Fuat Köçer

Mutlu çöpçüler, mutsuz profesörler

www.haberpodium.ch

Fuat Köçer

Eğitimci

 

 

“Eğitim kurumlarının hedefi nedir ve ne olmalıdır?“ diye bir soruyla karşılastığımızda, genelimiz pragmatik bir yaklaşımda bulunup şuna benzer bir cevap veririz: “Öğrencilerin ilgi ve yeteneklerini geliştirerek onları üst öğrenime ve hayata hazırlamak“.

Verilen bu cevapta ilk etapta herhangi bir sorun yok gibi görünse de, asıl olan bizim bu cevabı hangi bakış açısı ile verdiğimizdir.

Yanıt, kendi içerisinde iki ana bakış açısını bir arada barındırmaktadır; birincisi, eğitim aşamalarını ve derecelerini „tepeye“ ulaşmak için birer basamak olarak görür ve üst öğrenime hazırlar. Peki tepede ne gizlidir ve bu en üst öğrenim neresidir? Bir Master tezi mi? Doktora ünvanı mı? Yoksa akademik kariyer sonucu profesörlük şanına erişebilmek mi?

Bunlardan yola çıkarak, „başarılı“ ve „başarısız“ gibi iki kurgusal karakter oluşturalım;

Birinci karakterimiz Ahmet Bey hem toplumsal hem de bireysel nedenlerden ötürü, eğitim aşamalarında başarılı olamamış, belirli bir mesleki eğitimi tamamlayamamış ve ekmeğini çöpcülük görevini icra ederek kazanmaktadır.

İkinci karakterimiz Ayşe Hanım ise, eğitim hayatı boyunca başarıdan başarıya koşmuş, sınıf ve okul birinciliklerini akademik hayatına taşımış, ünlü ve başarılı bir profesördür.

www.haberpodium.chEğitim kurumlarının tanımındaki birinci hedef olan „üst öğrenime hazırlama“ bakış açısından yola çıkarak, „başarılı“ ve „başarısız“ olarak tanımladığımız bu iki karakterimize bir de okulların diğer ana hedefi olan „hayata hazırlamak“ perspektifinden yaklaşalım;

Çöpçülük görevini icra eden Ahmet Bey, sosyal çevresi ile dayanışma içinde olan, akraba, eş- dostu ile iletişim kurmaktan zevk alan bir bireydir. Ahmet Bey elindeki kısıtlı bütçesine rağmen, paylaşmayı seven ve vermenin almaktan daha büyük bir kazanç olduğuna inanan bir insandır. Toplumsal sorunlarla ilgilenir, nerede bir  adaletsizlik, hukuksuzluk var ise, baş kaldırır. Doğayı, bitkileri, hayvanları, mevsimleri, çiseleyen yağmurun toprağa kattığı kokuyu, güneşin tenini yakan sıcaklığını, insanın içini ısıtan bir gülümsemeyi seven, bu sevgiyi ekmeğini bölüşmekte bulan bir bireydir. Onun hayata dair amacı hem çok zor, hem de çok basittir aslında; İNSAN OLMAK!

İkinci karakterimiz Ayşe Hanım ise, ende ettiği bütün eğitimsel, kurumsal başarılarını kazanma hırsına borçlu olduğuna inanır. Bulunduğu her ortamda, herkesi kendine birer rakip olarak görür ve eğer ki kendisi kadar başarılı olabilecek başka bir kişi var ise, onu sistem dışı bırakmak için her türlü yalana ve iftiraya başvurur. Çünkü ona göre hayatın gayesi, paylaşmak değil, pastadan en büyük paya sahip olmaktır. Bulunduğu ortamlarda, sürekli yaptığı işin ne kadar önemli olduğundan bahseder. „Ben özel ve farklıyım“ hissini insanlara yansıtmak, seçtiği retoriğin bir parçasıdır. O İNSAN OLMAYI DEĞİL, BAŞARILI OLMAYI AMAÇLAMIŞTIR!

İnsan hem Ahmet Bey kadar insani değerlere, hem de Ayşe Hanım kadar kurumsal ve eğitimsel bir geçmişe sahip olabilir. Tabi ki bu doğru bir yaklaşım ve hedeflenen farklı iki amaca bir arada ulaşmış nice insa mevcut. İki zıt bireyden yola çıkarak anlatılmak istenilen kısaca şu şekilde özetlenebilir;

Evlatlarınız sizin yarış atınız değil, onlara kurumsal başarıyı hayatın en yüce, en yüksek amacıymış gibi göstermeye çalışmayın. Onları hayata hazırlayın.

Hayata hazır olmak demek, insan olmaya çalışmak, sorumluluk ve merhamet sahibi olmak demektir. Çocuklarınızı sosyal sınıf atlatma derdinde değil de, onları dünyaya ve insanlığa ilgi duyan, hırs yerine sevgiyle hayata bakan insanlar olarak yetiştirirseniz, emin olun yavrularınız hem üst öğrenime, hem de hayata iyi ve donanımlı bir şekilde hazırlanmış olacaklardır.

Mutlu olmanın yolu insan olmaktan geçer. Biz yetişkinler için insan olmaya calışmak, hayatımıza anlam ve değer katar.

Çünkü mutsuz bir profesör olmaktansa, mutlu bir çöpçü olmak daha değerlidir!

Etiketler

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı