Buz adam Ötzi’nin sırrı. Kökleri Anadolu’ya dayanıyor
5 bin 250 yıllık mumya Ötzi, 32 yıl önce Alpler'de donmuş halde bulundu. Yıllarca süren araştırmalar boyunca uzmanlar Ötzi ile ilgili birçok bilgiye ulaştı.
Medeniyet tarihinin yeniden gözden geçirilmesine neden olan ‘Buz Adam’ın, neolitik dönemin sonu, bakır çağının başlangıç dönemine ait ilk insan olduğu belirtiliyor.
Bakır çağını günümüze taşıyan buz adam Ötzi, günümüz bilim çevrelerince insanlık tarihinin en önemli anahtarlarından biri haline geldi.
Günümüzde buz adam Ötzi’ye ev sahipliği yapan Alto Adige (Güney Tirol) Arkeoloji Müzesi, buz adamı özel koşullarda tutuyor. Ötzi, özel olarak tasarlamış bir soğutma odasında eksi 6 ile eksi 7 santigrad derecede, neredeyse yüzde yüzlük nem oranı sağlanarak tutuluyor.
Bu müzede 5 bin yıldan fazla korunduğu koşullar oluşturulmaya çalışılırken bunda pek de başarı sağlandığı söylenemez. Müze yetkililerinden yapılan açıklamaya göre, Ötzi her gün belli bir miktarda su kaybediyor.
Ötzi’nin keşfi
Buz Adam olarak da tanımlanan Ötzi, 19 Eylül 1991 tarihinde yolunu kaybetmiş iki Alman turist, tarafından bulundu.
Kayaların arasındaki bir çatlağın içinde tamamen buz kaplı olarak bulunan Ötzi’nin bedeninin ilk olarak günümüze veya yakın geçmişe ait olduğu zannedilmiş.
Bu düşünceyle Avusturya polisi tarafından teslim alınarak İnnsbruck’a götürülen Ötzi’nin gerçek yaşı burada anlaşılır.
Üzerinde incelemeler başladıktan sonra ortaya çıkan ilginç bir gelişme de, buluntu yerine dair yapılan kesin ölçümlerde, bu noktanın İtalya sınırının birkaç metre içerisinde olmasıdır. Bu sebeple de Ötzi İtalyan yetkililere teslim edilmiştir.
Ötztal Alpleri’nde keşfedilen Ötzi, 5.300 yıl önce yaşamış bir adamın, doğal şartlarda oldukça iyi korunmuş olan mumyasıdır.
İsminin kaynağı mumyanın bulunduğu vadiye dayanan Ötzi, bugün İtalya’nın Almanca konuşulan ve Güney Tirol bölgesinin merkezi olan Bozen Bolzano kentinin arkeoloji müzesinde sergilenmektedir.
Ötzi, antropologlar ve arkeologlara, Bakır Çağı,(Cilalı taş ile Bronz Çağı arası) Avrupa insanının hayat tarzına ilişkin çok değerli bilgiler sağlamıştır. Ötzi üzerinde adli tıbbın, arkeolojinin, antropolojinin ve diğer ilgili disiplinlerin en ileri bilgi düzeylerini içeren çok titiz bir çalışma yapılmış, mumya kapsamlı bir şekilde ölçülüp, röntgen ışınlarından geçirilmiş ve tarihlendirilmiştir. Dokuları ve sindirim sistemi içindeki buluntular ve taşıdığı aletlerdeki polenler ve diğer kalıntılar mikroskopla incelenmiştir.
Ötzi kimdi?
Ötzi’nin ölümü esnasında 46 yaşında,1.60 boyunda olduğu ve ayak numarasının 38 olduğu anlaşılmıştır. Elde edilen araştıma verilerine göre Ötzi’nin gözleri ve saçları kahverengi idi. Üzerindeki polen ve toz toprak kalıntılarından, diş minelerinin izotopik yapısından, çocukluğunu Bolzano’nun biraz kuzeyinde geçirdiği, ergenlik çağında ise, 50 kilometre daha kuzeyde yaşadığı sonucuna varılmıştır.
Ötzi’nin vücudunun çeşitli yerlerinde toplam 61 dövme bulunmuştur. Daha da ilginci, bu dövmelerin, günümüzde akupunktur tedavisi açısından önem arz eden noktalar üzerinde veya çok yakınında bulunmasıdır.
Üzerinde bulunan parçalar
Ötzi’nin giysilerinin (kuru otlardan örülmüş bir pelerin, deri yelek ve ayakkabılar) de büyük bir ustalığın ürünü olduğu görülmüştür. Ayakkabıları geniş ve su geçirmez nitelikte iken, karda yürümek için özel olarak tasarlanmışlar. Ayakkabıların tabanlarında ayı derisi, üst kısımlarında ise geyik derisi kullanılıyor. Bu iki deri arasının ağaç kabuğu parçaları ile birbirlerine bağlandığı görülüyor. Ayakkabıların etrafı ve içi kuru otlarla kaplanarak, sıcak çorap işlevi görmüştür.
Ötzi ile birlikte bulunan diğer nesneler arasında; sapı porsuk ağacından olan bakır bir balta, sapı dişbudak ağacından olan bir çakmak taşı bıçak, sopaları kartopu çalısı veya kızılcıktan yapılmış olan ve ucu çakmak taşlı oklarla dolu bir sadak, yapımının henüz tamamlanmadığı anlaşılan ve Ötzi’nin boyundan daha uzun olan porsuk ağacından yapılmış bir yay yer alıyor.
Ötzi’nin ölümü anında, yanında iki tür çok gözenekli mantar taşıdığı görülmüştür. Bunlardan hus ağacı mantarının antibakteryel faydaları olduğu bilinmektedir ve tıbbi nedenlerden bulundurulmuş olmalıdır. Diğer mantar türü ise çıra mantarı olarak bilinen ve karmaşık bir ateş yapma teçhizatının bir parçası olduğu görülen mantardır. Bu teçhizatta, on kadar kolay tutuşma özellikli bitkiden numuneler ve kıvılcımları oluşturmakta kullanıldığı anlaşılan çakmak taşı ve pirit parçaları da bulundurmaktadır.
Beslenme şekli
Ötzi’nin sindirim sisteminin analizinde, ilki dağ keçisi eti, ikincisi kızıl geyik eti olmak üzere, iki ayrı yemeğin kalıntıları bulunurken, etlerin tahıl ile birlikte yendiği anlaşılmıştır. İlk yemeğin kalıntılarında yer alan polenler, araştırmacıları bu yemeğin orta rakımda bir kozalaklı ağaç ormanında yendiği sonucuna ulaştırmıştır.
2013 yılında, Zürich’te bulunan Evrimsel Tıp Merkezi’nde bazı incelemeler yapıldı. Yapılan incelemelerde Ötzi’nin neredeyse her türlü oral patolojiyi gösterdiği belirlendi. Bu durum Ötzi’nin en azından son yirmi yılını dayanılmaz diş ve apse ağrılarıyla geçirmiş olduğu ihtimalini güçlendiriyor.
Ötzi’nin ağız yapısının 3D analizine göre, Ötzi’nin aşınmamış tek bir dişi bile olmadığı görülmüştür. Bu da Ötzi’nin bir şekilde kendisine diş çürüğü tedavisi uygulamaya çalıştığını göstermektedir
Ölüm şekli
Yapılan DNA analizleri ile, Ötzi’nin silahları ve eşyaları üzerinde dört ayrı kişiye ait kan izleri bulunmuştur. Kan izlerinin ilki bıçağında, ikincisi aynı okun üstünde, sonuncusu ise mantosunda bulunmuştur.
İncelemeler, Ötzi’nin ölümü anında omzuna muhtemelen bir ok saplanmış olduğu ve bu okun pelerinini hafifçe yırttığı sonucunu vermiştir. Okun ucu Ötzi’nin vücudundan çıkarılmış olmalıdır.
Aynı taramadan görüldüğü üzere, Ötzi’nin ellerinde, bileklerinde ve gövdesinde de yara ve bereler bulunmaktaydı. Avustralyalı moleküler biyolog Thomas Loy, bu delillerden hareketle Ötzi’nin bir veya iki arkadaşı ile avcılık yaparken, haşin bir grupla çatışmaya girdikleri fikrini ortaya atmıştır. Kan kaybından zayıf düşen Ötzi, görülebildiği kadarıyla, silahlarını ve diğer teçhizatını düzgün bir şekilde bir kayanın yanına sıralamış ve ardından da son nefesini vermiştir.
Ötzi insanlık tarihine yeni bir yön verdi
İnsanlık tarihi açısından çok önemli bir buluş olan Ötzi, özellikle yanında bulunan araç ve aksesuarlar sayesinde tarihi verilerin yönünü tamamen değiştiriyor. Bilim insanları 5000 yıl önce yaşayan insanların çok ilkel bir yaşama sahip olduklarını, çok basit giysileri olduklarını ve teknolojiye sahip olmadıklarını düşünüyorlardı. Ancak Ötzi üzerinden ulaşılan bulgular bu düşünceyi tamamen çürütüyor. Örneğin Ötzi’nin üzerinde bulunan metal balta çok iyi bir işçilik çalışması iken, kıyafetlerinin iyi bir terzilik ürünü, ayakkabılarının çok özel olduğu ifade ediliyor. Ötzi, neolitik dönemin sonu, bakır çağının başlangıç dönemine ait insan özelikleri taşırken, bakırı metal olarak kullanan ilk insanlardan sayılıyor artık.
Ötzi’nin kökeni Anadolu
Buz adam Ötzi, yapılan en son araştırmalarla bilim insanlarını şaşırtmaya devam ediyor. Şimdi de söz konusu olan Ötzi’de bulunan bir bakteri türü. Ötzi üzerinde araştırmalar yapan Thomas Rattei; “Ötzi’de, günümüzde Avrupalılarda bulunanla aynı tür Heliobacter (Bir bakteri türü) bulacağımızı sanmıştık. Ancak onda Anadolu’da görülen bu bakteri türü ortaya çıktı” diyor.
Araştırmacılardan Yoshan Moodley; “Sadece tek bir genom bizim için müthiş bir bakış açısı sağlıyor. Afrika türü bakteriyi Avrupa’ya getiren göçlerin, Ötzi yaşarken henüz gerçekleşmemiş olduğunu, ya da ciddi oranda gerçekleşmediğini söyleyebiliriz” diyor. Yani Ötzi’nin kökeni tahmin edildiği şeklide Afrika değil, Anadolu.
Ötzi’nin şimdiye kadar Avrupalı bir avcıya ait olduğu sanılıyordu. Leipzig’deki Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü’nden yapılan açıklamaya göre neolitik çağ insanı Ötzi, muhtemelen Anadolulu göçmen bir aileye mensuptu ve öldüğünde şimdiye kadar bilinenin aksine kel ve koyu tenliydi.
Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü’nün Eurac Mumya Araştırmaları Enstitüsü ile birlikte yaptığı araştırmada, Ötzi ile Anadolu’dan erken dönem göç eden çiftçiler arasında alışılmadık derecede yüksek bir genetik yakınlık bulunduğu tespit edildi. Araştırmacılara göre bu durum Ötzi’nin diğer Avrupalı gruplarla çok az teması olan, nispeten izole bir Alp popülasyonundan geldiğini ortaya koyuyor.
M.Ö. 3300-3100 yıllarında yaşadığı varsayılan Ötzi’nin daha önceki analizlerde, genetik materyalinde Doğu Avrupalı bozkır çobanlarına ait kanıtlar ortaya çıkarılmıştı. Ancak bu sonuç araştırmacılara göre kontamine olmuş bir örnekten kaynaklandığı için hatalıydı. Son yapılan analizlerde ise Ötzi’de “avcı-toplayıcı” genlerinin oranının çok düşük olduğu tespit edildi.
Bilim insanları tarafından yapılan açıklamada, Ötzi’nin muhtemelen açık tenli değil esmer olduğu da belirtilerek, “Daha önce mumyanın cildinin buzda saklanma sırasında koyulaştığı düşünülüyordu, ancak muhtemelen şu anda gördüğümüz aslında büyük ölçüde Ötzi’nin orijinal cilt rengidir” denildi.
Son araştırmaya göre, Ötzi’nin genetik yapısında obezite ve tip 2 diyabet riskinin bulunduğu da saptandı. Ancak sağlıklı yaşam tarzı sayesinde muhtemelen Ötzi bu hastalıklara yakalanmadı.
2003 yılında H. pylori popülasyonları üzerine bir araştırma yayınlayan Daniel Falush’a göre, şimdiki soru, “Afrika türü bakterinin Avrupa’ya nasıl geldiği“.
Falush “İlk başta bunun Neolitik göç [yaklaşık 9.000 yıl önce] sırasında olduğunu düşünmüştük. Fakat bunun yanlış olduğu görülüyor. Bu genom, Afrika göçlerinin büyük ihtimalle son 5.000 yıl önce gerçekleştiğini gösteriyor” diyor.
Ötzi özelinde insan coğrafyasının tarihi haritasını çıkarabilmek için, gelecekte yapılacak olan araştırmalara hız verildi. Ötzi şaşırtmaya devam edecek.