Cavit Akbuğa

Mülteci Hayatlar – Uluslararası gazetecilikten mülteciliğe

Cavit Akbuğa

 

 

Şüphesiz vicdanlı ve demokrat bir gazeteci olmak dünyanın her yerinde başınızı derde sokmak için yeterlidir. Hele bir de kana, göz yaşına,yoksulluğa, yolsuzluğa, geleceği çalınan çocukların dramına kulak verdiyseniz eğer işiniz daha da zordur.

İnsanı insan eden erdemlere sahip çıkmanız sizi kurşunlara, sürgünlere ya da demir parmaklıklara mahkum edebiliyor.

İşte Abbas da yukarda saydıklarımızdan dolayı başı dertten kurtulmayan mülteci gazetecilerden biri. 2014 yılın Ekim ayından bu yana, eşi ve 2 çocuğuyla birlikte isviçre’de yaşayan Abbas, ülkesinde olayların içindeki bir gazeteci iken, şimdi herşeye dışarıdan bakar hale geldi. Uluslararası boyutta bir gazeteci olan Abbas ile İsviçre’ye geliş sebeplerini ve burada karşılaştığı olumsuzlukları konuştuk.

İlk olarak sizi ülkenizden koparan sebeplerin ne olduğunu soralım.

2005 yılına kadar Azerbaycan’da hükümete karşı ses çıkaran ya da sesi duyulan tek güçtü gazeteciler. 2005 yılına kadar  gazetecilerin kurşunlandığı, parmaklarının kesildiği bir ülkeydi Azerbaycan. Böylesine çetin ortamlarda gazetecilik yapmak epey zor tabi.

Ne tür haberler yapmıştınız?

Azerbaycan’da gazetecilerin çok görmediği ya da görmek istemedikleri insanların hayatlarını yazıyordum. Ülkenin dağlık köylerinde yoksulluğa terk edilmiş insanların hikayelerini anlatıyordum. Bunlar bir süre sonra birilerini rahatsız etmiş ki tehdit telefonları almaya başladım. Dağ köylerinde yaşayan yoksul insanların hakların gasp eden adamlardı bunlar. Beni öldürmekle tehdit ediyorlardı hep.

Ukrayna’da Kiew’deki olayları takip eden Azerbaycanlı gazeteci Abbas, Gezi sürecinde Türkiye’de de görev yapıyor. Görevini yaptığı sırada da, polisin attığı bir biber gazi kapsülü elini kırıyor.

Buraya gelme süreciniz nasıl gelişti?

Fotoğraflarım birçok uluslararası gazetede yayınlandığı için tanınan biriydim. Durum kritik olunca, ben ve ailem İsviçre konsolosluğundan davet aldık ve konsolosluk aracılığıyla buraya geldik. Ben geldikten bir süre sonra çalıştığım gazete basıldı. Orayla ilgili aldığım haberler hiç de iyi değildi.

Buradaki kamp süreçleriniz nasıl geçti?

İlk geldiğimiz zamanlar Basel’de 4 gün kalmıştık. Bir odamız vardı. Diğer insanlara göre bu bir ayrıcalıktı tabi. Yemekler çocuklar için sorun oluyordu elbette ama kısa süre sonra başka bir yere transfer edildik. İlk olarak Kanton Aargau’ya bağlı Buchs’ta bulunan bir dağıtım kampına gönderildik. Burada 12 gün kalmıştık ve yaşam koşulları çok kötüydü. Daha sonra da üçüncü kampımızın bulunduğu Gränichen kasabasına transef edildik. Gränichen’da kışın çocuklar hastalandı. Geceleri kusuyorlardı. Uykudayken kusup boğulacaklar diye çok korkuyorduk. Bir gece küçük çocuk ateşlenince hasteneye götürmek zorunda kaldık. Kampın şefi sabah bizimle tartıştı. Ondan habersiz hasteneye gitmemiz büyük problemmiş güya. Çocuklarla kamp süreçleri daha çetin oluyor.

Bir süre önce oturum hakkınızı aldınız. Bununla ilgili ne söylemek istersiniz?

2015 yılının Mart ayında oturumumuzu aldık. Oturumla ilgili işlemlerimiz diğer insanlara göre hızlı bir şeklide gelişti. 5 ayda oturumumuzu aldık. Fakat Aargau Kantonu sıkıntılı bir Kanton. Oturum almanız koşullarınızda pek bir değişikliğe sebep olmuyor burada. Ev bulup taşınmadıkça, N kimlikli olduğunuz koşullarda günlüķ olarak 10 frank alıyorsunuz. Biz oturum aldıktan sonra, ev aramak için 3 ay “bilgilendirme” görüşmesini bekledik. Normalde bu süreç 4 ay sürüyormuş. 3 ayın sonunda, kendi araştırmamız sonucunda, aslında ev aramak için bu bilgilendirme görüşmesini beklememize gerek olmadığını öğrendik. Zaten bu görüşmede önemli bir bilgi de vermiyorlar. Kanton yetkilileri bu süreci bilinçli bir şekilde uzatıyorlar. Oturum aldıktan sonra ödenmesi gereken para ev buluncaya kadar bağlı olduğunuz belediyeye kalıyor. Siz bu sürede günlük olarak 10 frank almaya devam ediyorsunuz. Biz de bu politikanın kurbanı olduk. Daha bir ay önce ev bulup taşınabildik ancak.

Bundan sonraki zamanlar için planlarınız neler?

Şimdi Almanca kursuna gidiyoruz. Elbette ilk hedef Almancayı iyi bir şekilde öğrenmek. Daha sonra mesleğime burada devam etmek istiyorum. Çocuklarımızı güzel bir şekilde yetiştirmeyi hedefliyoruz. Bir de çok fazla olmazsa, ülkem için daha fazla özgürlük hayal ediyorum.

Ropörtajımız sırasında, bir yandan da televizyondan ülkesinde çıkan çatışmaları takip ediyor Abbas. Bedeni burada, ama ruhu doğduğu büyüdüğü topraklara ait olanlar gibi.

Gazetecilerin özgürce yazabildiği bir dünya dileğiyle…

Etiketler

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı