Atilla Toptaş

Bana dokunmayın! Göçmenim, STRES’liyim…

AtillaToptaş

Klinik Psikolog

toptas.atilla@bluewin.ch

 

Stres; sosyal ilişkilerin daha çok karmaşık olduğu, bireysel yaşam tarzının etkisindeki modern şehir hayatının kronik bir problemi durumundadır. Stresin sürekli ve kontrol edilemez olması birçok fizyolojik ve psikolojik hastalığın ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Özellikle de depresyon ve kalp hastalıkları, aşırı ve kontrol edilemez stres sonucunda ortaya çıkan sorunlardır.

Stres,  insan organizmasının çevreden gelişen olaylara, ani değişikliklere verdiği doğal bir tepkisi, bir savunma refleksidir. Aslında organizmanın aşırı uyanık halidir stres. Böylece organizma enerji rezervlerini  harekete geçirerek yaşanan durumu dengelemeye ve organizmayı savunmaya çalışıyor. Enerji rezervlerini uzun süre boşa harcayan organizma belli bir süre sonra sorun yaşamaktadır.

İki tür stresten bahsedebiliyoruz.

İlki Eustress (pozitif  stres) diye de adlandırılan bu stres türü uygun dozajda olursa, insanın performansını arttırmasına yardımcı oluyor, hayatının daha renkli ve heyecanlı olmasına katkı sunuyor.  Bu strese iki sevgilinin öpüşürken, sporcuların müsabaka öncesi, müzisyenlerin konsere çıkarken, bir paraşütçünün atlamadan önce,  bir tiyatro sanatçısının sahneye çıkmadan önce hissettikleri stresi örnek olarak gösterebiliriz.

Asıl zararlı olan  işe  ikinci tür olan Distres ( zararlı stres)  dediğimiz, insanın hayatını olumsuz  etkileyerek insanın fizyolojik ve psikolojik dengesini bozan ve değişik hastalıklara sebep olan strestir.

Stresin sürekli  ve kişi tarafından kontrol edilemez olması insanlarda birçok hastalığın ortaya çıkmasına sebep oluyor. Bir araba motorunun sürekli düşük devirle çalışıp, yüksek hız yapması sonucunda motorun aşırı ısınmasını bu strese örnek olarak gösterebiliriz.

Strese daha çok göçmenler maruz kalıyorlar

Yapılan araştırmalar göçmenlerin  yerli insanlara göre çok daha fazla strese maruz kaldıklarını göstermektedir.  Bu da göçmenlerin birçok farklı sorunla ayı anda mücadele etmesinden, geldikleri yeni ortama uyma sürecinin zorluğundan ve imkanların kısıtlı olmasından  kaynaklanmaktadır.

Kendi toprağından, çevresinden, köklerinden istemeden kopmak zorunda olan insanlar, yeni yere uyum sağlama sürecinde oldukça yüksek bir strese maruz kalmaktadırlar. Birçok şeyi kaybetme duygusu bireylerde temel bir boşluğun oluşmasına sebep olmaktadır. Buna bir de dil yetersizliği, kültürel farklılık, toplumdan kabul görmeme veya dışlanma etkileri eklendiğinde bu insanlar sürekli ve kontrol edemedikleri bir stresle baş başa kalıyorlar.

Göçmenlik, işsizlik, aile içi problemler, maddi sıkıntılar, sosyal fakirlik, sosyal çevreyle yaşanan sorunlar,  aile fertlerinden  birini ya da sevdiği birini kaybetmek,  gelecek ile ilgili kaygılar, iş ve özel hayattaki belirsizlik, kronik bir hastalık, aşağılık ve yetersizlik duygusu, suçluluk duygusu,  aşırı iş yükü ve zaman baskısı, iş ve özel hayattaki ölçüsüz rekabet, aşırı gürültü, çevrenin bireyden yüksek beklentileri, yüksek hedef belirleme gibi birçok faktör strese sebep olmaktadır.

Günümüzde  stresten kaçmak mümkün değildir. Her soysal sınıfın maruz kaldığı stresin şekli faklı farklı olmaktadır.

Stresten kaçamayacağımıza göre stresle nasıl başa çıkacağız peki?

Bireyin  strese sebep olan  durumlara karşı  hazırlıklı olması stresle başa çıkma açısından büyük önem arz etmektedir. Hayatımızı pozitif olarak organize etmek,  iş hayatı, özel hayat,  eğlence, spor arasında düzenli bir denge oluşturmak stresi balans edip sağlıklı yaşamak açısından çok önemlidir.

Bizi günlük yaşamın baskısından uzaklaştıracak, hayatımıza renk getirecek, zevk aldığımız uğraşlar içerisinde olmamız gerekiyor.  Pozitif duygular yaşayacak ortamlara girmek ve yaşadığımız günlük sorunlardan uzaklaşacak aktiviteler içerisinde bulunmak,  fizyolojik ve psikolojik olarak vücudumuzu rahatlatacak ortamlarda olmak stresimizi atmaya büyür katkı sunar.   Düzenli ve yeterli uyku, düzenli spor, müzik, dans, doğada yürüyüşü, yeterli tatil,  bahçe ile uğraşmak, bitki yetiştirmek, hayvan beslemek, yoga, meditasyon ve en önemlisi kendimize ve sevdiklerimize yeterli zaman ayırmak strese karşı kullanacağımız en iyi ilaçlardır.

Günlük stresimizi atabilmemiz için kendimize  mutlaka günde 10 – 15 dakika ayırmalı ve egzersiz yapmalıyız. Rahat bir koltuğa oturup, gözlerimizi kapatıp nefes egzersizleri ile birlikte bazı yoga hareketleri yapmak vücudumuzun gevşemesine ve gün içerisinde yaşadığımız stresimizi atmamıza yardımcı olacaktır.

Göçmenim, stresliyim deyip işi geçiştirmeyin, kendinize zaman ayırıp strese karşı tedbir alın.

Güzel stresler yaşamanız dileğiyle…

Etiketler

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı