Ekonomiİsviçreisviçre

Bir başarı hikayesi; Zeynel Demir

Zeynel Demir’in, tesadüfi bir diyalogla temelini attığı işletmesi şu an yıllık 30 milyon frank gibi bir ciroya erişmiş durumda.

“Winterthur’da, Töss’te bir market vardı. Lütfü Cebecioğlu isimli biri çalıştırıyordu burayı. Ben ondan birkaç kez kuzu eti almıştım. Son gidişimde bana; “Gel burayı sana vereyim“ dedi. Ben de; “Bu benim hiç anlamadığım bir alan, yapamam. Hem sen beni burada üçüncü kezdir görüyorsun, neden bir başkası değil de ben?“ diye sordum. O da bana; “Senin yıldızın bana şirin geldi. Güler yüzlüsün. Bu işi becerebileceğine inanıyorum” dedi.

Zeynel Demir’in, tesadüfi olarak bu diyalogla temelini atmaya başladığı işletmesi şu an yıllık 30 milyon frank gibi bir ciroya erişmiş durumda. Sıfırdan başladığı işi bugün Holding seviyesine eriştiren Zeynel Demir’in başarı hikayesi, kısa sürede herkesin dikkatini çekti.

Bugün, İsviçre’de yaşayan ve ender nitelikte görülen başarılı göçmen kökenli girişimcilerden biri olan Zeynel Demir, İsviçre medyasında; “Dönerin İmparatoru“, “Döner Kralı“ olarak yer ediniyor. İsviçre’de artık Royal Döner’in ya da Zeynel Demir’in ismini duymayan yok gibi. Öyle ki, bir zamanlar Sulzer ya da Rieter ismiyle anılan Winterthur şehri şimdi Royal Döner AG ile anılır oldu. Şu an yaklaşık 100 kişiye çalışma olanağı sağlayan firma, 2 yıl önce temeli atılan yeni yerleşkesinde, yeniliklerle birlikte büyümeye devam ediyor.

1987 yılından bu yana İsviçre’de yaşayan Zeynel Demir ile İsviçre’deki yaşamı ve ticari başarıları üzerine konuştuk. Demir, ilk olarak İsviçre’ye gelişini anlatıyor;

“1987 yılında Winterthur’da iltica başvurusunda bulundum ve iki hafta kadar bir kampta kaldım. Sonra da, bir arkadaşımın vesilesi ile İsviçrelilerle birlikte bir WG (toplu yaşam yeri) evinde yaşamaya başladım. Burada 6 yıl kaldım. Bu dönemde iltica prosedürleriyle uğraşmam gerektiği için 1,5- 2 yıl kadar çalışamadım. O dönem ilginç şeyler oldu. İltica başvurumdan 7-8 ay kadar sonra İzmit’in Kandıra ilçesinin karakoluna bir baskın olmuş. Dönemin valisi olay sonrasında Milliyet gazetesine 3 gün üst üste açıklama yapmış ve benim adımı vermiş. Açıklama; “Zeynel Demir Suriye tarafından grubuyla gelerek buradaki karakolu bastı ve geri Suriye’ye gitti.“ şeklinde.  O zamanlar “2000’e Doğru“ isimli bir dergi vardı. Burada benimle bu konu hakkında röportaj yaptılar. Isvicre haberleri, Isvicre gündemi, www.haberpodium.chDurumu onlara anlattım. O tarihte ben buraydım ve iltica prosedürüm devam ediyordu. Valinin yaptığı açıklamalar doğru değildi. Daha sonra buradaki arkadaşlarım bu durumu iltica davama bakan kuruma bildirdiğim takdirde oturumumu daha çabuk alabileceğimi söylediler. Ben de öyle yaptım ve gazetede hakkımda çıkan kupürleri onlara gönderdim. Bir süre sonra ilginç bir cevap geldi iltica kurumundan. Bana; “Sen burada olduğun halde Türkiye’de eylem oluyor ve yetkililer bu eylemi senin yaptığını söylüyorlar. Bizim kriterlerimize göre, bu senin bir terör eylemi gerçekleştiğin anlamına geliyor.” dediler. İltica davam bu tartışmaların gölgesinde 10 yıl sürdü. Avukatlarımın duruma birçok kereler müdahale etmelerine rağmen hiçbir şey değişmedi. Baktım iş hayatımda sürekli önüme çıkıyor ve sorun yaşıyorum hep. Bu sorunları çözmek için davama bakan komisyondan bir randevu isteyip; “Size gelip kendimi anlatmak istiyorum“dedim. Gittim, 12 kişilik bir heyetin karşısında konuşup, durumumu anlattım. O görüşmeden 1,5-2 ay kadar sonra da oturumumu verdiler.

 Türkiye’deyken ne yapıyordunuz?

Türkiye’deyken liseyi bitirmiştim ve üniversite imtihanlarına girmiştim. O sıra öğretmenlik yapmak için Eğitim Enstitüsünü kazanmıştım ama o dönemki politik süreçten dolayı devam etmemiştim.

İsviçre’ye gelişiniz nasıl oldu peki?

Avrupa’ya sağlıksal nedenlerden dolayı gelmiştim. Türkiye’den çıktığımda ilk olarak Yunanistan’a geldim ve orada 2 yıl kaldım.  Burada sağlık sorunlarımdan dolayı bir dizi ameliyat geçirdim. Sağlık sorunlarımın devam etmesi üzerine bu kez de Almanya’ya, Aachen’da bulunan bir hastaneye gittim ve burada yeniden ameliyat oldum. Biraz iyi olunca geri Türkiye’ye dönmek istedim. Ama o sırada burada olan musahibim Hüseyin Sevinç beni İsviçre’de kalmam konusunda ikna etti.

Geldiğiniz dönemde ortam nasıldı burada?

Ortam gayet iyiydi o dönemlerde. Ayrımcılık, ırkçılık pek yoktu. Yabancılara yönelik bir ilgi vardı. Buraya geldikten 2 hafta sonra İsviçrelilerle eve çıkmam bunun en güzel ifadesidir. Her şeyimizle ilgilendiler, yardımcı oldular, dili öğrettiler, iş bulmaya çalıştılar.

Örneğin ailemle görüşemiyordum, onlara davetiye gönderip buraya getirdiler. Benim için buradan kalkıp anne-babamı görmeye gittiler. Aramızda çok iyi bağ oluştu.

Onlarla görüşüyor musunuz hala?

Evet, bir kısmıyla ilişkimiz var hala. Görüşür, konuşuruz.

Döner sektörüne girişinize gelelim…

İlticacı statüsü taşıdığım 10 yıllık süre içinde birçok yerde çalıştım. İlk olarak Lindenberg’de bulunan bir hastanede yardımcı aşçı olarak işe başladım. Burada çalışmaya başlamamın ikinci haftasında apandisitim patladı ve ameliyat olmak zorunda kaldım. Prosedürü bilmediğim için Winterthur Hastanesi’nde ameliyatımı oldum. Lindenberg Hastanesi’ndeki yöneticiler Winterthur Hastanesi’nde ameliyat olmama pek sıcak bakmadılar. İyileşip yeniden çalışmaya gittiğimde, artık orada çalışamayacağımı söylediler bana. Deneme süresinde hasta olduğum gerekçesiyle işime son verdiler. Daha sonra Kemptthal’de bulunan Mövenpick’te 6-7 ay kadar çalıştım. Orada bulaşık yıkıyordum. O dönem aylıklar düşüktü ama geçinebiliyorduk. 1900 frank kadar bir maaş veriyorlardı bize.

Isvicre haberleri, Isvicre gündemi, www.haberpodium.ch

Sonra baktım bu parayla geçinemiyorum, çalışma koşulları da ağırlaşmaya başladı, çıktım oradan. Bir arkadaşım Oerlikon’da bir inşaat firmasında, izolasyon işlerinde çalışıyordu. Ona iş aradığımı söyledim. Bana; “ Gel, birlikte çalışalım. Firma sahiplerinden ikisi ile ben çalışıyorum sadece. Gel, 2 patron 2 işçi şeklinde çalışalım burada“dedi. Orada 5,5 yıl kadar çalıştım. O sıra Winterthur’da, Töss’te bir market vardı. Lütfü Cebecioğlu isimli biri çalıştırıyordu burayı. Erzincanlıydı kendisi. Ben ondan bir kaç kez kuzu eti almıştım. Son gidişimde bana; “Gel burayı sana vereyim, sen işlet”dedi. Ben de şaşkınlıkla; “Bu benim anlamadığım bir alan, yapamam, ne kasaplıktan ne marketçilikten ne de döner işinden anlarım.“dedim. O da; “Sedef hastalığım ve sağlık sorunlarım var. Bundan dolayı insanlar gelmiyor bana. Müşteri kaçırıyorum hep. Çocuklarda mesleklerini yaptılar, gelmiyorlar buraya artık“ dedi. Ben de ona;“Sen beni üçüncü kezdir görüyorsun burada. Neden başka biri değil de ben?“diye sordum. O zaman bana; “Senin yıldızın bana şirin geldi. Güler yüzlüsün, bu işi becerebileceğine inanıyorum“dedi. Ona; “Peki bu işi nasıl yapacağım?”diye sordum, bana; “Öğretirim sana”dedi. Sonra para meselesini sordum; “Kazanırsan parayı verirsin, kazanamazsan da ana sütü gibi helal olsun sana. Senden hiçbir hak istemiyorum, kağıt-kürek, hiçbir şey de yapmıyorum.“dedi.

Bu görüşmeden sonra başladım oraya. Sağ olsun Lütfü Cebecioğlu, söz verdiği gibi iki yıl kadar yardım etti, öğretti bana. O dönem sosyal çevre çok iyiydi, çok alışverişe gelen vardı bize. Fiyatlar da uygundu.

Hafta sonları kimi zaman 5-6 kasap çalıştırıyorduk. Burada yavaş yavaş, kendimiz için döner yapmaya da başladık.

İsviçre’de dönerin yükselişe geçmesi

O sıralar Mövenpickler Türk haftası gibi etkinliler yapıyordu burada. Bu bütün ay sürüyordu ama. Mövenpicklere de döner vermeye başlamıştık artık. Biz hazırlayıp veriyorduk, kendileri de makinaya takip sunuyorlardı. O zamanlar Almanya’da döner piyasası gelişmişti. Almanya’ya gidip  görenler sonra da burada imbis yerleri açmaya başladılar. Bu kesim yavaş yavaş bize gelmeye başladı. Dışardan gelen taleplerle, zorunlu olarak döner yapmaya başladık. Döner işine düşünerek planlanarak girmedik yani.

İlk döneri ne zaman yaptınız?

İlk olarak 1994 yılında başladık dönere. 6 kişiydik o zaman. Baktım işimizin çoğu döner üzerinden yürüyor, daha büyük bir yer bulduk ve orada devam ettik. 1996’dan 1999’a kadar bir mezbahanede yaptık bu işi. 1999’da da bir önceki yerimiz olan Migros’un binasına taşındık. Burada 4 bin metrekarelik bir alanı kullanıyorduk. Aradan geçen 5 yılda çok büyüdü işler. 1996’dan 2000’e kadar olan yıllarda, büyüme oranımız yıllık olarak % 30-35’ti. Şimdiki büyüme oranımız ise yıllık % 10 civarında. Şu aşamada 12 çeşit dönerden oluşan, farklı kilolarda 200 ayrı ürünümüz var.

Bu durumda İsviçre’ye döneri Zeynel Demir tanıttı diyebilir miyiz?

Aslında bu sektörde ilk değildik, bizden önce yapanlar vardı. Festlerde satıyorlardı döneri. Onların döneri Türkiye’de yapılan dönerlere benziyordu, sığır eti kullanıyorlardı.

Isvicre haberleri, Isvicre gündemi, www.haberpodium.ch

Döneri keserken hep kan akıyor, ortaya hoş olmayan görüntüler çıkıyordu. Çok ağır baharat kullandıkları için kokuyordu et. Onun için İsviçreliler kolay kolay dönercilere, “etrafı kokutuyor“gerekçesiyle yer vermiyorlardı. İsviçre açısından benim yaptığım en iyi şey, buranın yemek kültürüne uygun bir tat sunmak oldu. Eti özel olarak seçiyorduk mesela. Sığır eti ya da kuzu eti hemen hemen hiç yoktu bizde. İsviçre yemek kültüründe çoğunlukla tavuk ve dana tüketiliyor. Yani, bulunduğunuz bölgenin ağız tadını, ne tüketildiğini de bilmeniz, buna göre adım atmanız önemli. Bir dönem hindi yaptık mesela. Bedava vermemize rağmen hiç kimse satamadı. Ama Almanya’da yapılan dönerlerin %90’ında hindi eti kullanılıyor. Ürünlerimiz İsviçre’nin damak tadına göre olunca ve etin görüntüsü değişince insanlar bize yönelmeye başladılar.

Isvicre haberleri, Isvicre gündemi, www.haberpodium.ch

Öte yanda İsviçre’deki kitle Almanya’daki gibi değil. 12 Eylül sonrasında yaşanan iltica dalgasından etkilenen bir ülke burası.

O dönem ve sonrasında gelenlerin hemen hemen hepsi sol gelenekten gelen insanlardı. Bunun da gelişmemize önemli avantajları oldu. O günden bu yana, döner piyasasında esas olarak Türkiyeliler var.

2 yıl önce size ait olan yeni binanıza geçtiniz. Burası ne tür avantajlar sunuyor size?

Daha önce de belirttiğim gibi ilk başladığımız zamanlardaki kazancımız bugünkünden daha iyiydi. Firma büyüdükçe giderlerimiz çoğalıp kazancımız azaldı çünkü. Büyüdükçe yatırım yapmak zorunda kaldık. Öte yandan prestij meselesi de söz konusu. Bu binayı yapmamız çok da kolay olmadı aslında. Şu an en ağır koşullarda, bıçak sırtında gidiyoruz diyebilirim. Burayı yapmak için başvuru yaptığımızda, Credit Suisse’ten Zürich bölgesinin kredi bölümü sorumlusu geldi. O geldiğinde henüz kredi almamıştık. Toprak çıkarılmış, binanın temeli atılmaya başlanmıştı. Gelip gördü, “Burası mı?”diye sordu. “Ben o kadar zamandır bu işi yapıyorum, hayatımda ilk defa böyle bir şeyle karşılaşıyorum. Sizde ne cesaret var. Siz daha kredi sözleşmesi bile yapmamışsınız, kimse size kredi sözü bile vermemiş ama siz binaya başlamışsınız.“dedi. Ben de ona; “Bankaların bize verdikleri sözler yerine getirilmedi. Belki yabancı olmamızdan, belki de bize duyulan güvensizlikten kaynaklıdır bu. Şu anda faizler %1 civarında iken siz bize %4,5 gibi bir faiz oranından bahsediyorsunuz. Bu da bize karşı duyduğunuz güvensizliği ifade ediyor.“ dedim. Daha sonra da Raiffeisen ile anlaşıp öyle devam ettik.

Isvicre haberleri, Isvicre gündemi, www.haberpodium.ch

Aslında amaçladığımız şey, illa da dönere uygun bir yer olsun değildi.  Eski yerimizde sorunlar vardı. Mesela 3 kata bölünmüştü çalışma alanımız. Asansörler bozuluyordu sık sık. Yerler zedelenmiş, tamir edilmesi gerekiyor, bina sahipleri bütçeleri olmadığı için gerekli yenilikleri yapmıyorlardı. Yerlerden dolayı sürekli sağlık polisi geliyordu oraya. Sadece yerleri yapmamız bize 3,5 – 4 milyon franka mal olacaktı. Çünkü yerleri tamamen kazıyıp özel bir çalışma yapmamız gerekiyordu. Benzer özelliklerde bir yer bulamadığımız için yeni bir satın alıp yapmak bizim için bir zorunluluk haline geldi. Yaparken de hepsinin bir arada olması, fazla indir-bindir olmaması önemliydi. Buradaki çalışma sisteminde tekniğe biraz daha fazla ağırlık verdik. Çalışan arkadaşların bedensel olarak daha rahat çalışabilecekleri bir ortam göz önünde bulundurduk. Mesela eskiden her ay 8-10 arkadaşımız hasta olur, rapor alırdı. Bunu yıla vurduğunuzda çok büyük giderler ortaya çıkıyordu. “Biz sizin sağlık giderlerini ödeyemiyoruz.“diye hastalık sigortaları bizi attılar.

“Siz bize 10 veriyorsanız biz sizin için 300 ödüyoruz. Bizi zarara uğratıyorsunuz.“ diyorlardı bize. Şu anki çalışma ortamında hastalık durumları azaldı. Çalışanlar dondurucuya girmiyorlar artık. İstenen ürünü dondurucudan robot alıp getiriyor.

Bu bina ne kadara mal oldu size?

Daha önce yapılan hesap 28 milyon franktı. Banka ile de bu şekilde anlaşmıştık. Ancak inşaat başladıktan sonra bu meblağ arttı ve sonuçta burası bize 34,5 milyon franka mal oldu.

İsviçre döner piyasanın %60’ını elinizde mi tutuyorsunuz hala?

Isvicre haberleri, Isvicre gündemi, www.haberpodium.ch

Eskiden %60’tı evet. Ancak biz bu inşaata başladıktan sonra yeni bir iş stratejisi uyguladık ve sağlam müşterilerimizi elimizde tuttuk. Ödemelerini az yapan ya da ödemelerinde sorun çıkaran yaklaşık 200 müşterimizi dışarıya verdik. Bunu bilinçli olarak yaptık. Yeni açılan yerlere eskiden destek sunabiliyorduk, ancak bu inşaat süreci nedeniyle destek sunacak maddi gücümüz şimdilik yok. Geçmişte yardım edebileceğimiz kadar herkese yardım ettik. Yardım ettiklerimiz de, sağ olsunlar bizimle çalıştılar, bizi desteklediler. Karşılıklı destek ve yardımlarla herşey daha güzel ve anlamlı.

Yeni açılan yerler çok mu?

Yeni açılan yerler eskisi kadar çok değil artık. Eskiden 50 yer açılırken şimdi 10 yer açılıyor. Büyüme oranımızın %30’lardan %10’lara düşmesinin sebebi biraz da budur. Şu anki büyüme oranı daha çok yeni yerlerin açılması ile değil, eski yerlerin, yaptıkları yeniliklerle ürünlerini daha iyi satmaya başlamaları ya da yerlerin el değiştirmesiyle ilgili. Son dönemlerde 5 kilo ya da 10 kilo satan yerlerin çoğu kapandı. Yenlikler yapan, müşterisini tutabilen yerlerin satışları yükseliyor.

Döner sektöründeki gidişatı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Döner sektörü istediğimiz düzeyde olmasa da yavaş yavaş oturuyor ve bu alanda insanlar gereken yenilikleri yapıyorlar. Kendi başına markalaşan yerler bile var şimdi. Bu çok önemli. Daha iyi, daha temiz, daha kaliteli hizmetin sonucudur bunlar. Artık genç ve eğitimli bir nesil geliyor bu alana. Gençler daha farklı bakıyorlar bu işe. Oğlu işyerini babasından devraldığında hemen başka bir konsept uygulamaya başlıyor. İşyerinin içinde küçük dekoratif değişikler yapıp yeni menüler getiriyor. Tüketiciler için daha cazip ve çekici hale geliyor mekan.

Isvicre haberleri, Isvicre gündemi, www.haberpodium.chBu sektörde siz kendinizi 10 yıl sonrasına nasıl hazırlıyorsunuz?

Ben kendi adıma birşey yapmak istemiyorum doğrusu. Çok çalıştım, çok emek verdim, yenilikler getirdim. Öngörüm; birileri mutlaka bu işi kurup başına geçecek. Bir McDonalds gibi, bir Burger King gibi büyüyecek bu iş. Böyle bir sistem kurulacak ilerde. Belki bugün buna yatırımcılar el atmıyor, henüz oturmayan şeyler var ama ilerde mutlaka olacak. Döner sektörüne sahip çıkmamız gerekiyor. Eğer bizler sahip çıkmazsak başka firmalar sektörü yutar. Brezelkönig buna en iyi örnektir. Her yerde şubeler açtılar, sonuçta hepsini Migros satın aldı. Migros gibi devler şu anda bunun alt yapısını hazırlıyorlar.  Prodega’nın donmuş döner satmaya başlaması gibi. Bize hitap etmeseler de bu sektöre girmek istediklerini belli ediyorlar.

Döner üretiminde bir robot üzerine çalışıyordunuz? Gelinen aşama nedir?

Şu an bu robotu kullanmıyoruz. Bazı sorunlar çıktı. Ancak bununla ilgili çalışmalarımız devam ediyor. Şu ana kadar yaptığımız çalışmalardan çok iyi deneyimler edindik. İstediğimiz özelliklerde robotu başka bir firma ile yapacağız. İlerleyen günlerde bu robot sistemini mutlaka kullanacağız.

Royal Döner Vakfı

isvicre royal döner egitim vakfi- www.haberpodium.ch

Biraz da Royal Döner Vakfı’nı konuşalım…

Royal Döner Vakfı, daha çok Türkiye’de yaşayan ve eğitimden yoksun olan öğrencilere burs veriyor. Bu vakfı kurmadan önce de yardım ediyorduk çocuklara. Sonra dedik bir vakıf kuralım, kültürel ve eğitimsel çalışmalarımızı bu vakıf ile resmileştirelim. Bu vakıf için çalışanlar düşünmüştük. Ancak gelirimiz buna yetmedi. Vakfın şu ana kadarki geliri, ben ve burada çalışan arkadaşlarımızın her ay verdiği 10, 20 ya da 30 franklık desteklerden oluşuyor. Gelen paralar, her ay 80 öğrencimize eğitim bursu olarak gidiyor. Bir ara bu sayı 190’lara kadar çıkmıştı. Ancak ekonomik durumumuz pek el vermediği için ancak 80 öğrenciye yardım edebiliyoruz.  Keşke durumumuz olsa da daha fazla çocuğumuzu okutabilsek.

İhtiyaç sahibi öğrencileri nasıl buluyorsunuz?

İnternet sitemiz üzerinden bize müracaat ediyorlar. Biz buradan onları kimlere gitmeleri gerektiği konusunda yönlendiriyoruz. Bu o kadar iyi bir proje ki, ihtiyaç sahibi olan çocuklarımızın destek alması için, Türkiye’den öğretmen arkadaşlarımız da çalışmalar yürütüyor. Bu öğretmenler bizim için gönüllü çalışıyorlar. Hatta kendi bütçeleri ile köylere gidip ihtiyaç sahipleri ile bire bir tanışıp, konuşuyorlar, aileleri ve yaşadıkları çevreyi görüyorlar. Yardımların yapılıp yapılmayacağına bu öğretmen arkadaşlarımız karar veriyor.

Vakıf sadece eğitim konusunda mı çalışmalar yürütüyor?

Şu an öyle evet. Çok fazla bir gelirimiz olmadığı için daha çok eğitim bursu ile ilgili çalışıyoruz. İçerik olarak, kültür, sanat da dahil olmak üzere çok daha geniş bir kapsamı var vakfın.

Son söz olarak ne söylemek istersiniz?

Buradan herkesi, çocuklarımızın daha iyi eğitim almaları için vakfımıza destek sunmaya davet ediyorum. Çoğu insan, “Nasıl olsa Royal’ın parası var, onlar yardım eder.“ diye düşünüyor ama böyle değil. Sunulacak olan her destek eğitimden yoksun olan öğrencilerimiz için çok önemli.

Vakfa yardım etmek isteyenler için hesap bilgileri şöyle;

Royal Döner Stiftung AG

Holzwingerstr.42

8409 Winterthur

Schweiz

 

PostFinance AG

Mingerstrasse 20

CH-3030 Bern

IBAN:    CH65 0900 0000 6155 9657 5

BIC:       POFICHBEXXX

Etiketler

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı