkol vs..tabii ki var. Birileri de bunu çok iyi biliyor ancak yokmuş gibi davranıyorlar ve bizim göstermemizden de rahatsız oluyorlar. Biz sanki askeriyeye karşıymış gibi gösterildik. Ancak komedi buna hiç bir zaman karşıt değil.

Senaryo ya da çekim aşamasında zorluklarınız oldu mu?

Oldu tabii ki. Örneğin yapımcı ve yönetmenim ile birlikte Bern’e Federal Askeri Dairesi’ne gittik. Orada gün boyunca askeri sözcü ile senaryoyu inceledik. Hayatımda bu kadar absürd birşey yaşamadım! İnsanın bir asker ile senaryo incelemesi çok tuhaf doğrusu. Bu durum zamanla daha da komik hale geldi. Ben boy olarak kısayım biraz, askeri sözcü hanım ise çok uzun, yapılı ve güçlüydü. Gün boyunca süren görüşme sırasında ben küçüldükçe o büyüdü (gülüyor). Sürekli bana “Bu niye böyle?“ diye soruyordu. Ben de “Bilmiyorum, öyle işte“ şeklinde karşılık veriyordum. O da “Hayır, bu böyle olmaz“ diyordu sürekli. Görüşme sonunda istediğimiz panzer, mühimmat ve mekan desteğini alamadan çıktık oradan.

Neden desteklemediler sizce?

Daha önce yapılan “Achtung, Fertıg, Charlie“ isimli filmden sonra büyük sorunlar yaşanmış. Bu film yüzünden askeri birimde birileri işinden olmuş. Aynı şeylerin olmasından korktukları için hiçbir şekilde desteklemediler. Ancak bizim anlattıklarımız o kadar da kötü değildi. (gülüyor)

İşlediğiniz konu sizce tabu olarak mı görülüyor?

Sanmıyorum. Avrupa ve İsviçre’de daha çok ahlak gibi konular tabu. Siyasi tabular yok pek. Siyasi filmler zaten yapılmıyor. Örneğin çocuk şiddeti işlenmez filmlerde. Çünkü çocukların görmesinden ve örnek almasından korkulur.

Filmleriniz ve kitaplarınız genellikle komedi içerikli. Neden komedi?

Bence bu şekilde gerçekten daha çok şey yapılabilinir. İstediğin herşeyi kimseyi kızdırmadan anlatabilirsin. Bir çoğu fark ediyor, ancak kendileri de gülüyor. Bana göre çok da radikal bir ifade şekli bu. Çok sevdiğim tartışma kültürüyle de bağlantılı zaten. İsviçre’de kimse tartışmayı pek sevmez. Komedyenleri de sevmiyorlar zaten. Ağzına kadar dolu bir sinema salonunun gülmesi benim çok hoşuma gidiyor.

Hikayeler nasıl çıkıyor ortaya?

Yaşam duygusundan ortaya çıkan şeyler. Üzerinde uzun uzun düşündüğüm şeyler değil. İyi bir gözemci olduğumu söyleyebilirim.

İsviçre mizahını nasıl buluyorsunuz?

(Gülerek) Kötü…

Güzin Kar zamanın bir kısmını Almanya’da, Berlin’de geçiriyor. Orada da film ve senaryo çalışmalarıyla meşgul olan Kar’a İsviçre film endüstrisini nasıl bulduğunu soruyoruz.

İyi buluyorum, çok özgürüz hala. Özgürlük küçülüyor ama var hala. İsviçre’de film yapılıyor diyebilirim.

Almanya’da durum nasıl?

İsviçre’deki mümkün olan konular, Almanya da artık mümkün değil. Ahlak konuları örneğin Almanya’da çok da sıkı kurallara tabii. Bu durum son 5 yılda çok sertleşti. Artık sinemaya giden de çok az. İnsanlar ya DVD alıyorlar ya televizyondan ya da internetten izliyorlar filmleri. Bu değişimden sonra film branşında da herşey çok daha zorlaştı, çünkü bir çok yazar ve yönetmen işsiz kaldı. Kalanlar ise baskı altında çalışıyorlar. Almanya’da film branşı tamamen çöktü diyebilirim. Çok az film yapılıyor.

İsviçrelillerle yaptığınız çalışmalarada kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz? Göçmen ya da İsviçreli?

Kendimi göçmen olarak tanımlamıyorum pek. İsviçreli olarak tanımlıyorum. Bu birilerini rahatsız ediyor. Birilerinin bundan rahatsız olması beni sevindiriyor. Ben çok güzel ve yetkin bir şekilde İsviçre hakkında filmler yapabiliyorum.

Her zaman şunu diyorum; “Ben, İsviçreliyim ama sadece İsviçreli değilim. İçimde farklı olan başka şeyler de var ve bunlar iyi şeyler.“ Biri bana “Sen İsviçre hakkında yeterli bilgi veremezsin“ dediğinde, ben ona “Hayır çok iyi bilgi verebilirim. Ben burada büyüdüm, sen ne biliyorsan ben de onu biliyorum.“diyorum.

Bunu kimlerle tartışıyorsunuz?

Komik olan şey de bu işte. Bu konuları beklendiği gibi Sağ görüşlülerle değil, daha çok Sol görüşlü insanlarla tartışıyorum. Bence Isviçre’deki ırkçılık çok ilginç. Burda çok gizli bir ırkçılık mevcut. SVP fikrini açık açık belirtiyor bir şeklide, en azından bu tehlikeyi görebiliyorsun. Ancak Sol’un ırkçılığı beni daha çok rahatsız ve sinir ediyor.

Örnek vereyim; Bir yemek davetinde, 3 saat boyunca aynı masada birlikte oturduğumuz Sol partili bir siyasetçi bana yemek boyunca “Sen Almanca anlıyor musun?“ şeklinde soruyordu. Sürekli İsviçre Almancası konuştuğumuz halde, artık bu şekilde soru sormamasını istedim ondan. (gülüyor) Yani kafalarda değişen birşey yok.

Bir başka şey de, Anti-ırkçılık söyleşileri olduğunda beni çağırmaları. Buna karşılık olarak;  “Pardon ama ırkçılık sadece göçmenlerin sorunu değil ki. Iırkçılık daha çok siz İsviçrelilerin sorunu, bu sorun sadece göçmenlerin omuzlarına yüklenmemeli, bunu kendiniz çözün.“ diyorum. Film konuşulacaksa beni çağırın geleyim dediğimde “Ama o konuda zaten çok insanımız var“ diyorlar. Böyle akşamlara beni davet etmedikleri için onları da ben çok eleştirdim.

Sağ partilerin web sitelerinde sürekli “Göçmenler Almanca dilini öğrenmeli“ şeklinde yazıyor. Ben her zaman onların yazılarını düzeltiyorum, sürekli hatalar var. Kendileri Almanca bilmiyor (gülüyor). Bir parti içinde siyaset yapmıyorum ancak kendi duruşum ve kitaplarım ile yapıyorum birşeyler. Çatışmayı seviyorum, bu hoşuma gidiyor.

Zamanla Türkçe de yazmak ve yönetmek ister misiniz?

Evet, hem de çok istiyorum bunu. Şu an Almanya’da bir film için hazırlıklarımız var. Biri Türk biri de Alman olmak üzere iki başrol oyuncumuz var. İkisi de orada büyümüş ancak farklı yaşıyorlar ve herşeyi farklı görüyorlar.

Göçmenlerin İsviçre sinemasında temsili nasıl sizce?

İsviçre’de göçmenler dışındaki konularda sürekli İsviçreli oyuncular kullanılıyor. Aşk hikayesi bile olsa ikisi de isviçreli… Neden biri göçmen değil ki? Aşk hikayesinin milliyeti yoktur ki ve illa da İsviçreli olması gerekli değil ki…İnsanlar renkli ve değişik yüzler görmeliler. Sadece ırkçılık konusu olduğunda hemen bir siyahi bulunuyor. Yoksa hiç göremezsiniz.

Biz şimdi ACHTUNG, FERTIG, WK! da bir tane siyahi oyuncuya yer verdik. Kendisi İsviçre Almancası konuşuyor. Adam bir siyahi oynamıyor, sıradan bir askeri oynuyor. Ben bunu istiyorum işte.

Yeni projeleriniz var mı?

Evet, yeni bir roman yazıyorum. 3. kitabım olacak bu ve ilkbaharda yayımlanacak. Bunun yanısıra bir kaç tane kısa film çekiyorum. Kısa kısa, güzel filmler. Herşeyi kendim finanse ediyorum, çünkü içeriğe dair herşeyi kendim belirlemek istiyorum. Daha sonra bir sinema filmi var sırada.

Son olarak “Hedefiniz nedir?“ diye soralım size

Şu an severek film yapıyorum, kitaplar yazıyorum ama 10 yıl sonra bunlar bana hala mutluluk verir mi onu bilmiyorum. (gülerek) Mutlu olmak istiyorum sadece. Sonuçta herkes kendi mutluluğunu arar.

 

Etiketler

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı