Diziisviçreİsviçre

54 yıl İsviçre; Melin-Artin Kasapoğlu çifti

1968 yılından bu yana İsviçre’de yaşayan Artin Kasapoğlu İstanbul’dan buraya geldiğinde 25 yaşındaymış. Buraya gelişine ise İsviçre’de yaşayan ablası vesile olmuş.

Artin Kasapoğlu soyadı gibi, asıl mesleği kasapçılık olan bir isim. Ancak yetenekleri bununla sınırlı değil. Aşçılık yönü de olan Artin Bey, müzik ve şiir gibi sanat dallarında da oldukça yetenekli.

Evlerine konuk olduğumuz Melin-Artin Kasapoğlu çifti, renkli kişilikleri ve neşe saçan sohbetleri ile hoş bir ortama vesile oldular.

Artin Bey 1968 yılından bu yana İsviçre’de yaşıyor. İstanbul’dan buraya geldiğinde 25 yaşındaymış. Buraya gelişine ise İsviçre’de yaşayan ablası vesile olmuş. O zamanlar marangoz olarak iş başvurusunda bulunan Kasapoğlu, 3 gün süren bir tren yolculuğundan sonra erişmiş buraya. Kısa bir süre sonra da bir mobilya farbrikasında çalışmaya başlamış. Artin Bey’in asıl amacı biraz sermaye yapıp dönmekmiş Türkiye’ye. Ancak koşullar onu burada kalmaya zorlamış.

O dönem yüksek ideallere sahip olan Artin Bey; “Amacım hiç kimsenin yapmadığı işleri yapmaktı.“ diyor.

Buraya geldikten 1 yıl sonra Melin Hanım ile tanışıp evlenmiş. Sonra da Melin Hanım ile sırt sırta verip iş kurmuşlar ve işlerini büyütmüşler.

53 yıllık evlilik

Melin-Artin Kasapoğlu

Tanışmanız nasıl oldu?

Melin Hanım: Görücü usulü…Bize ziyarete geldi. Sonra, “İsviçre’de ne işim var?“dedim kendi kendime. Tek şart koştum o zaman. Dedim; “Kayın valide istemiyorum yanımda.“ Annem çok kızdı bana tabi. Sonra duydum ki yokmuş annesi, kısa bir süre önce hayatını kaybetmiş. 13 -14 yaşlarımda bir şeye şahit olmuştum. O zaman tüm kaynanalar aynı diye düşünmüştüm.  Ordan etkilendim, ama annesi melek gibi bir kadınmış. Sonra Artin birkaç kez daha geldi, görüştük. Annem çok beğendi bunu, çok iyi bir çocuk dedi. (gülüyor)

Artin Bey: 1969 yılının Ağustos ayında evlendik. O zamanlar Türkiyeli işçilerin eşlerinin gelebilmesi için burada 3 seneyi doldurmaları gerekiyordu. 3 sene marangozluk yaptım. Bu süreyi doldurup eşimi getirdim. Eşim de çalışmaya başladı.

Artin Bey sonrasında asıl mesleği olan kasaplık işlerine yöneliyor ve bu alanda birçok ilke imza atıyor.

Melin-Artin Kasapoğlu

Artin Bey: Asıl mesleğim kasapçılık olduğu için kafamda hep bununla ilgili fikirler vardı. Özellikle de sucuk yapmak… Bir ara çalıştığım firmada işler kötüye gitti. Ben bu ara, ne olur ne olmaz diye kafamdaki şeyi hayata geçirmek istedim. Sonra bir fırsat buldum. Kaldığımız şehirde bir kasap vardı. 15 kilo et alıp orada sucuk yapmaya başladım. Daha sonra da bu sucukları evimin balkonuna asıp kuruttum. Sonra yapabileceğim kanaatine vardım tabi. Sonuçta kıvamı bulmuştum. O sıra hanıma çıkış geldi. Vardiyalı çalışıyorduk. İki de çocuk vardı. 2 ay sonra bana da iş çıkışı geldi. Sonra arayışa girdim sucuk yapmak için. Bir kasap buldum, yarım gün kasaba çalıştım yarım gün de kendime çalıştım, sucuk yaptım. Yaptım da, kime satacağım bunları? Kaldığımız yerde 10-15 aile var. Çok küçük bir yer. Kimseyi, hiçbir yeri bilmiyorum. O zaman hiçbir yerde Türkiye’den gelen gıda ya da  yiyecek yok. Sonra bir araba alıp farklı yerlere gittim. Tek tek evlere gidip zilleri çaldım ve sucuk sattım. Özellikle Basel bölgesi, Olten ve Aargau’yu kapı kapı dolandım. Lokallere, restoranlara gidiyordum genelde. Buradakilere sucuğu kesip tattırıyordum.  Sonra beğenip istiyorlardı. Arabadan paket paket alıyorlardı.“

Dil sorunu yaşadınız mı hiç?

Melin Hanım: Bayağı yaşadık tabi. Kendi işimize geçince koptuk lisandan. Kendi insanlarımızla ilişkilerimiz vardı hep. Ama çocukların eğitimine yansımadı bu durum.

Artin Bey: Onlarla istediğim şekilde pek ilgilenemedim ama iyi kötü idare ettik. Yine de istediğimiz gibi olmadı tabi. Evde Almanca yerine Türkçe konuştuk hep. Çocukların Türkçeleri çok iyiydi. Çocuklarım kültürleriyle bağlarını korudular.

“O zamanlar kasap olarak sadece ben vardım burada. ilk döneri ben yaptım“

1976 yılında ilk kasap dükkânını açtınız ve birçok yeniliğe imza attınız…

Melin-Artin Kasapoğlu

Artin Bey: 1976 yılında kendi kasap dükkânımı açtım evet. İşler daha da büyüdü sonra. “Kasapoğlu Sucukları“ diye marka haline dönüştü ürünler. Sonra ilk döneri yaptım burada. Birçok festivale katılıp ürünlerimizi ve yaptığım dönerleri sattık. Birçok dönerciye döner veriyordum. O zamanlar kasap olarak sadece ben vardım burada. Senelerce ugaştık. Problemler oldu sonra. Bizden sonra çıkaranlar oldu, dedikodular oldu.  Bu iş 1999’a kadar sürdü. Sonra devrettim, sattım hepsini. 1999 yılında sonra da eşimle birlikte emekli olduk. Şu anda yok bu ürünler. İstek var ama yapmıyoruz.

Sohbet arasında Melin Hanım’a isminin anlamını soruyoruz. İsminin Fransız bir ismi olduğunu söyleyen Melin Kasapoğlu, köken olarak Sivaslı ve Ermeni olduklarını ifade ediyor. Eşi Artin Bey ise, asıl soy isminin Balıkçıyan olduğunu, bu soy isminin daha sonra değiştirilmek zorunda bırakıldığını aktarıyor. Artin Bey, bu soy isim değişikliği nedeniyle akrabaları ile olan bağlarının koptuğunu söylüyor.

Ermeni konusu Türkiye boyutu ile oldukça hassas bir konu. Aidiyetinizden dolayı sorun yaşadınız mı hiç?

Melin Hanım: Yaşadık tabi, yaşamaz olur muyuz. En çok da ikinci sınıf vatandaş olarak görülmemiz çok zorumuza giderdi. Türkiye vatandaşıyız, orada doğduk büyüdük ama hep ikinci sınıf muamele. “Gâvur“ kelimesi mesela. Çocukken anlamını bilmezdim. Sonra ne olduğunu öğrendim ve çok üzüldüm. Hiç sevmem bu kelimeyi.

Melin Kasapoğlu

Burada karşılaştığınız sorunlar oldu mu?

Artin Bey: Burda da karşılaştık. Çok büyük darbe yedik burada. İşimiz gücümüz altüst oldu. 1974’de başladık bu işe. Balkonda kuruttuk, kapı kapı gezdik, satış yaptık. Aşama aşama büyüdü işler.

“Ticari rakiplerimiz ASALA mevzusunu bize karşı kullandılar. Kendimizi savunma hakkı verilmedi“

1978’de 4 bin frankla resmi bir firma  kurdum. 1983 yılına geldiğimizde, bu 5 yıllık zaman diliminde, 4 bin frank ile başladığım işi 965 bin franklık bir ciroya çıkardım. Herkes bizden et, sucuk alırdı. O sıra firmada 30 kişiye iş olanağı sunuyorduk. Eskilerden hiç kimse “Biz ondan ürün almadık“ diyemez. Sonra rakipler çıktı, etrafımızda birkaç kasap açıldı, düşüşe geçti işer. İşlerimizin düşüş nedeni bu rakipler değildi ama. O ara bir ASALA mevzusu patlak verdi. 80’lerde elçilik görevlilerini öldürüyorlardı. O sıra neresi bilmiyorum bir ataşe vuruldu. Bu bize çok sıkıntı yarattı. Rakiplerimiz bu olayları bize mal ettiler. Ankara’ya mektuplar yazdılar, şikayetlerde bulundular. Camilerde “Artin’e verdiğiniz para bize kurşun olarak dönüyor“ dediler. Bizim hiçbir şeyden haberimiz yok bu ara. Sonra olanları öğrendim ve bunalıma girdim. Asılsız suçlamalar… Kendimi bir türlü ifade edemiyorum. Türkiye’ye gidip 3 ay psikolojik tedavi gördüm, ortamdan uzaklaştım. ASALA meselesini bize karşı iyi kullandılar. Kimse bize kendimizi savunma hakkı vermedi. Ancak, haklarını yemeyeyim, bizimle beraber olan, hakkımızı savunan insanlar da vardı o zaman. Yüzde 50’si bize düşmanken, diğer yarısı da yanımızdaydı. Bu iftira bizim için öldürücü bir darbeydi. “İşyerine bomba atacaklar, öldüreceker“ türünden dedikodular dolanıyordu ortalıkta. Hep bir korku vardı üzerimizde.“Çoluğum çocuğum ne olacak, onlara bir zarar gelir mi?“ diye tedirgindim hep. Ne kadar da cesur olsa “acaba?“ diye düşünmeden edemiyor insan. Çocuklar ufaktı o zamanlar. Olanları pek yansıtmadık onlara ama farkındaydılar. Bu iftiradan kurtulmak için bir mucize gerekiyordu. Sonuçta biz kazandık ama bedeli ağır oldu. Olmayan birşeyi malettiler bize. bu çok zor geldi, yıprattı bizi.

Bu karalama olmasaydı firmanız daha da büyüyebilir miydi?

Tabii ki, korkunç bir potansiyel yarattım ben. Dediğim gibi, 4 bin frankla başladığım işi, 5 yıl gibi bir zamanda 965 bin franklık bir ciroya çıkardım. Bu iftiralardan dolayı büyümedi işlerimiz.

Artin Kasapoğlu

Emekliklik sonrası Türkiye’ye dönüşü düşündünüz mü hiç?

Artin Bey: Türkiye’ye sık sık gidip geliyoruz. Yazımız orada, kışımız burada geçiyor. İnebolu’da Saroz Körfezi’nde bir evimiz var, oraya gideriz hep. İlk başlarda Türkiye’de iş yapmayı, kalmayı ben istedim ama eşim pek istemedi. 1988’de Türkiye’de iş yapmak için bir denemem oldu. Kumkapı’da bir restoran açtım. Bana iyi bir tecrübe oldu bu. Orada ciddi hayal kırıklıkları yaşadım. Allahtan buradaki işimi gücümü bozmadan gittim. Geri dönüp işime devam ettim burada. 1994’de bu yönlü bir denemem daha oldu. Bu kez de Marmaris’te bir restorant açmak istedim. Orada da yapamadık. Çıktım geldim. Orada yapamayız biz.

“Burada okuduğum şarkılar daha efkârlı ve gurbet acısı ile dolu“

Hatırı sayılır derecede iyi bir aşçı da olan Artin Bey’in beş parmağında beş marifet var. Sanat müziği ve halk müziği ile ilgili geniş bir repertuara sahip olan Artin Kasapoğlu, şiir yazma konusunda da oldukça yetenekli. Yaşına rağmen hala canlı bir hafızaya sahip olması, her fırsatta şarkılar, türküler söyleyip şiirler okuması onun renkli kişiliğini ortaya koyuyor.

Şu sıra daha çok sanat müziği okuyan Artin Bey, söz arasında burada okuduğu şarkıların Türkiye’dekine göre daha efkârlı ve gurbet acısı ile dolu olduğunu söylüyor.

Aydın Yıldırım/Zürich

AD Consultancy

Etiketler

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı