29 Ekim 1962 tarihinde İstanbul’dan otobüsle yola çıkan bu genç kadın, Tessin bölgesinde saat ücreti 1,65 franka tercüman olarak çalışmaya başlar. Bir süre çalışıp daha sonra geri dönme umudu taşıyan bu genç kadın, ilerleyen zamanlarda koşulların da etkisiyle, burada kalmak zorunda kalır.
Bahsettiğimiz bu kadın Hidayet Aladağ. Yarım asırdan fazla bir zamandır, 60 yıldır İsviçre’de yaşayan Hidayet Aladağ ile ilk geldiği zamanları ve buradaki yaşamını konuştuk.
Şimdiki adıyla Marmara Üniversitesi olan, dönemin İktisadi Ticari Bilimler Akademisi mezunu Aladağ, bildiği İngilizce ve İtalyanca dilleri sayesinde İsviçre’deki iş ve sosyal yaşamına kolayca uyum sağlar ve daha çok büro işlerinde çalışır. Son olarak Swissair’de muhasebeci olarak yer edinen Aladağ 1997 yılında buradan emekliye ayrılır.
İlk geldiğiniz dönemlerde ne tür zorluklar yaşadınız? İzlenimlerinizi paylaşabilir misiniz?
Bir süre Tessin bölgesinde kaldıktan sonra Winterthur’a geldim. Parmakla sayılacak kadar azdık o dönem. Buradaki arkadaşlara akrabalarımızdan daha yakındık. Hafta sonlarını adeta iple çekerdik ve çok piknik yapardık. Şimdi herkes restorantlarda buluşuyor, birkaç hafta öncesinden randevulaşılıyor.
O dönem sebze ve meyve de bulamazdık pek. Hiç unutmam, hamileliğim sırasında şeftali çekmişti canım. Burada bulamayınca annemden, Türkiye’den göndermesini istedim. Bir süre sonra gelen seftalilerin yarısından fazlası bozulmuştu.
Burada ilk kez karşılaştığınız şeyler oldu mu hiç?
Bizim dönemimizde Türkiye’de televizyon diye birşey yoktu. Sadece radyo dinlerdik. Siyah-beyaz televizyonu ilk kez burada izledim.
Dernek kurma fikri
Eşinin Zürich Başkonsolosluğu’nda çalıştığını aktaran Hidayet Aladağ, o dönem burada yaşayan vatandaşların sorunlarını da yakından takip edip, bazı ihtiyaçları giderme doğrultusunda bir dernek kurmaya karar veriyor.
Hangi ihtiyaçlardan doğdu dernek fikri?
Kadınlarda okuma ve dil sorunu vardı. Tek başına birşey yapamıyorlardı. Hasta olan kadınlarımız doktora erkek tercümanlarla gitmek zorunda kalırlardı mesela. Doktorun “Heiss“ (sıcak) su torbasını “Eis“ (buz) torbası olarak anlamaları, doktorun verdiği fitili zorla yuttuklarını şikayet etmeleri gibi konular birşeyler yapılması gerektiğini ortaya koydu. Bunlardan yola çıkarak bir dernek kurmaya karar verdim. Daha sonra bazı arkadaşlarla bir araya gelip bu konuda fikir birliği oluşturduk.
Hidayet Aladağ 21 Mayıs 1978’de 17 kadın arkadaşıyla birlikte İsviçre Türk Kadınları Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ni kurar. Bu dernek, İsviçre’de yaşayan göçmenlerin kurduğu ilk kadın kuruluşu olma özelliği taşıyor. Sosyal ilişkilerin güçlenmesi açısından önemli bir işlev gören derneğin üye sayısı ve aktiviteleri zamanla artmaya başlar.
Derneğinizi Winterthur’da kurmanızın nedeni neydi peki?
O zamanlar Winterthur’da Türkiye’den gelen birçok kişi yaşıyordu. Yoğun bir nüfus vardı burada. Böyle bir kuruluşa Winterthur ve civarında çok ihtiyaç duyuluyordu.
Kadınlara yönelik ne tür aktiviteleriniz oldu?
Kuruluş amacımız hanımlarımızın zamanlarını değerlendirebileceği ortamlar yaratmak ve onların problemlerine olanaklar doğrultusunda çözüm bulmaktı. Erkekler zamanlarını daha çok arkadaşlarıyla restorantlarda kahve içerek geçirirlerdi. Kadınlar ise yanlız kalırlardı evde. Kadınları bir araya getirmek ve ihtiyaçlarına cevap olabilmek vesilesiyle dil ve dikiş-nakış kursları açtık. İsviçre’de yaşayan dul kadınlara eşya ve para yardımları; hastane, doktor, okul ve resmi kuruluşlarda tercümanlık hizmetlerine dair çalışmalar yürüttük. Ayrıca gençlerin ve kadınların sağlık ve eğitim gibi sorunları ile ilgili birçok konferans da yaptık.
Bir dernek kurucusu olarak, sivil toplum kuruluşlarının işlevlerine dair neler söylemek istersiniz?
Ülkemizden uzakta yaşamak durumunda kalan bizlerin burada daha farklı sorunları var elbet. Yaşadığımız ülkenin farklı uluslardan, dinlerden, dillerden ve kültürlerden pek çok insanı barındırmasının güzel yanları olmasına karşın, sorunlar da eksik değil. Bu sorunların çoğunluğu; kişilerin birbirlerini anlayamamalarından, değişik kimliklere ve aidiyetlere saygı ve tolerans gösterilmesi gerekliliğinin herkesce aynı ölçüde kavranamamasından, dil yetersizliği nedeniyle iletişim zorluklarından, vs. vs. gibi daha sayısız nedenlerden kaynaklanmaktadır. Bu durum burada yaşayan göçmenlerin örgütlü hareket etmeleri gerektiği sonucunu ortaya çıkarmaktadır. İsviçreli makamlarla göçmenlerle ilgili sorunları konuşmak, ve çözümler aramak için bazı muhattaplara ihtiyaç duyulmaktadır. İşte bu muhattaplar sivil toplum kuruluşlarıdır.
İsviçre’de yaşamaya dair önemli gördüğünüz başka bir etken var mı?
Aile tabii ki. Aile çocuk eğitiminin başladığı ilk okuldur. Çocuk anne-babadan iyi bir eğitim almazsa kendi ayakları üzerine durması da oldukça zor olur. Aileler çocuklarını mutlaka Spielgruppe’ye (oyun grubu) göndermelidirler. Bunu yapmayan aileler hata ederler. Çocuklar böylesi yerlerde paylaşma ve arkadaşlık duygusu edinirken, aynı zamanda dillerini de geliştiriyorlar. Aileler çocuklarının eğitim yaşamında da onlara daima destek olmalılar. Bugün çocuklarımız mesleki anlamda çok iyi yerlere geldiler. Onlarla gurur duyuyoruz.
20 yıl kadar dernek başkanlığı yapan Aladağ, bu sorumluluğu başkasına devrederken, şu an sadece derneğin “Kurucu Onursal Başkanı“ sıfatını taşıyor.
2009 yılında eşini kaybeden Hidayet Aladağ, bir kız annesi ve ikiz torun sahibi.
Aydın Yıldırım/ Winterthur