Aydın Yıldırım

İsviçre‘nin İran ile özel ilişkileri

İsviçre, İran'da haftalardır süren gösteriler konusunda Tahran yönetimine karşı gerekli tepkiyi göstermemekle eleştiriliyor. İran politikasında farklı bir tavır içerisinde olan İsviçre, AB'nin İran’a yönelik yaptırımlarını kabul etmiyor.

Aydın Yıldırım

Aydın Yıldırım

Genel Yayın Yönetmeni

a.yildirim@haberpodium.ch

 

Jina Mahsa Amini, 13 Eylül’de başörtüsünü “gerektiği gibi” takmadığı gerekçesiyle Tahran’da “ahlak polisi” olarak adlandırılan güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınmış, üç gün sonra hayatını kaybettiği açıklanmıştı.

Amini’nin ölümü üzerine, 16 Eylül’de başlayan protesto gösterileri ülke geneline yayıldı.

Güvenlik güçlerinin yoğun baskısına rağmen haftalardır devam eden protestolar İsviçre’ye de ulaştı. İsviçre’de de insanlar haftalardır Molla rejimine karşı sokaklarda.

İsviçre gözlerini kapatıyor

İsviçre’nin “tarafsızlık politikası“ konusu İran’daki protestolarla birlikte yeniden gündeme geldi.

Kimi politikacılar İsviçre’yi eleştirirlerken, İsviçre’nin olan bitene karşı gözlerini kapatmayı tercih ettiğinden yakınıp,” İsviçre’nin her seferinde tarafsızmış gibi davranmasından bıktık“ diyorlar. Buna göre, diktatör yönetimlerle iş yapabilmek için tarafsızlık politikası istismar ediliyor.

Beklenti, Federal Hükümet’in temkinli tutumdan vazgeçmesi, yaptırımlar konusunda derhal harekete geçmesi ve İran’daki demokrasi hareketini desteklemesi yönünde.

İsviçre, İran’a yönelik yaptırım kapsamında sadece askeri düzeydeki üç kişiye ülkeye giriş yasağı koyarken, İsviçre’de bulunan tüm varlıkları donduruldu. Ancak bu yaptırım İran’daki protestolarla ilgili değil, İran’ın Rusya’ya sattığı insansız hava araçları ile ilgiliydi.

İran’ın potansiyeli

Diplomasi konusunda çalışmalar yürüten kimi akademisyenler İran‘da bir iktidar değişikliğinin İsviçre’nin çıkarına olacağını savunuyorlar. Böylesi bir durumda İran pazarının dünyaya daha fazla açık olacağı ve İsviçre’nin kendi stantları ile inanılmaz fırsatlar elde edeceği ifade ediliyor.

86 milyonluk bir nüfusa sahip olan İran, iyi bir eğitimli insan potansiyeline sahip. Dünyanın en büyük ikinci doğal gaz kaynağına sahip olan ülkenin devlet kasası petrol paralarıyla dolu.

Diplomatik ilişkiler

Tahran’da 1919 yılında konsolosluk açan İsviçre, 1936’da bu diplomatik misyonu büyükelçiliğe yükseltti.

1979’dan sonra da mollalarla anlaşmalar yapılmaya başlanırken 80’li yıllarda, İran-Irak Savaşı’nda yaralananların bir kısmının tedavisi İsviçre’de yapıldı. 1997 ve 2003 yılında meydana gelen depremlerde de İran‘a yardım ekipleri gönderilmişti.

2007 yılında İsviçre İran ile, körfezden doğalgaz ve petrol ihracı ile ilgili büyük bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşma pratikte 2009’da bu yana geçerli.

Yaptırımlar ilişkileri sınırlıyor

İran İsviçre’nin Ortadoğu’daki en önemli ticari partnerlerinden biri olarak geçerken, uluslararası yaptırımlar nedeniyle istenen hasat bir türlü elde edilemedi.

Yaptırımlar ilk olarak 1995’te ABD’den, 2006’da BM’den, daha sonra da AB’den geldi. İsviçre’nin Tahran ile olan ilişkileri hep bu yaptırımların gölgesinde şekillendi.

Molla rejimini dize getirmek isteyen ABD’nin eski Başkanı Donald Trump, Tahran’a yönelik yaptırımları hızlandırmış,  bu kapsamda,“ Ya İran ile ticaret yaparsınız ya da ABD ile“ açıklamasında bulunmuştu. Yaptırımların İsviçre üzerinde kötü etkileri olurken hiçbir İsviçre bankası, İran’dan gelecek bir frangı bile kasalarında tutmaya cesaret edemedi.

 İsviçre’nin İran’la tartışmalı ilişkileri ve “postacılık“ görevi

Peki, özgürlük düşkünü İsviçre ile çok farklı değerleri temsil eden Molla rejimi arasındaki yakın ilişki neden kaynaklanıyor?

İsviçre‘nin İran’la ilişkileri her zaman iki yol üzerinden şekillendi; ticaret ve özel diplomatik misyon. Ticaret ve diplomatik misyon, İsviçre’nin Tahran ile daha yakın bir ittifak kurmasını sağladı.

Uluslararası tecride maruz bırakılan İran, birçok batı ülkesi ile yürütülen ilişkilerini Tahran’daki İsviçre temsilciliği üzerinden yürütüyor. Bu sayede İsviçre sadece Tahran için değil, Batı için de önemli hale geldi. Bu özel rol, uluslararası dışlanma tehdidi olmaksızın İsviçre‘nin İran ile olan dostluğunu meşrulaştırdı.

1979’da İsviçre ilk aracı yetkisi alıp, İran’ın Mısır’daki temsilciliğini üstlendi. İsviçre’nin bu diplomatik yetkisi 1980’de ABD tarafından da tanınırken, bu dolaylı ilişkilere ABD’de dahil oldu. Bugün İsviçre diplomatik misyon dahilinde, ABD, Suudi Arabistan, Kanada, Güney Afrika ve İsrail‘in İran temsilciliğini yapıyor.

Tarafsızlığı sayesinde, çatışmalar nedeniyle diğer ülkelerle diplomatik ilişkilerini kesen ülkelere “postacılık“ hizmeti sunan İsviçre, mevcut yetkilerini kaybetmekle çıkarsal olarak büyük kayıplar yaşayacağını düşünüyor.

Diplomatik uzmanlar İsviçre’nin Tahran‘da, temsil ve zorlu diplomasi konusunda önemli deneyimler edindiğini vurguluyorlar. Bu yetkileri korumak küçük ülkeye, dünyanın en önemli oyuncularına erişim sunarken, uluslararası sahnede ağırlık ve ayrıcalık da veriyor.

 İran da faydalanıyor

İsviçre’nin bu pozisyonundan İran da faydalanıyor. Küçük ancak saygın olan bu devletle dostluk, uluslararası düzeyde mollalarla ilişkileri normalleştiriyor.

İsviçre, İran’ın uluslararası kurumlara erişmesine aktif olarak yardımcı da oluyor. Örneğin, İran’ın Dünya Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) erişimi İsviçre üzerinden oluyor. Bu sayede İran-DTÖ ilişkileri 2016’dan bu yana daha da derinleşmiş durumda. Bu kapsamda İran ile, politika ve ekonomiden nükleer güvenliğe, çevreden tarıma,  hukuktan insan haklarına kadar uzanan 13 paragraftan oluşan deklarasyonlar yürütülüyor.

İran için İsviçre, dünyaya açılan bir kapı olma açısından oldukça değerli. Güncel olarak İsviçre‘ye seyahat etmek isteyen İranlı yetkililer için karmaşık, ancak kurallara uygun bir vize uygulaması mevcut. AB, yaptırımlar kapsamında birçok İranlı yetkili için giriş yasağı koyarken, İran İsviçre‘nin vize uygulamasından memnun.

AD Consultancy

Etiketler

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı