Meral Acar

Çocuğunuz pasif olmasın

derya ozgul, www.haberpodium.ch,isvicre'de is kurma, isvicre'de evlenme, Isvicre'e oturum hakki, isvicre'de iltica, isvicre egitim sistemi, www.haberpodium.ch. İsviçre gündemi, haberpodium, isvicre vatandasligi, isvicre haberleri, isvicre gezi rehberi, isvicre'de nereler gezilir, isvicre'de corona virus

Dr. Meral Acar

Çocuk, ergen ve aile psikoloğu

acarmeral@googlemail.com

 

 

Çocuk daha doğduğu andan itibaren dış dünya ile ağlayarak ilk iletişimine başlamış olur. Daha sonrasında da dokunma duyusu ile iletişim dünyasını keşfetmeye devam eder. Zamanla çocukta dil ve zeka gelişimi ile beraber düşünce ve kendini ifade etme yeteneği de gelişir. Artık çocuk iletişim dünyasında tecrübelerini yapar, bunu yaparken de en çok da yakın çevresini, anne ve babasını kendine örnek alır. Böylece nelerin doğru nelerin yalnış olduğu öngörüleriyle ile birlikte kendi duygu ve düşüncelerini de geliştirir.  Çevresini iyi tanıyabilen, değerlendirebilen çocuk kendi duygu ve düşüncelerini de iyi bir şekilde analiz edip, kendini geliştirebilir. Bu da onun öz güveninin oluşumunda önemli bir adımdır.

Kendi doğrularını ve yanlışlarını iyi ayırdedebilen çocuk, duygularını kontrol etmeyi de başarabilir. Çocuğun ailede edindiği tecrübeler bu bakımdan önemlidir. Ailede yaşanılan olumlu ya da olumsuz durumlar çocuğa anlatılabilinmelidir.  Belirsizlik, kaygı ve korku olan bir aile ortamında çocuk da kaygılı ve kendini huzursuz hissedecektir.

Türkiye`den Gelişim Psikolojisi’nde uzmanlığımı yapmak üzere Almanya`da görevlendirilmiş bir araştırmacı olarak ilk gözlemlediğim bir davranışı sizlerle paylaşmak istiyorum. Bahsettiğim davranış, yetişkinlerin çocuklarla konuşurken eğilip çocuklarla aynı göz hizasında konuşmalarıydı.

Bizim toplumumuzda büyükler genellikle çocuklara yukarıdan bakarak onlara birşeyler öğretmeyi uygun bulurlar. “Ben büyüğüm sen küçüksün“ mesajı vererek araya hep mesafe koyarız. Ondan sonra da “çocuğumuz bizi iyi dinler ve iyi öğrenir“ şeklinde düşünürüz.

Buralarda çocuklara verilmek istenen mesajlarda ise, önce aradaki mesafe kaldırılarak aynı göz seviyesinde olunur, daha sonra da çocuklarla iletişime geçilir. “Ben senden büyüğüm, ben sana birşeyler öğreteceğim“  yerine, “Seninle aynı seviyede seni dinlemeye hazırım, seninle şimdi konuşabiliriz“ mesajı verilir. Yani çocuk adam yerine konulur!

Çocuklarımızla iletişime geçmek için gerekli ortam sağlanmadan onlardan birşeyler beklemek ne kadar gerçekçi olur? Çocuklarımızın adam yerine konulmaları demek, koşulsuz sevgi ile onlara değer verdiğimizi, onların bize söyleyeceklerinin önemli olduğunu, yani onların bizim için önemli olduğunu ortaya koyuyoruz.

Peki çocuklarımızın özgüveninin gelişmesi için neler yapabiliriz ?

Öncelikle çocuklarımızın neleri yapabileceğini tanıyıp onları ona göre cesaretlendirebiliriz. Bununla birlikte başladıkları işleri bitirmelerini, kendi sınırlarını tanımalarını sağlayabiliriz.

“Yaparak ve yaşayarak“’ ı herzaman için en etkili öğrenme metodu olarak kabul ediyoruz. Gereksiz kısıtlamalardan uzak, çocukların doğal olarak getirdikleri araştırma ve öğrenme yetenlerini kullanmalarına izin vererek buna yol verebiliriz. “Aman üstünü kirletme çocuğum!“ türünden söylemlerle sınırlar getirmeden onlara en büyük iyiliği yapmış oluruz aslında. Sonuçta kirlenen kıyafetler çamaşır makinasında yıkanabilir.

Çocuklarınızla parka ya da ormana yürüyüşe çıktığınızda, onların oralarda ya solucan ve salyangozlarla ya da dal ve kozalaklarla kendilerine birer oyun kuracaklarını görecekesiniz. Onların evde televizyon karşısında oturan çocuklar olması yerine, doğa ile iç içe keşifler yapan, maceralar peşinde koşan çocuklar olmasına izin verin.

Çocuklarda ve gençlerde özgüvenin gelişmesi uzun bir süreçtir. Özgüven ancak onlara sevgi ve saygı çerçevesinde değer verilerek, güvenli bir aile ortamı sunulmasına özen gösterilerek, onları yapıcı ve yönlendirici olmaya gayret edilerek gelişir.

Etiketler

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı