Şu sevgi nasıl birşey?
Çiçekleri seviyorlar ama koparıyorlar
Ağaçları seviyorlar ama kesiyorlar
Hayvanları seviyorlar ama öldürüyorlar
Birinin bana “seni seviyorum“ demesinden korkuyorsam ne dersiniz bana?
Nigâr Yazgaç
1965 yılından bu yana İsviçre’de yaşayan Yazgaç, buraya ilk gelişini şöyle anlatıyor;
“Türkiye’de muhasebeciydim. O zaman Turist olarak geldim buraya, 3 ay kalma iznim vardı. Burada işçiye ihtiyaç olduğunu öğrenince gidip işçi kurumuna başvurdum. İngilizce bildiğim için kolayca kabul edildim ve çalışma izni aldım. İlk olarak 3 yıl boyunca bir hastanede çalıştım. Daha sonra da UBS bankasında çalışmaya başladım. Oradan da emekli oldum “
56 sene öncesinden bahsedebilir misiniz biraz? Türkiye’den gelen çok insan var mıydı burada?
O zamanlar Türkiye’den gelen çok az insan vardı. Olanlar ise 1945 yılında buraya gelenlerdi. Bunlar o zaman Türkiye-İsviçre Derneği kurmuşlardı. Onlarla tanıştım. Dernektekilerin hepsi de iyi eğitimli meslek sahibi insanlardı. Doktorlar, mühendisler vardı aralarında. O sıra İsviçrelilerle evlenmek modaydı. Çok çabuk evlenir, çok çabuk ayrılırlardı. Bir süre sonra da etkilerini yavaş yavaş yitirdiler. O zamanlar Bern’de temsilcilik olarak sadece Askeri Ataşelik vardı. Bir işimiz olduğunda Bern’e giderdik hep.
Çok yönlü özellikleri olan Yazgaç, adeta bir atölye haline getirdiği evinde yaptığı eserlerle, kendini hobi sanatçısı olarak tanımlıyor ve amatör düzeyde yazılar yazıyor. Şiir, resim ve görsel sanatların yanı sıra; bilim, psikoloji, felsefe, astronomi gibi çok çeşitli alanlara da ilgi duyuyor. Bu alanlarda birçok farklı çalışmaya imza atan Nigâr Yazgaç, Almanca, İngilizce, Fransızca ve Fince dillerini biliyor.
Resim sanatına özel bir ilgi duyan Yazgaç, yağlı boya ve akrilik resimler yapıyor. Ebru ve seramik sanatlarıyla da uğraşan Yazgaç, kendi yaptığı dantel örgü türü el işleriyle ilgili çalışmalara imza atmış.
İsviçre Astronomlar Birliği’ne üye olan Nigâr Yazgaç, atlı sporlarla uğraşıryor ve piyano, mandolin, kaval gibi enstrümanlar çalıyor.
Bu kadar çok yönlü olmanızı neye bağlıyorsunuz?
Güçlü bir iradem var aslında. Bu irademle herşeyi başarıyorum.Yeter ki birşeyi yapmak isteyeyim. Bu irade sadece bana özel değil, herkeste var. Bunun için kütüphane gibi yerler çok iyi olanaklar sunuyor size. Kendimi bir okul olarak tanımlarsam eğer, okulumda kendimi geliştirmeye özen gösterdim hep. Benim okulum paha biçilmez okuldur aslında. Çünkü bu okul tamamen deneyimlemelerle oluştu.
Yaşam felesefenizden bahseder misiniz biraz?
Yaşamımda paraya hiç yer vermedim. Öncelikli tutmadım. Çünkü para ara bozuculuk yaratır, başka bir işe yaramaz. Paradan öte insan kazanmayı hedefledim hep. Para çabuk biter, ancak insan bitmez. Yaşamım boyunca hep bilimleri omuzlamaya çalıştım bir de. Bilimler, mutlu günlerimde varlığım, mutsuz günlerimde ise barınağım oldular. Bu yaşımda bile her günümü yeni bir ömür gibi yaşamaya çalışırken, yavaş yavaş ömrümün sonuna geldiğim için kendimi biraz da bir konuk gibi ağırlayarak yaşamaya çalışıyorum. Ömrüm boyunca kimsesiz ve korunmaya muhtaç çocuklara yardımlar yaptım, onları korudum. Paylaşmak, ihtiyacı olana vermek en güzel şey.
Türkiye’deki yoksul öğrencilere yaptığı yardımlardan dolayı T.C. Başbakanlık kurumu kendisine teşekkür bir belgesi sunuyor.
Burada İsviçrelilerle sıkı bir bağ kuran Yazgaç’a İsviçreli arakdaşları “Heidi“ şeklinde hitap ediyorlar. Bu derece kabul görmekten mutlu olan Nigâr Yazgaç, bunda paylaşımların büyük etkisinin olduğunu ifade ediyor.
Yazgaç 5 yıl kadar Finlandiya’da da kalmış. Oraya dair sevgiyle bahseden, orada da kendisine, Finlandiya’nın en güzel kızı “Satu“ şeklinde hitap edildiğini söylüyor.
Şu sıra sağlıkla ilgili problemler yaşayan Nigâr Yazgaç buna rağmen üretkenliğine halâ devam ediyor. Sanatsal çalışmalarını sürdüren Yazgaç, Almanca-Türkçe olmak üzere iki dilli şiirler ve hikayeler yazıyor.
Nigâr Yazgaç, 50 yıllık bir süre boyunca İsviçreli toplumlarla birlikte yaşıyor olmasını “Doğal uyum ve yararlılık“ isimli yazısıyla şöyle ifade ediyor;
“Hayatın kaynağı olan su, doğanın tüm koşullarına uyumludur. Soğuk, sıcak, buhar, bulut, yağmur, kar, dolu, buz, çığ gibi özellikleriyle değişkendir su. Biz insanlar da su gibi yaşadığımız ortama uyumlu ve yararlı olabiliriz. Anadolu’da bir söz şöyle der; “Gittiğin bir köydeki bütün insanların birer gözü körse, sen de bir gözünü kapat da bak“. İnsanları değiştiremeyiz ancak yararlı olmak adına kendimizi değiştirebiliriz.
Bilge olan insan da diğer insanlarla yaşarken suyun hallerine benzer aslında. Sözleri gerçek, yönlendirmeleri dürüst ve adildir. Tutum ve davranışlarında kendisine karşı dürüst olan kişi diğer insanlara karşı da dürüst olur. Ancak bu durum bilge kişiye acılar da çektirirken, gördüğü haksızlıklar karşısında onu çaresiz de bırakır. Tıpkı su gibi…Besleyiciliği ve yararlığı ile yaşam sunan su, kimi zaman kirlenir, mikrop tutar, acı olur, tuzlu olur, kireçlenir ve doğanın nice şamarını yer. Ancak istenci kırılmazken tüm engelleri de aşabilir.
Dünya ile iç içe yaşarken, uyumlu ve yararlı olabilmenin gerçek yolları doğallıktan, bilimsellikten, bilgelikten, sanatçılıktan geçiyor. Bütün bu yolları arayıp bulmak, tanımak, görmek, öğrenmek gereklidir sürekli. Uyumlu, yararlı olabilen insanlar dünyanın en saygın insanlarıdır. Saygın olan insanlar ise sevilen insanlardır.“