Diziisviçreİsviçre

51 yıl İsviçre – Mehmet Yıldız

Yıl 1966...Tophane... İstanbul’da 600 kişi Avrupa ülkelerine işçi olarak gitmek için sıra bekliyor. Bunlardan biri de Mehmet Yıldız.

Mehmet Yıldız, daha sonra bu 600 kişi arasından seçilerek İsviçre’ye gönderilen 100 işçi arasına dahil ediliyor. Çoğunluğu kadınlardan oluşan 500 kişi ise Almanya’ya gitmek için yol almaya başlıyor.

Bizim Hikâyemiz

Mehmet Yıldız

Bizim Hikâyemiz’in bu ayki konuğu Mehmet Yıldız. 51 yıldır İsviçre’de yaşayan Yıldız ile İsviçre’ye geliş zamanlarını, buradaki çalışma koşullarını ve yaşamını konuştuk.

İsviçre’ye geliş

Sivas’ın Divriği ilçesinden olan Mehmet Yıldız, 6 ay İstanbul’da çalışmış. Bu sırada bir arkadaşı  onun adına İş ve İşçi Bulma Kurumu’na, yurt dışında çalışmak için başvuru yapmış. Yıldız, arkadaşının bu başvurusundan sonra, İsviçre’nin en büyük firmalarından biri olan Sulzer’de çalışmak için çağrı almış.

Mehmet Yıldız, yurt dışına yoğun bir yönelimin olduğu o zamanları “Tren garlarında kıyamet gibi insan vardı.“şeklinde ifade ediyor.

11’inci ayın 16’sında İsviçre’ye ayak basan Mehmet Yıldız, buraya geldiğinde 34 yaşında olduğunu söylüyor ve söyle devam ediyor;

“Avusturya üzerinden trenle geldik buraya. Geldiğimizde gece vaktiydi. Bizi sıkı bir sağlık kontrolünden geçirdiler. 50 kişilik gruplar halinde ayırıp, Sulzer’in lojmanlarına götürdüler. Diğer 50 kişi ise firmanın başka lojmanlarına götürüldü. Yataklarımız hazırlanmıştı. Burada toplu bir şekilde yattık. Ertesi gün de çalışacağımız yer olan dökümhaneye bakmaya gittik. Akşam oldu, eve gideceğiz ama yolu bilmiyoruz. Başka bir yola girmişiz. Biri dökümhaneden geliyordu, o da Türkiye’den gelmiş ve 2 hafta önce işe başlamış. Bizi görünce kaybolduğumuzu anladı, alıp lojmanlarımıza götürdü bizi.“

Fabrikaya dair ilk izlenimlerinizi aktarabilir misiniz?

Isvicre haberleri, www.haberpodium.ch

Sabahları gitmeye başladık dökümhaneye. İş güvenliği çok sıkı, gözlerinde gözlük olacak. Ayakkabılar, elbiseler, eldivenler hepsi özel. Giymezsen içeri almıyorlar.Usta başı ile şef her sabah dökümhane kapsında bekliyor, kontrol ediyorlardı bizi. İlk kez fabrikada çalıştım, bilmiyordum birşey. Çok zorlandım burada. Fabrikanın içi iki dönümlük yer, yaklaşık iki bin kişi çalışıyor. Işıklar her zaman yanıyordu, bu yüzden de gece mi gündüz mü farkında değildik.

Ne yapıyordunuz fabrikada?

Gemi motorları üretiliyordu burada. Büyük gemi motorları… 18 silindir boyunda dökümler yapılıyordu. Ben de döküm yapıyordum. Döküm yapılan motorları 1-2 hafta soğutup, vinçle başka bir kısımda bulunan havuza koyuyorlardı. Orda da bunları yıkıyorduk. Temizlenen 50 ton ağırlığındaki motorlar boyandıktan sonra, dışarıya satılıyordu. Burada üretilen gemi parçaları Yunanistan, Türkiye, İtalya gibi ülkelere gönderiliyordu.

Çalışma koşullarınız nasıldı peki? Zorlandınız mı?

26 sene boyunca 2 vardiya çalıştım o fabrikada. Çok çektik. Ağır işlerdi yaptıklarımız. Sabah tertemiz giriyorduk fabrikaya, akşam çıktığımızda ise, yüzümüze bulaşan isten kimse kimseyi tanıyamıyordu. Toz-duman içinde çalışıyorduk. Isvicre haberleri, www.haberpodium.chHafta içi ağır koşullarda çalışıyorduk, hafta sonları da bekar yaşadığımız için, ev işleri, çamaşır yıkama gibi şeylerle uğraşıyorduk. Dinlenme yoktu yani. O sıra eşimi ve 5 çocuğumu da geride bırakmıştım. 14 sene boyunca yalnız yaşadım burada.

Onlar ne zaman geldi?

Eşim ve 2 çocuğum 1980’de geldi buraya. Diğer iki çocuğumun yaşları büyük olduğu için getiremedik.

Eşinizi ve çocuklarınızı getirmek için neden 14 yıl beklediniz?

O sıra buradakilerle birlikte geri döneceğiz diye düşünüyorduk hep. Birkaç kişi eşini ve çocuklarını getirdi. Artmaya başladı sonra. Ben de aldım getirdim tabi. Onlar gelince eve çıktık. Bir daha da geri dönüşü konuşmadık.

O zamanlar ortam nasıldı burada?

Isvicre haberleri, www.haberpodium.chO sıra pek kimse yoktu burada, pek kalabalık değildi. Yabancı olarak genelde İtalyanlar vardı. Zamanımız çalışmayla geçiyordu hep. Sonra Türkiye’den gelenler çoğalmaya başladı. Turist olarak gelip burada kalıyorlardı. Peynircilik ya da döküm işlerinde çalışıyorlardı. Ağır işlerdi bunlar. Başka birsey daha…O sıralar İsviçre ile Türkiye arasında sigorta ya da emeklilik anlaşmaları yoktu henüz. Emeklilik sigortalarımızı kendimiz ödüyorduk. Türkiye’den gelenler olurdu ama anlaşamadan geri dönüp giderlerdi.

Dil konusunda ne tür sıkıntılar yaşadınız?

Firma dil kurs verdi, yardımcı da oldu bu konuda. “Okula gidin, Almanca öğrenin“ dediler ama biz yapmadık. “Kim burada duracak, tekrar geri gideceğiz nasıl olsa“ diye düşünürdük hep. İşyerinde dertlerimizi anlatabiliyorduk ama. Firmada bir tercümanımız da vardı. İhtiyaç dahilinde o yardımcı oluyordu. Ama dışarda pek konuşamıyorduk Almancayı. Alışverişimizi hep Migros’ta yapardık. Almak istediğimiz ekmeği, elmayı masaya koyar 20 Frank uzatırdık. Adamlar da alacağını alır gerisini bize verirlerdi. 5 kuruş fazla almıyorlardı. Kimisi gavur derdi ama bize çok iyilikleri oldu.

Firma nasıldı size karşı?

Ağır koşullarda çalışıyorduk ama bizimle ilgileniyordu firma. Bize çok yardım etti, lojmanlarında yer verdi. Firma yetkilileri her hafta sonu ziyaretimize gelirlerdi. Rahat mıyız, sıkıntı var mı diye sorar ilgilenirlerdi bizimle. Kalacak yer için firmaya ayda 45 frank ödüyorduk. Odalarda 2 ya da 3 kişi kalıyorduk. Rahattı yerimiz.

Saat ücretiniz ne kadardı o zaman?

Saat ücreti olarak 2 frank ile geldik buraya. Şimdi çok düşük ama o sıra yetiyordu bize. Ay sonunda elimize 600-700 frank geçiyordu. O zamanlar çok ucuzdu buralar. Migros’tan haftalık 20-30 franka eşya alırdık, 1 hafta yeterdi bize. Pek bir yere çıkmıyorduk. Geri döneceğiz diye hep para biriktirme kaygımız vardı.

Türkiye’den nasıl haber alıyordunuz?

Mektup yazardık. Telefon, televizyon yoktu o zamanlar. Ara ara izine giderdik.

Burada Türk gazeteleri de vardı, memlekette olan biteni öyle takip ederdik.

İsviçre’ye geldiğiniz sıralar Türkiye’deki koşullar nasıldı?

Genellikle çiftçilik yapıyorduk. Bir sene ürün alıyorduk, diğer sene aç kalıyorduk. Toprak doyurmuyordu bizi yani. Hatta arpayı götürüp öğütüyor, ekmek yapıp yiyorduk.

İyi ki gelmişim buraya diyor musunuz?

Çocukları getirdim, iyi oldu. Torunlarım üniversite bitirdi, mesleklerini yaptılar. İyi ki gelmişim tabi.

Isvicre haberleri, www.haberpodium.ch

Sizin dönemizde gelenlerle görüşüyor musunuz hala?

Benim dönemimde gelenleri çoğu ya öldü ya da geri döndüler. Burada kalan birkaç kişi var sadece.

1932 doğumlu olan Hüseyin Yıldız şu an 86 yaşında ve 1996 yılından bu yana da emekli.

1996 yılından bu yana emeklisiniz. Temelli dönüşü düşündünüz mü hiç?

Köyde ev yaptım çocuklar gitmediler. İstanbul’da da ev aldım. Sivas’a gidiyorum hala ama temelli dönüş yapmam. Burası iyi. 6 ay burada 6 ay oradayım.

Burada mı daha rahatsınız orada mı?

Isvicre haberleri, www.haberpodium.ch

51 yılım burada geçti, burada daha rahatım ben. Gidince İstanbul’a gidiyorum. İstanbul çok kalabalık, 20 milyon olmuş nüfus. Gezemiyorsun, korkuyorsun caddelerde yürümeye. Ortalık araba dolu. Burada sorun yok, yollar bomboş, yaya yolu, araba yolu, bisiklet yolu, otobüs yolu… Hepsi ayrı ayrı. Güvenli bir şekilde gezebiliyorsun.

Burada zamanınız nasıl geçiyor?

Her sabah saat yedide çıkar 1,5 saat dolanırım. Sonra gelir kahvaltımı yaparım. Öğle uykusu yapıyorum hergün. Öğleden sonra da Coop’a alışverişe giderim. Günlük programım hep böyle, başka birşey yok…

AYDIN YILDIRIM / WINTERTHUR

Etiketler

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı